İş dünyasının plaza katlarında, yönetim kurulu toplantılarında sıkça şahit olduğumuz bir ritüel vardır: Finans direktörleri dev ekranlara Excel tablolarını yansıtır, harcamalar kuruşu kuruşuna incelenir ve günün sonunda o "sihirli" soru sorulur: "Bu inovasyon projesinin bize maliyeti ne olacak?"
İş dünyasının plaza katlarında, yönetim kurulu toplantılarında sıkça şahit olduğumuz bir ritüel vardır: Finans direktörleri dev ekranlara Excel tablolarını yansıtır, harcamalar kuruşu kuruşuna incelenir ve günün sonunda o "sihirli" soru sorulur: "Bu inovasyon projesinin bize maliyeti ne olacak?"
Sağlık ekosistemi, paydaş sayısı arttıkça derinleşen, karmaşıklığıyla hem fırsatlar hem de tehditler barındıran devasa bir okyanus.
Geçen hafta, bir başkasına "el uzatmanın", yani yardım etmenin dışa dönük ve görünür gücünü konuştuk.
Hayatın o bitmek bilmeyen koşturmacası içinde, etrafımızda olup biten anları ne kadar fark ediyoruz? Geçen gün tam da bunu düşünüyordum.
Selamlar sevgili okurlar, Bu hafta sizlerle, hepimizin bir yerinden muzdarip olduğu, "Biz neden birlikte iş yapamıyoruz?" sorusunu masaya yatırmak istiyorum.
İletişim dünyasının en büyük paradoksuyla karşı karşıyayız: Tarihte hiç bu kadar çok konuşma aracımız olmamıştı ama hiç bu kadar az "anlaşamamıştık". Herkesin elinde bir megafon var; sosyal medyada, toplantı odalarında, e-postalarda herkes sürekli bir şey söylüyor. Peki, bu kadar gürültünün ortasında kim dinliyor?
Konfüçyüs'ün o meşhur sözünü hepimiz duymuşuzdur: "Sevdiğin işi yaparsan, hayatın boyunca bir gün bile çalışmış sayılmazsın." Sosyal medya akışlarımızı süsleyen, motivasyon konuşmalarının manşetini oluşturan bu cümle, özellikle bizler için modern bir kariyer ütopyası vaat ediyor.