29 Mayıs'ta İstanbul'un fethinin 572. yıldönümünü kutladık. İstanbul'u fethi jeopolitik açıdan bir gereklilikti. Zira İstanbul, Osmanlı topraklarının tam merkezindeydi. Anadolu ile Rumeli'yi ya da başka bir ifadeyle Asya ile Avrupa'yı bağlayan iki boğazdan biri ve önemli olanı buradaydı.
ABD ile Çin arasındaki en büyük sorunlardan biri olan Güney Çin Denizi, Malakka boğazıyla Hint okyanusuna bağlanır.
PKK bildirisinin sadece son cümlesine katılıyorum: Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Bildiri Türkiye'yi ayağa kaldırdı.
Kazakistan'daki Müslümanların durumu Doğu Bloku'nun çökmesiyle bağımsız olan diğer ülkelerden kötüydü. Çarlık işgali diğer memleketlerden yaklaşık yüzyıl önce başlamıştı. Nüfus diğerlerinden daha kozmopolit ve Slav ağırlıklıydı. Slavlarla evlenme yaygındı. Türkler açısından din ile dil, başka milletlere göre daha önemlidir. Dilini ve dinini yitiren Türk kısa sürede asimile olarak, Türklüğünü kaybeder.
Kazakistan bağımsızlığını kazandığında nüfusu 18 milyon civarındaydı. Ruslar, Kazaklardan fazlaydı. Başbakan Rus'tu. 2 milyon dolayında Alman vardı. Bunlar dışında Özbekler, Uygurlar, Tatarlar, Ukraynalılar, Koreliler, Başkurtlar, Ahıska Türkleri, Yunanlar, Ermeniler, Lehler belli başlı azınlıklardı. Türk olanlar olmayanlardan, Müslümanlar Hristiyanlardan azdı.
Savaştan önce enerji konusunda Rusya'ya bağımlı olan ve bağımlılığı sürekli artan Avrupa açısından önemli olan Trans Hazar koridoru projesi, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesiyle daha da önem kazandı. Zira ambargo koyarak Rusya'dan gaz almayı bırakan AB, çok pahalı olan kaya gazına mahkum oldu. Rusya elinde kalan gazı çok düşük fiyatlarla Çin'e satmaya başlayınca Çin; ABD ile AB karşısında rekabet üstünlüğü kazandı.
AB ile stratejik ortaklık anlaşması imzalayan beş ülkeden biri olan yedi milyon nüfuslu Türkmenistan, Orta Asya'daki en zengin doğalgaz yataklarına sahip. Türkmenistan'daki gaz rezervleri, yeryüzündeki toplam rezervlerin %7'sini oluşturuyor. Tespit edilen toplam doğalgaz rezervleri 4,4 trilyon m3 civarındadır. Sürekli yeni sahalar tespit edildiğinden, 32 yıldır gaz üretilmesine ve ihraç edilmesine rağmen rezervler azalmamış bilakis artmıştır.
Devlet Bey 22 Ekim'de beklenmeyen ve son derece radikal çağrısını yaparak Terörsüz Türkiye sürecini başlattığında Türkiye şok geçirdi. Sürecin gerekçesi olarak 'İsrail tehdidine karşı iç cephenin tahkim edilmesi'' gösterilince şok daha da arttı. Bu gerekçe ekseriyete inandırıcı gelmedi. Çünkü hiçbirimiz devletimizin Suriye'de bir operasyona hazırlandığını bilmiyorduk.