Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA

Hemingway'in 'Yaşlı Adam ve Deniz'i

Ernest Miller Hemingway (1899 - 1961), Amerikalı romancı, hikâye yazarı ve gazetecidir. Basit yazma tekniği ve sade üslubuyla 20. yüzyıl kurgu romancılığını etkilemiştir.

Nobel ve Pulitzer Ödülü sahibi yazarın çoğu eseri, bugün Amerikan edebiyatının başyapıtlarından kabul edilir.

Bu gün yazarın bana göre en çok ses getiren ve aynı zamanda beyaz perdeye uyarlanan kitabı ‘Yaşlı Adam ve Deniz’de aslında ne anlatmak istediğini analiz etmek istedim.

Ancak sanırım bu analizden önce yazarı biraz tanımamız gerekiyor.

Babası tıp doktoru Clarence Edmond Hemingway, annesi ise eski bir müzisyen olan Grace Hall Hemingway’dir. 

Çocukluğunda annesinden müzik dersleri aldı. Ailesi yaz tatillerini Michigan Gölü kıyısındaki yazlıklarında geçirirdi. Avlanmayı, balık tutmayı, açık hava sporlarını orada öğrendi. 

İlk makalelerini lise yıllarında okul gazetesi olan Trapeze’de yayınladı. Dönemin ünlü spor köşe yazarı Ring Lardner'dan etkilendi;  yazılarında “Ring Lardner, Jr.” takma adını kullandı. 1917 yılında liseyi bitirdi. Ailesinin isteğinin aksine üniversiteye gitmek yerine Kansas City Star adlı gazetede muhabir olarak göreve başladı.

Hemingway lise öğrencisi olduğu dönemde Avrupa’da I. Dünya Savaşı devam ediyordu. Savaşın başında tarafsızlığını koruyan ABD Nisan 1917’de savaşa girince Hemingway orduya katılmak için başvurdu; ancak sol gözündeki bozukluktan dolayı başvurusu kabul edilmedi. Ardından 1917 sonlarına doğru Kızılhaç’ın da gönüllü aldığını duyduğunda ilk başvuranlar arasındaydı. Ocak 1918’de Hemingway'in başvurusu kabul edildi ve ambulans şoförü olarak göreve alındı.

Kızılhaç'ta çalışmaya başlar başlamaz gazetedeki işinden ayrıldı. Gazetede kaldığı kısa zaman içerisinde birçok yöntem ve de teknik öğrendi. Daha sonraki yıllarda o günleri "Gazetecilik yıllarında öğrendiğim kurallar en güzelleri idi ve yazarlık hayatım boyunca onları unutamadım" şeklinde hatırlayacaktı.

Avrupa'da ilk olarak gittiği şehir Paris oldu. Orduda bir süre normal bir görevli olarak çalışmasının ardından ambulans şoförlüğüne geçti. 8 Haziran 1918'de birkaç adım ilerisinde patlayan bir Avusturya topu yüzünden ağır şekilde yaralandı. Yardım etmeye çalıştığı İtalyanlardan bir tanesi ölürken diğeri bacaklarını kaybetti. Aynı olay esnasında başka yaralı bir İtalyan askerini cepheye taşımaya çalışırken bacaklarından yaralandı. Yaşananların ardından İtalyan gazetelerinde kahraman olarak ilan edilip, İtalyan hükûmeti tarafından Gümüş Onur Madalyası ile ödüllendirildi. Hemingway bu olayı bir mektubunda arkadaşına şu şekilde anlatıyordu: "Bazen savaşta ön saflarda büyük bir gürültü duyarsın, ben de aynı gürültüyü duydum; ardından ruhumun sanki bir mendilin cepten çekilişi gibi benden çekildiğini hissettim. Son olarak ise ruhumun bir bütün halinde tekrar bedenime döndüğünü fark ettim ve de o andan itibaren benim için ölüm yoktu."

Hemingway gençliğinde yaşadığı bu zorluklardan ve edindiği tecrübelerden sonra Paris’te ilk romanı ‘Güneş de Doğar’ 1925’de yayımlanır.

1946'da Londra'da Time gazetesi muhabiri Mary Welsh ile tanıştı. Çift, 1946 Mart'ında Küba'da evlendi  ve  1959'a kadar hayatlarını Küba'da sürdürdü.

1952'de gerçek başyapıtı olan "Yaşlı Adam ve Deniz" adlı eserini yazdı. Bu kitapta insanın yaşama nasıl bağlanması gerektiği ve de aslında insan yaşamında her şeyin boş olduğuna dair olan fikirlerini belirtti. 1953'te aynı eseri ile Pulitzer Ödülünü aldı. 1954'te ise Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü.

Daha fazla uzatmadan zaman makinamı çalıştırıp 1954 yılına gidiyorum.

-Üstadım ambulans şoförlüğü,  gazetecilik, savaş muhabirliğinden sonra yazmak, senin olayları bu kadar gerçekçi anlatmanın nedenini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bana ve milyonlarca hayranına göre başyapıtın olan ‘Yaşlı Adam ve Deniz’de aslında bize ne anlatmak istediğini merak ediyorum?

-Yabancı, Yaşlı Adam ve Deniz, Gulf Stream’de yani tam olarak Küba’da 84 gündür tek bir av yakalayamayan ihtiyar balıkçı Santiago’nun hikayesidir.

Tanrı’nın kişisel mucizeler yaratabileceğini ama her mucizenin insanı mucizeyi dilerken varmak istediği sona eriştirmeyebileceğini anlatmak istedim aslında. Neresinden bakarsanız bakın, Santiago kaybettiği umudunu, açık denizde arayan ve bulduğu zaman daha çok kaybeden bir yaşlı balıkçı. Mütevazi olmayacağım, eğer Yaşlı Adam ve Deniz’i yazmasaydım, 1952’den sonra bu tür büyük romanlar asla yazılamazdı inan bana. Ve eğer umudunuzu yeniden bulabilecek kadar güçlü değilseniz, kaybetmeyin. Ya da kaybedin, Santiago ile aramaya çıkın,  mutlaka bulursunuz.

Son tahlilde yabancı; 

‘Hayat hakkında yazabilmen için önce onu yaşaman gerekir...’