Dolar $
32.6
%0.21 0.06
Euro €
34.8
%0.15 0.05
Sterlin £
40.55
%-0.13 -0.05
Çeyrek Altın
4080.2
%0.32 12.72
SON DAKİKA

Hayallerim, ömrümden uzundu

Bu sözü ilk duyduğumda duraksadım, düşündüm, galiba beni tarif ediyor dediğimi ve gülümsediğimi hatırlıyorum.

Elbette ki hiçbirimiz bunu ölçemeyiz en azından Levh-i Mahfuz’da yazılan bu bilgiyi bilemeyiz ama hissedebilir miyiz diye soracak olursanız?

Evet, galiba bende öyle hissediyorum.

Yani ölüm gelip kapımı çaldığında bile, mutlaka bir hayalin, yapılması gereken kendimce önemli bulduğum bir şeyin peşinden koşuyor olacağımı biliyorum…

Bu hissime en yakın sözü üstadım, Sartre şöyle özetleyecekti; ‘Hayata nasıl başladıysam öyle ölecektim kuşkusuz, kitapların arasında…’

Şimdi sesli düşünüyorum da…

Mayıs 2022’de Türkiye’de, İstanbul’da ömründen uzun hayal kurabilmek?!?!

Yani, yazarların önemsenmediği, para ve insanına olan saygıyı bir türlü layıkıyla verememiş, hep bir şeyleri eksik bırakarak üstünü örterek ve daha önce yapılanları karalayarak yoluna devam etmiş bir ülke düşünün!

Sonunda üzecek hiç kimsenin kalmayacağı bir yere dönüşmek mi istenen bilemiyorum?

En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz?

İnsanların mutsuzluklarını, öğrenilmiş bir çaresizlik içinde kabul edip, yaşamaya çalıştıkları bu sefil hayatı, yine de büyük bir olgunlukla karşılamalarına…

En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz?

Bir şehit haberini daha duyduğumda kameraların, onun zavallı ailesini çekerken, yolun karşı kıyısında insanların umarsızca hayatlarını nasılda devam edebildiklerini gördüğüm o ana…

En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz?

Kıskanç kocası tarafından öldürülmeden önce olacaklardan habersizce çekilmiş güzel bir fotoğrafın hemen ardından cenaze arabasını gördüğümdeki o utanç verici ana…

En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz?

Pazarı üç kez baştan sona dolaşıp evine alabileceği her şeyi pahalı bulduktan sonra pazar artıklarını utanarak karıştıran yaşlı teyzenin, kafasını yerden kaldırmadan evinin yolunu tuttuğu o ana…

En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz?

Faturaları art arda eline alan bir babanın acaba hangi faturayı ödemezsem ne kadar idare edebilirim diye düşündükten sonra başını öne eğip bir sigara yakarak, yavaş yavaş kendini zehirleyen dumanı, ciğerine çekerken yüzünde oluşan o ümitsizliğin gölgesine…

En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz ?

Hayal kurmaktan vazgeçen bir gencin sabahtan akşama kadar kafede oturmak için cebindeki tüm parayı 1 tane kahveye verirken ki umutsuzluğuna…

En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz?

İnsanların bu ülkenin düzeleceğine olan inançları tamamen yok olduğunda iltica edecek bir ülke arayarak tüm eşyalarını yani her şeylerini paraya çevirip 40 yaşından sonra hayatları üzerine kumar oynayacak kadar çaresiz kalışlarına…

Düşünüyorum da son 47 yılına şahit olduğum bu güzel ülke ne zaman, insanların terk edecek kadar ümitlerini kestikleri berbat bir geçiş noktasına dönüştüğünü hatırlamaya çalışıyorum.

Sonuç olarak tüm bu yaşananlara üzülmeyerek güzel günlerin geleceğine olan inancımı korumak ve belki de ömrümden uzun hayaller kurmak isterdim ancak maalesef üzüntülerimin toplamının bende yarattığı bulantı, gerçeklikten kopmamı engelliyor…

Oysa kurtuluş savaşı ile 7 düvele meydan okumuş kahraman insanlardan oluşuyor bu millet…

Şuan karşılaştığımız maddi sıkıntılar, iyi bir tarım ve hayvancılık politikasıyla aşılabilecek gibi duruyor. Verimli toprakları ve suyu olan bir ülkede denizlerinden çıkarılacak doğalgazın vermiş olduğu güçle, insanlara doğru bir şekilde anlatılarak üretime ağırlık verildiğinde, herkesin bu yaşananları olgunlukla karşılayıp elini taşın altına koyacağını düşünüyorum. 

Böyle zamanlarda aklıma hep Münir Özkul gelir. ‘Bizim Aile’, adındaki filminde Yaşar usta karakteriyle düzgün, çocukları için her şeyi yapabilecek bir aile babasıdır Yaşar usta. Gelinin zengin babası onu önce fabrikadan attırır sonrada eve haciz gönderir. Ve tüm bu olumsuzluklar devam ederken soğuk bir kış günü evin bahçesinde, Melek hanım, (Adile Naşit) çayı demler ve çocukları teker teker uyandırır. Uyanmakta zorlanan çocuklara karşı, Yaşar usta kalkın artık çocuklar, asıl böyle bir zamanda işimize sahip çıkmamız lazım der ve umut tüm aileye yayılır. Sonra, Melih Kibar’ın insanı motive eden müziği eşliğinde ailenin fertleri içtikleri çayla ısınıp mütevazi kahvaltılarıyla işlerine koyulurlar. 

Kim bilir belki de böylesine samimi bir uyanışa ihtiyacımızdır vardır, ülke olarak…