Dolar $
32.33
%-0.12 -0.03
Euro €
34.94
%0.26 0.09
Sterlin £
40.91
%-0.02 -0
Çeyrek Altın
3912.44
%-0.12 -4.75
SON DAKİKA

Cahit Arf'ın matematik felsefesi ve Türkiye'nin geleceği

Bugünden itibaren tutkularının peşinden gidip ardında önemli çözümler ve insanoğlunun işine yarayan buluşlar bırakan ancak öldükten sonra çalışmalarının önemi daha iyi anlaşılan efsane bilim insanlarını farklı açılardan ele alarak bu alanlarda hayatlarını feda etmeye gönüllü olmayı düşünen gençlere, ilham olmalarını sağlamaya çalışacak yazı dizimi başlatıyorum.

Cahit Arf (24 Ekim 1910, Selânik - 26 Aralık 1997, İstanbul), Türk matematikçi ve bilim insanı, eski TÜBİTAK Bilim Kurulu başkanıdır. 

Cahit Arf, ilkokulu o yıllarda Sultani adı verilen liselerin ilk kısmında okumuş, daha beşinci sınıftayken tanıştığı genç bir öğretmen onun matematikle ilgilenmesini sağlamıştır. Lisenin orta kısmına geldiğinde artık okul arkadaşlarının çözemediği matematik sorularını çözen Cahit Arf’ın bu yeteneği ailesi ve hocalarının ilgisini çekmiş ve Paris’teki St. Louis Lisesi'nde okumak üzere ailesi tarafından Fransa’ya gönderilmiştir. Üç yıllık lise tahsilini iki yılda bitirip Türkiye’ye geri dönen Cahit Arf o sıralarda Türk hükûmeti tarafından yükseköğrenim görmek üzere sınavla Avrupa’ya gönderilecek aday öğrenciler arasına alınmıştır.

Yükseköğrenimini Fransa'da Ecole Normale Superieure'da 1932'de tamamlamıştır. Muhtemelen aynı dönemde birbirlerini hiç tanımasalar da, J.Paul Sartre ile aynı okulda okudu.

Arf, Matematik okurken Sartre Felsefe bölümünden mezun oldu. Aynı dönemde aynı okulda bulunmaları nedeniyle, Arf’ın Matematik bilimi hakkında ki düşüncelerine yön verirken Sartre’ın varoluşçu felsefesinden etkilendiğini düşünüyorum. 

Zira, matematiğin karmaşık aritmetiğinden ve toplumun %80’inin anlamakta zorlandığı teoremlerinin aksine, “Matematik de resim, müzik ve heykel gibi bir sanattır” diyerek matematiğin sanatsal yönünü de vurgulamıştır. 

Bir süre Galatasaray Lisesi'nde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde doçent adayı olarak çalışmıştır. 

Sonrasında doktorasını yapmak için Almanya'ya gitmiştir. 

1938 yılında Göttingen Üniversitesi'nde doktorasını bitirmiştir.

1948'de İnönü Ödülü'nü alırken sonrasında İstanbul Üniversitesi Fen  Fakültesi'nde profesör ve ordinaryüs profesörlüğe yükseldi ve 1962 yılına kadar çalıştı. Daha sonra Robert Koleji'nde matematik dersleri vermeye başladı. 1964 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ilk bilim kurulu başkanı oldu. 1974'te TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü kazanmıştır. 

1980 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Onur Doktorası, 1981'de de ODTÜ Onur Doktorası'nı almıştır.  

2009 yılından itibaren 10 Türk lirası üzerinde Arf'ın resmi ve teoremleri yer almaktadır. 

Cahit Arf, cebir konusundaki çalışmalarıyla dünyaca ün kazanmıştır. Sentetik geometri problemlerinin cetvel ve pergel yardımıyla çözülebilirliği konusunda yaptığı çalışmalar, cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılmasında ortaya çıkan değişmezlere ilişkin Arf değişmezi ve Arf halkaları gibi literatürde adıyla anılan çalışmaların yanı sıra "Hasse-Arf Teoremi" adı ile anılan teoremi matematik bilimine kazandırmıştır. Ayrıca “Arf Sabiti” ve “Arf Kapanışları” gibi terimleri bulmuştur.

Cahit Arf, matematiği bir meslek dalı olarak değil, bir yaşam tarzı olarak görmüştür. Öğrencilerine sürekli “Matematiği ezberlemeyin, kendiniz yapın ve anlayın" demiştir.

"Matematik esas olarak sabır olayıdır. Belleyerek (ezberleyerek) değil, keşfederek anlamak gerekir" demiştir.

Cahit hocanın en beğendiğim sözü ise "Matematik endüktif (tümevarımsal) bir bilimdir ve bu endüktif bilim sonsuz kümeler için geçerli. Bu sonsuzlukları endüktif bir şekilde kavrıyoruz ve kavradığımız zaman da o sonsuzluğu hissediyoruz. 

Sınırsızlığı... Ve bu bize mutluluk veriyor çünkü ölümü unutuyoruz... Herkes ölümsüz olduğunu hissettiği alanda çalışmak ister. 

Ben de matematikte kendimi ölümsüz hissettim…"

Bu his eminim ki Koca Sinan’ın Mimarlık yaparken hissettikleri ile eşdeğerdir ya da Einstein’ın Fizik bilimini icra ederken zamanın nasıl geçtiğini unutması ile alakalıdır.

İşte tamda bu sebeplerden dolayı mesleğini en iyi şekilde icra eden insanlara bu gün her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır bu ülkenin…

En ufak bir zorlukla karşılaştığında aldığı paranın azlığını bahane gösterip yurt dışına gitmeyi düşünen gençlerin kalıp, yeteneklerini, bilgilerini ve zekalarını bu ülkenin sorunlarını çözmek için kullanmaları gerekir, bence…

Zira, Atatürk’ünde söylediği gibi “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır…”