Dolar $
32.59
%0.18 0.05
Euro €
34.81
%0.13 0.04
Sterlin £
40.33
%-0.7 -0.28
Çeyrek Altın
4097.98
%0.75 30.28
SON DAKİKA

Asgari olan ücret mi yoksa yaşamaya çalıştığımız hayat mı?

Tam bir yıl önce asgari ücretin ve en düşük emekli maaşının 5000 TL olması gerektiğini yazmıştım. Okurlarım nerdeee, diye tepkiler verirken yakın çevrem ne kadar iyimser olduğumu söylüyordu.

Oysa bu gün alım gücü o kadar düştü ki, 5500 TL asgari ücret kimseyi memnun edemedi, maalesef. 

Peki, insanlarımızı memnun etmeyen gerçek sebep nedir diye soracak olursanız?

Bence asgari ücrete sığdırmaya çalıştıkları istekleri, hayalleri ve umutlarını bir türlü bu parayla gerçekleşemeyeceğinin vermiş olduğu, kaygı bozukluğu. Herkesin kafasında ne yaparsam yapayım yetmeyecek duygusunun hakim olması var.

Bu elbette ki çok rahatsız edicidir…

Asgari ücret komisyonu denen bir komisyon var. Bu komisyonda 5 kişi işçi, 5 kişi devlet, 5 kişide işveren temsilcilerinden oluşuyor.

Devlet zaten TUİK ile verebileceği en düşük parayı verebilmek için enflasyonu maksatlı olarak düşük gösteriyor burada amaç iki türlü hem az para vereyim hem de işler yolunda gözüksün enflasyon kontrolüm altında, ekonomi de bir problem yok algısı oluşturmak için. İşveren zaten bu parayı çöpe giden bir maliyet olarak görüyor 15 kişilik komisyonda 10 kişi, yani ezici çoğunluk aslında çalışana böyle bir parayı vermeyi hiç istemiyor. Sonrasında oluşabilecek sosyal patlamalardan korkarak bir nevi sus payı veriyorlar ve böylelikle, çalışanların ne kadar et yiyeceğine, ne kadar peynir yiyeceğine, ne kadar gezeceğine, üzerine ne giyineceğine ben karar veririm ve nasıl bir hayat yaşaman gerektiğini söylerim diyorlar…

Merak ediyorum, televizyondan nutuk atan vekillere asgari ücret verilseydi eğer, yine bu işi yapmak için 40 takla atarak milletvekili olmak isterler miydi?

Atatürk ta o zaman bu istismar ihtimalini sezmiş olmalı ki vekillerin maaşı öğretmenlerden fazla olmasın diye talimat vermişti.

Şimdilerde bırakın geçmesini öğretmenlerin 8 katını alan bazı yüzsüz vekiller birde bu parayı beğenmiyorlar.

Evet rahatsız edici olan, birilerinin sizin nasıl yaşayacağınıza, hayatınızı nasıl geçireceğinize karar vermesi, açıkça müdahale etmesidir. Bu asgari ücret olayı basit bir ücret mekanizmasıyla ekonomik birkaç grafikle izah edilemez. Olayın derin sosyolojik boyutu  ve psikolojik yansımaları bence çok daha ağır basıyor.

O zaman gelelim ülkemizin asıl sorununa?

Bu asgari ücret alan kişi sayısı eğer tüm çalışanların % 10 ‘u olsaydı belki tolere edilebilir ülkemiz adına gelecek için endişe duymayabilirdik.

Ancak maalesef, ülkemizde bu oranı %60 seviyesindedir. Oysa beğenmediğimiz battı dediğimiz Yunanistan’da bu oran %9’dur. Polonya’da bu oran %12’dir. Fransa’da bu oran %11’dir. Almanya’da ise %6’dır.

Yani, derinleşen fakirlik ülkemizin çalışanlarının yarısından fazlasını ele geçirmiştir. İnsanlar bankalara borçludur. İcra dairelerinde bekleyen dosya sayısı 23 milyon 497 bini geçmiştir. Bankaların son 1 yıllık karı 5 kat artmıştır.

Peki, o zaman kaybeden, parası pul olan, borçlu olan, hayal kuramayan çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamayan, ezilip büzülen ve bu uğurda hasta olan kimdir?

Milletvekilleri mi, bakanlar mı,  muhalefet partileri mi, belediye başkanları mı hayır, hayır onlar gayet iyiler…

Tüm bunları iliklerine kadar yaşayan ancak hiçbir şey yapamayan asgari ücretle yaşamaya mahkum olan, bu ülkenin fedakar insanlarıdır…

Şimdi size sormak istiyorum:

Asgari olan ücret midir yoksa yaşamaya çalıştığımız hayat mı?