Dolar $
32.56
%0.14 0.04
Euro €
34.85
%0.6 0.2
Sterlin £
40.54
%0.96 0.38
Çeyrek Altın
3975.99
%0.25 9.98
SON DAKİKA

AFAD, afet paradigmamızı değiştirebilir mi?

Bu hafta 5 gün aralıksız eğitimdeydik. AFAD, üniversiteler arası arama kurtarma yarışması eğitimlerinde. AFAD, İstanbul Eğitim Şube Müdürü Tezcan Öey'in afet eğitimleri ile ilgili planları üzerinde ciddi görüşmeler yaptık. Tezcan Bey, arama kurtarma konusunda Türkiye'de en üst düzeyde eğitimleri almış 2 kişiden biri olmasına rağmen oldukça mütevazı bir tarzı olduğunu söyleyebilirim.

Sohbet ilerledikçe ortak paydamızın insanların hayatına dokunmak olduğunu ikimizde fark ettik. Afetler olacaktı, tıpkı daha önce oldukları gibi ancak insanların bu afetlere daha hazırlıklı, daha bilgili yakalanmaları ve hatta etrafındaki eğitim almamış diğer insanlara faydalarının dokunması en büyük beklentimizdi. Beklediğimiz İstanbul depremi bize koşarak gelirken sadece insanların eğitilmesiyle bu işi çözemeyeceğimizi binalarında ciddi anlamada bu iyileştirmeye dahil edilmesi gerektiğini konuştuk.

Öğrencilerimin insanların hayatını kurtarmak için ciddi anlamda istekli olmaları beni daha da motive ederken.

Tırmanma, enkaz kaldırma ve GPS ile yer bulma eğitimlerinin dışında, afet farkındalığı eğitimini de alarak ekibimi en üst seviyede yarışmaya hazırlamak istiyordum.

Ancak hayatın, afetler konusunda ne kadar acımasız ve beklenmedik sürprizlerle dolu olduğunun hepimiz farkındaydık. Elbette ki beklediğimiz deprem fazlasıyla ürkütücüydü ve pek çok insanın ölme ihtimalinin gerçekliği rahatsız edici boyuttaydı.

Maalesef, gerçek kayıp rakamlarına değinmeyelim, bu toplumda daha ciddi sıkıntılara neden olur bu işi çok kurcalamaya gerek yok ölen ölür kalan sağlar bizimdir yaklaşımı bizi 2022 yılının mayıs ayına kadar getirebilmişti ancak bu yaklaşım bizi depremden sağ çıkarabilir miydi, emin değildim.   Bakınız pandemide kovite yakalanıp sonrasında ölen insanların oranı maksimum %3’tü. Ve bu ihtimali öyle bir ciddiye aldık ki maske takmanın dışında insanlar günlerce evden çıkmadılar kimse ile görüşmediler. Önce hayat sonra ekonomi tamamen durma noktasına geldi. Oysa şuan İstanbul’da ciddi bir deprem olma olasılığı %70 ve en son Ekrem İmamoğlu’nun İRAP toplantısında söylediği rakama göre 200 bin binanın yıkılma ihtimali var. Kabaca, her binada 5 daire olsa ve her dairede en az 4 kişi yaşasa bir binada 20 kişi olur. 200 bin binayı 20 kişi ile çarparsak 4 milyon kişinin yıkılan binaların altında kalma, ağır yaralanma ve ölme ihtimali var. Oysa bu durum, kimsenin umurunda bile değil devlet de dahil olmak üzere herkes , bu günü kurtarmanın derdinde...  

Bu afetin mali faturasının ise JİCA verilerine göre 200 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor. Bakınız Japonya KOBE’de 1995 yılında meydana gelen 6,9 magnitüdündeki depremde 6434 kişi hayatını kaybetmişti ancak şehir merkezinde olan bu depremin mali faturası 200 milyar dolardı. Bizim beklediğimiz İstanbul depremi 7,2 - 7,6 magnitüdleri arasında 4 milyon kişiyi etkileyecek boyuttadır. Depremin bu gün olma ihtimali istatistiksel sismoloji açısından hesapladığımızda %70’dir. Peki nasıl oluyor da yakalandığında öldürme ihtimali %3 olan kovit, ülkedeki herkes tarafından ciddiye alınırken, ülkemizin mali açıdan iflas etmesine neden olabilecek bir yıkıma yol açabilecek önemli bir deprem kimsenin umurunda olmuyor?

Bu konuyu, sosyolojik, felsefi, psikolojik, mühendislik ve ekonomik olarak uzmanlara sordum, cevaplar ise beni hiç şaşırtmadı. Devlet ve vatandaşlarımızın ekonomik açıdan yetersiz olmasının, bu tarz felaketler karşısında, kabul edilmiş bir çaresizlikle, kaderci bir yaklaşımla afetleri karşıladıkları ve daha çok afet sonrası arama kurtarma, yara sarma konusunda sorumluluk  alma eğiliminde oldukları sonucuna ulaştım.

Bu sonuç, Jica mühendisi olan arkadaşımla yapmış olduğum tarihi konuşmayı doğrular nitelikteydi: 

-Hiroşhi dostum, Türkiye’de yaşayan insanların ve devletin afetlere bakış açısını Japonya ile karşılaştırdığında bizim hakkımızda ne düşünüyorsun?

-Biz, afetler olmadan önce ne yapabiliriz hasarı ve ölüm oranlarını nasıl düşürebiliriz diye afet öncesi önleme çalışmalarına ciddi zaman ve para harcıyoruz ayrıca, depreme dayanıklı yapı tasarımında ve uygulamasında ciddi bir mesafe kaydettik ancak maalesef dostum siz, afet olsun ondan sonra bakarız diyorsunuz. Elbette ki bu şekilde bir kabullenme en fazla can kaybı ve maddi zarar olarak size geri dönüyor...

Son tahlilde, AFAD’dan en büyük beklentim ise eğitimleri, müdahale gücü  ve kararlılığıyla, ülkemizin afetlere bakış açısını değiştirmesidir.