Dolar $
32.33
%-0.12 -0.03
Euro €
34.94
%0.26 0.09
Sterlin £
40.91
%-0.02 -0
Çeyrek Altın
3912.44
%-0.12 -4.75
SON DAKİKA

7,6 magnitünde deprem, neden Japonya'da 55, Türkiye'de 55 bin insan öldürüyor?

1 Ocak günü Japonya’da Noto Yarımadası'nda bulunan Suzu şehrinin 7 km kuzeybatısında, 7.6 magnitüdünde ciddi bir deprem meydana geldi.

Japonya, Pasifik, Filipin Denizi, Okhotsk ve Amurya Levhaları arasındaki yakınsak bir sınır üzerinde yer almaktadır. Ada yayının doğu ve güneydoğu kıyıları boyunca, Pasifik ve Filipin Denizi Levhalarının batması sırasıyla Japonya Çukuru ve Nankai Çukuru'nda meydana gelen depremin, Amurian ve Okhotsk Plakaları arasındaki bu sınırın, doğuya doğru eğimli bindirme faylarından oluşan, başlangıç aşamasındaki bir dalma zonunda olduğu düşünülmektedir.  

Bölgede jeolojik olarak Pliyosen zamanının sonundan beri yakınsak tektonik felaketler meydana gelmektedir. 

Depremin odak derinliği 10 km. iken yaklaşık 40 sn. sürmüş, 200 km.’lik bir fay kırığı meydana gelirken PGA (en yüksek yer ivmesi) değeri 1G. olarak ölçülmüştür.

Ancak tuhaf olan şu ki tektonik özellikleri hemen hemen birbirine çok yakın olan 6 Şubat depremlerinde ülkemizde ki can kaybı Japonya da yaşanan can kaybının yaklaşık 1000 katı olmuştur.

Bu nedenle sorulması gereken bazı sorular olduğunu düşünüyorum:

a) Bizim insanlarımızın canı çok mu değersizdir?

b) Ülkemizde deprem konusunda yetişmiş inşaat, jeoloji ve jeofizik mühendisleri çok mu yetersizdir?

c) Yerel yönetimler ve devlet bu konularda uzman mühendislerden yeterince yararlanmamış mıdır?

d) Ülkemizde mühendislik çok değersiz ve önemsiz midir?

e) Müteahhitler yapı denetim kurallarını önemsememekte midir?

f) Ülkemizde deprem konusunda yasaların caydırıcı bir ağırlığı yok mudur?

g) Deprem konusunda tüm yaptığımız, 1999 depremi öncesi yapılan binaları güçlendirmek yerine deprem olduktan sonra enkaz kaldırma, çadır kurma ve arama kurtarma konusunda faaliyetlerden mi oluşmaktadır?

Bakınız Japonya deprem konusunda ne kadar aktif bir bölgede ise ülkemizin de %95’i önemli aktif fayların üzerinde yer almaktadır. 

Fakat bu konuda ki felaketlerden ders alma konusunda Japonya ile aramızda ciddi bir bakış açısı (paradigma) farklılığı olduğunu düşünüyorum. Japonya’da meydana gelen depremi incelediğimde yollarda depremin elastik deformasyon enerjisinin ciddi bir hasar yarattığını ancak binaların depreme dayanıklı şekilde tasarlanmasından dolayı ciddi hasar almadığını ve mühendislik sisteminin işlediğini görüyorum. 

Oysa ülkemizde 1999 sonrası depremin mühendislik olarak ciddi anlamda irdelendiğini ancak 25 yılda yasa ve yönetmeliklerde bazı iyileştirmeler yapılsa bile 1999 öncesi yapılan binalar dönüştürülmediği için eski tip yapılara bu mühendislik iyileştirmelerinin hiçbir şekilde sirayet edemediğini görüyoruz. 

Bakınız Türkiye’de 6,8 milyon riskli konut var. Bunların yaklaşık 1,5 milyonunun acilen dönüşmesi gerekiyor. Çünkü deprem olduğunda tek bir şehri etkilemiyor. Fay kırıldığı hat boyunca yakınından geçen bütün şehirlerde yıkım yaratıyor.  Örneğin; 1999 depreminde Marmara bölgesinde yaklaşık 10 şehir etkilenirken, 6 Şubat 2023’de DAF üzerinde yaklaşık 11 şehirde yıkım yaşanmıştı. O halde alınacak önlemler sadece İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde değil tüm Türkiye’yi kapsamalıdır.

Afet ve deprem eğitimleri sadece yapısal olmayan hasarlar için evde alınacak basit önlemler, çök –kapan –tutun gibi tatbikatlarla değil, binaları, mahalleleri, ilçeleri ve şehirleri kapsamalıdır. 

Japonların en önemli sırlarından biride JİCA, vasıtasıyla dünyayı bir laboratuvar olarak görüp sadece kendi ülkelerinde meydana gelen afetleri değil tüm dünyada meydana gelen afetleri inceleyerek, bu afet benim ülkemde olsaydı en az zararla atlatmak için ne yapmam gerekirdi sorusunu, sürekli yeniledikleri yönetmeliklerine çözüm olarak aktararak ve bunların uygulanmasını iyi bir şekilde denetleyerek hayatta kalmayı başarmışlardır. 

Zira evrim teorisinde, Darwin’inde vurguladığı gibi bir türün hayatta kalmasını sağlayan şey o türün güçlü olması değil, bulunduğu ortamın zor şartlarına adapte olabilme becerisine bağlıdır. 

Bu adaptasyon süreci, Japonya’da deprem ile yaşamak zorunda olan disiplinli ve vatansever insanlara, çektikleri onca acı kayıptan sonra afetlerle yaşamayı öğretebilmiştir. 

Oysa maalesef ülkemizde, ne devlet kurumları nede vatandaşlar depremle yaşamaya bir türlü adapte olamadıkları için yaşanan her büyük depremde, binlerce masum insan, hayatlarıyla bedel ödemeye devam ediyorlar…