Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA

Yakarak yok etmenin FELSEFESİ

Bu gün farklı bir açıdan yorumlamak istediğim yakarak yok etmenin felsefesini, karşılaştığımız büyük felakete bir kök sebep arayışı olarak değerlendirebilirsiniz.

Olası sebeplerden ilki, kasten terör eylemi düzenleyerek bir ülkenin ormanlarını maksatlı olarak ateşe vermenin arkasındaki gerekçe ile başlamak istiyorum.

Her yıl duyarsınız terör örgütünün sonradan üstlendiği ve genellikle aynı anda çıkan yangınların yarattığı o kötü felaket, maalesef bu yıl da başladı.

Son iki yılda neredeyse 2 katına çıkan yangınlardan dolayı kaybettiğimiz orman alanı büyüklüğü daha da artmaya devam ediyor.

Bir terörist hangi gerekçe ile bir ülkeye zarar vermeyi düşünürken aynı zamanda binlerce hektarlık alanda on binlerce ağacın ve milyonlarca hayvanın canına kıymaya gönüllü olur?

Bu nasıl bir kin ki yaklaşık son 40 yılda 35 bin insanımızın şehit olması yetmemiş ormanlarda yangın çıkarmak suretiyle bitki ve hayvan popülasyonunu da ortadan kaldırmaya çalışıyor…

Ülkeyi aciz duruma düşürmek ve kaos ortamı oluşturmak için pandemi sonrası turistlerin en çok geldiği dönemde ciddi bir güvensizlik duygusu yaratarak zaten sınırlı miktarda katkı sağlayacak turizm gelirinin de ortadan kalkması hedefleniyor.

Diğer ihtimalimiz küresel ısınmanın da etkisiyle, artan piknik sezonunda insanlarımızın dikkatsizlikleri sonucu çıkabilecek yangınların sayıca artmasıdır ki bana çok mantıklı gelmediğini, bu yangınların aynı zamanda 17 farklı yerde başlamasının olasılıksal olarak çok zayıf bir ihtimal olduğunu düşünüyorum.

Ancak ne olursa olsun konuştuğumuz 2 nokta çok mide bulandırıcı geliyor bana.

Yangına müdahale konusundaki yetersizliğimiz ve aslında bu yanan arazilerin bir süre sonra tatil köyüne, otele ya da yazlık sitelere dönüştürülme ihtimali?

Oysa yanan ormanlarda on binlerce ağaç kül olurken milyonlarca karınca, arı, yüzlerce kuş, tavşan, yılan, fare, sincap, geyik, tilki, çakal, kurt, ayı yok oldu…

Yangına müdahale konusundaki yetersizliğimizi ise gayet normal karşılıyorum çünkü bizim afet felsefemizde, yaklaşan, olacağı kesin olan bir felakete önceden hazırlanmak diye bir şey yok. Bu durumu bir Japon meslektaşım birazda tereddüt ederek şöyle yüzüme vurmuştu. Biz afetler olmadan neler yapabiliriz diye elimizden geleni yaparız yani afet önleme çalışmaları konusunda ciddi emek ve para harcarız. Siz ise afet olsun ondan sonra ne yapacağımıza bakarız felsefesiyle problemlere sonradan müdahale etmeye çalışıyorsunuz. Tabii ki bu sonuç hem maddi anlamda ciddi bir faturaya dönüşüyor hem de manevi anlamda önemli değerlerinizi kaybediyorsunuz.

Deprem olduğunda yetişmiş değerli insanlarımızı, yangın olduğunda ormanlarımızı ve canlı popülasyonumuzu kurban vermeye devam ediyoruz.

Oysa şuan konuştuğumuz konu, Cumhurbaşkanı, Katar’ın hediye ettiği uçağı gözden çıkarsaydı en az 20 adet yangın uçağı alınabilir ve yangınların bir felakete dönüşmesi engellenebilirdi!

Diğer taraftan bu yangınlar ilk yarım saatten sonra havadan söndürülmesi çok zor olan felaketlere dönüşürler yani karadan müdahale ile yeterli sayıda ekipman ve yetişmiş kalifiye personel olması gerekir. 

Bu mevcut mu?

Maalesef hayır.

Bu ülkede afetler şunu göstermiştir ki maalesef canlılara verilen önem en alt seviyededir.

Geçenlerde hatırlayın, Rize’de sel oldu ki her sene olur. 

Beklenen bir şey miydi?

Kesinlikle evet.

Yani deprem, sel, çığ, toprak kayması gibi afetlere müdahale konusunda nasıl yetersizsek yangın içinde aynı şeyleri söylememiz mümkün.

Son tahlilde bu yangınlar ister terör eylemi olsun ister küresel ısınmanın da etkisiyle dikkatsizlikten çıksın bizim kafa yapımızı, bakış açımızı kısaca afetlere karşı felsefemizi değiştirmemiz gerekiyor.

Yakarak yok etme ister kasten yapılsın ister yanlışlıkla, sonuç değişmez, yok olan geri gelmez. 

Birinde kin insanı esir alır diğerinde vurdumduymazlık ama ölüm geldiğinde bunu hepimiz iliklerimize kadar yaşarız.

Afetlere karşı gösterdiğimiz yetersiz refleksin yarattığı suçluluk duygusuyla, önleme çalışmaları, eğitim, ekipman ve personel açısından felsefe değişikliği yaparak bu gibi hayati önem taşıyan konuları, siyaset üstü değerlendirmemiz en büyük temennimdir.