Dolar $
32.27
%-0.18 -0.05
Euro €
34.84
%0.06 0.02
Sterlin £
40.64
%-0.12 -0.05
Çeyrek Altın
3940.79
%0.72 28.01
SON DAKİKA

Çök, kapan, tutun…

12 Kasım'da 1999 Düzce depreminin yıl dönümünde, ülke olarak depremlerin yıkıcı gücünü hatırlatmak maksadıyla, AFAD'ın bünyesinde bir deprem tatbikatı yapıldı. Elbette ki deprem konusunda yapılan her türlü hatırlatmayı çok önemsediğimi belirterek yazıma başlamak istiyorum.

Bu depremin olduğu günü dün gibi hatırlıyorum. 17 Ağustos depreminin yaralarını ülkece sarmaya çalıştığımız çok zor günlerden geçiyorduk. İnsanlarımız artçı sarsıntılar nedeniyle parklarda sabahlıyordu. 17 Ağustos’un üzerinden neredeyse 3 ay geçmişti. Bir akşam yemeği sonrası ayakkabılarımı bağlarken binanın sarsılmaya başladığını fark ettim, hemen içeri girdiğimde ise binayı aşağı doğru çekip bırakan bir gücün gövde gösterisine tanıklık etmeye başladım tüm ışıklar yandığı için binanın tüm hareketlerini görebiliyordum. Yaklaşık 30 sn. süren bu deprem yerin 17 km. altında meydana gelmiş ve yüzeyde yaklaşık 50 km.’lik bir kırılmaya neden olmuştu. 7.2 magnitünde olan bu deprem 845 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmıştı.

12 Kasım’da hem bu depremi anmak hem de farkındalık için ülke çapında bir deprem tatbikatı yapılması fikri çok yaratıcıydı kabul ediyorum ancak tüm bu tatbikatı çök, kapan, tutun yapmaya indirgemek bana göre felaketin gerçekliğiyle hiç örtüşmedi…

Bunu çok basit bir şekilde İnşaat Mühendisliği açısından size örneklemek istiyorum.

En sık karşılaştığımız bina türü olan 200 m² oturumlu 5 katlı bir binanın toplam ağırlığını detaylandıracak olursam:

*950 ton beton, 34 ton demir, 92 ton duvar, 88 ton sıva, 99 ton şap, 45 ton (elektrik, makine tesisat, kapılar, mermer, dolaplar vs.)

Toplam 1308 tondur. Bunu gözümüzde canlandırmak için örneklendirirsek, ortalama bir arabanın 1,5 ton olduğunu varsayalım yani toplam 5 katlı bir bina, 872 adet arabanın toplam ağırlığına eşittir. Yıkılan bir binada elbette ki çöküp kapanıp tutunarak hayatta kalmanız, 1308 ton yükün yani 872 adet arabanın serbest kaldığı bir ortamda büyük bir ihtimalle tesadüflere bağlı olacaktır. 

Oysa biz mühendisler, sağlam zeminlere yeni deprem yönetmeliğine uygun yapılmış olan ve depremde yıkılmayacak binaların inşa edilmesini isteriz.

Eğer siz bu tarz bir binada oturuyorsanız çök, kapan, tutun yapmanız elbette deprem esnasında odanın içerisinde bulunan eşyalardan kendinizi korumanızda işe yaracaktır.

Ancak binanız yıkılmak üzereyse ve siz geçen 23 yılda oturduğunuz bina için hiçbir şey yapamadıysanız bu durum pek bir anlam ifade etmeyecektir.

Maalesef sadece İstanbul’da bu tarz problemli olan 192 bin bina olduğunu en son katıldığım İRAP (İl Risk Azaltma Planı) toplantısında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu sunumunda itiraf edip, bu tehlikenin siyaset üstü değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. 

 *Çöken binalarda ‘Çök-Kapan-Tutun’ davranışı deprem riskini ortadan kaldırmaz.

 * ‘Çök-Kapan-Tutun davranışı çökmeyen binalar için daha geçerli bir savunma biçimidir…’

Ülkece yapmamız gereken önleme çalışmalarına ağırlık vermek olmalıdır.

*Tüm binalar için deprem analizi yapılmalıdır. Hatta tapu müdürlükleri evlerin satışında deprem analizini zorunlu olarak istemelidir. Böylece kimse kimseye yıkılmak üzere olan bir binadan daire satamaz. Bu veriler belediyeler ve bakanlıkta dijital olarak biriktirilmelidir. Bu bina verileri en son zemin verileriyle üst üste çakıştırılarak gerçek net olarak ortaya konulmalı ve sonrasında yapılması gerekenlere başlanmalıdır.

Tüm bunları aşama aşama yeni çıkan ‘İSTANBUL DEPREMİ’ kitabımda yazdım ve köşe yazılarımda da yazamaya  devam edeceğim…