Dolar $
32.48
%-0.11 -0.03
Euro €
34.72
%-0.72 -0.25
Sterlin £
40.75
%-0.43 -0.17
Çeyrek Altın
3985.41
%-0.17 -6.73
SON DAKİKA

Yapı güvenlik belgesinin önemi ve Şili'de deprem sonrasında ki değişim

İstanbul ve çevresinde depremi sessiz sedasız bekleyen yaklaşık 9 ilde bana göre ilk yapılması gereken şey yapı güvenlik belgesi sistemini aktif hale getirmek olmalıdır.

Sadece İstanbul’da yaklaşık 1,150,000 binanın %70’i 1999 öncesi yapılmış olan eski tip binalardan oluştuğunu biliyoruz.

O zaman yapı güvenlik belgesiyle neyi kastediyorum bugün bu önemli konuya açıklık getirmek istiyorum.

*Binanın statik, mimari, makine & elektrik tesisat projeleri, zemin etüdü, harita TUS belgesi var mı?

*Varsa, bina bazında bunların projeye uygun olarak yapılıp yapılmadığı kontrol edilmeli.

*Eğer proje dışı aykırılıklar varsa statik açıdan binanın nasıl etkileneceğinin analizi, bina performans analizi yapılırken test edilmeli.

*Bina performans analizi yapılarak bina yıkılacak mı? 

Sağlam mı?

Yoksa güçlendirme ile kurtulabilir mi?

İrdelenmeli ve bu sonuca göre bina ya tahliye edilmeli ya da güçlendirme projesi yapılarak güçlendirilmelidir.

*Eğer zeminde bir problem varsa yani bina yapılırken zemin etüdü yapılmamışsa, zemin etüdü yapılmalı ya da zemin kötüyken geoteknik zemin iyileştirilmesi yapılmamışsa mutlaka zemin iyileştirilmesi yapılmalıdır.

*Her binaya bir yapı güvenlik numarası verilerek tüm bu veriler dijital ortamda CBS sistemine kaydedilmelidir.

*DASK yapılırken binanın gerçek değerine göre teminat kapsamına alınmalıdır. Aksi taktirde deprem sonrası 5 milyonluk eviniz için 500 bin TL alabilirsiniz.

Bakınız 2 yılda bir arabanızı nasıl muayeneye götürüyorsanız bu yapı güvenlik belgesine de öyle bakmanızı istiyorum. Yani düşünsenize egzoz muayenesinden sinyallere hatta lastiklerin diş derinliğine kadar pek çok şeyin değerlendirildiği araba muayene istasyonlarını hatırlayın bizim için sadece ulaşım görevini yürüten arabalar için bile bu kadar detaylı bir denetim varken düşünebiliyor musunuz her gün 24 saatin 12 saatini geçirdiğimiz evlerimiz, yapıldığı tarihten bu yana dış cephe boyası dışında sağlamlık açısından ne durumda, bilmiyoruz?

Sizce bu durum da bir tuhaflık yok mu?

Depremin öldürmediğini zayıf zemine, yönetmeliklere uygun yapılmayan binaların öldürdüğünü hepimiz kabul ediyoruz. 

O zaman bu yapı güvenlik belgesini tüm binalardan istemek bunu zorunlu hale getirmek Türkiye’nin tamamında bunu uygulamak neden bu kadar zor?

İnsanların evleri arabalarından daha mı önemsiz…

Bakınız bu ülke son 120 yılda 130 binden fazla insanını deprem nedeniyle toprağa verdi.

Ocaklar söndü, çocuklar öksüz ve yetim kaldı. Aileler yok oldu ve hala Marmara Bölgesi’nde ciddi bir deprem bekliyoruz ancak binalarımız depreme hazır mı değil mi bilmiyoruz…

Bunu defalarca yazdım, anlattım, yılmadan, yazmaya ve anlatmaya devam edeceğim çünkü bu ülkenin şu an bana göre en ciddi sorunu, beklenen İstanbul depremidir.

Bakınız, dünyada kaydedilmiş olan en büyük deprem 1960’da Şili’de oldu, yerin 33 km altında oluşan bu kırılma 9,5 magnitüdünde bir enerji açığa çıkarırken yaklaşık 25 m. boyunda tsunami dalgaları oluştu deprem tam 10 dakika sürerken yaklaşık 6000 kişi hayatını kaybetti. Sonrasında Şili’de yönetmelikler değişti, devlet depremi çok ciddiye aldı ve geçen sürede bu konuda en fazla mesafe kat eden ülkelerden biri oldu.

Peki bunu nasıl başardılar?

Sıkı imar kanunları getirildi ve kusurlu inşa edilen binalar asla af kapsamına alınmadı.

İrili ufaklı her depremin takibi ve sonrasında ilgili yönetmeliklerin güncellenmesi yapıldı.

Verilen ciddi kayıplardan sonra toplum içinde, afetlere karşı hazırlıklı olma kültürü oluştu.

Anaokullarına kadar uzanan afetler konusundaki yaygın eğitim önemsendi.

Tsunami ile ilgili, etkin bir erken uyarı sistemi oluşturuldu.

Devlet yöneticileri ve yurttaşlar arasında afetler konusunda geliştirilen diyalog, siyaset üstü kabul edildi.

Pasifik ateş çemberi içinde, bizden çok daha riskli bir bölgede yer alan, 17,5 milyon nüfuslu bu mütevazı Güney Amerika ülkesi, bunu başarabiliyorsa biz çok daha iyisini yapabiliriz diye düşünmek istiyorum…