Dolar $
32.21
%0 0
Euro €
35.02
%0.13 0.04
Sterlin £
41
%0.07 0.02
Çeyrek Altın
4090.34
%-0.41 -16.71
SON DAKİKA

Stefan Zweig satranç ve felsefesi

Satranç ile ilk tanışmam sanırım 1984 yılında oldu. Henüz 9 yaşında olmama rağmen bu oyunu oynayabilen insanlara olan hayranlığım, kısa sürede bunun bir oyun olmadığı bir savaş stratejisi olabileceği konusunda tuhaf bir hisse kapılmamı sağladı.

1984 yılında Garry Kasparov ve Anatoly Karpov’un satranç savaşları, üç gün süren dev mücadelelerini tüm dünya ilgiyle takip ederken en fazla kaç hamle ötesini görebiliyor oldukları dünyada tartışılan en önemli konuydu. Düşünsenize yanlış bir hamle yapıyorsunuz ve rakibiniz 8 hamle sonra mat olacağınızı biliyor. Bu sonucu bilme ihtimalinin ne ciddi bir zeka gerektirdiğini tahmin etmek hiç de zor değil. O yıllar dünyada konuşulan tartışılan konuların doluluğuna bakın bir de şimdi sosyal medya fenomenlerinin gereksiz, boş paylaşımlarını karşılaştırın. Ortada inanılmaz bir zeka ve felsefeden kaynaklı paradigma farklılığı var bence…

İlginç olan ise aslında bu önemli strateji, Hintlilere göre savaş oyununun, felsefe konusunda doktorası olan Stefan Zweig tarafından kaleme alınmış olmasıdır.

Hem de Hitler'den kaçarken ve eşiyle intihar etmeden önce yazdığı, bir son kitap olması manidardır ...

İsterseniz yazarımızı daha yakından tanıyalım: Stefan Zweig: (188-1942), Avusturya-Macaristanlı roman, oyun, biyografi yazarı ve gazeteciydi. 1920'ler ile 1930'lar arasında edebiyat kariyerinin zirvesinde olmuş Zweig, dönemin dünyasının en çok tercüme edilen ve en popüler yazarlarından biriydi. 

Zweig'ın eserleri, elliyi aşkın dile tercüme edildi. 1933'te diğer Yahudi yazarlara da yapıldığı gibi eserleri Naziler tarafından yakıldı. Bu olaydan sonra ülkesini terk eden Zweig, 1941'de Brezilya'ya yerleştikten sonra 22 Şubat 1942'de karısı Lotte Altmann ile birlikte intihar ederek yaşamına son verdi. 3 yıl daha sabredebilseydi eğer Adolf Hitlerin intiharına şahit olacaktı ve belki Satranç kitabı onun en son eseri olmayacaktı.

Satranç kitabı, edebiyat, felsefe ve psikoloji eğitimi almış Zweig’in tüm bu disiplinlerdeki birikimini kullandığı Nazizm ve savaş karşıtı bir kitap olarak görülebilir. Daha çocuk yaşlarda kültürlü ve varlıklı bir ailenin ferdi olarak özel edebiyat ve dil derslerini almasının yanı sıra, Salzburg’daki evinde ağırladığı James Joyce, Maksim Gorki, Ludwig Wittgenstein, Paul Valery, Rainer Maria Rilke, Thomas Mann, Toscanini, Romain Rolland, Sigmund Freud, Hugo Von Hofmannstahl gibi dünyanın ve Avrupa’nın tanınmış simalarıyla birlikteliğinin edebiyatına olan etkisini söylemek de yerinde olacaktır. 

Üniversite eğitimi ve doktorasını da felsefe alanında aldığından; eserlerinde varoluş, birey, ölüm, çok kültürlülük, özgürlük, hümanizm, vicdan, Avrupa değerleri kavramlarını kimi zaman direkt kimi zaman dolaylı anlatım yoluyla adeta eserlerine yansıtmıştır. Psikoloji eğitimi almış olmakla birlikte, çok yakın arkadaşı Freud olmak üzere dönemin psikoloji biliminde iz bırakmış Jung ve Adler ile arkadaşlığının getirdiği birikimini, eserlerinde adeta ruhsal galeriler geçidi olarak betimlemesine yol açtığını belirtmek gerekir. Bir yazarın eserlerine ve hayatına etki eden faktörleri bunlarla sınırlamak, Alexis Carrel’in dediği gibi “insan denen meçhul”u anlamaya yetmeyebilir… 

Satranç şampiyonu Czentovic, ilkelliğiyle küçük bir hitler modeli çizerken, gerek gestapo gözetiminde bir otel odasına kapatıldığında gerek Czentovic karşısında bile, aslında hep kendine karşı oynayan ve kişiliği ikiye bölünen, Dr. B’de yok olmaya mahkum edilen bir dünyayı simgeler. Böyle bakınca Dr. B insancıl ve özgür bir yaşam biçimini temsil eden dünya görüşüyle hiç kuşkusuz Zweig’ın kendini yansıttığı bir figürdür. Bu bakımdan satranç, Stefan Zweig’ın şiddetin egemenliğine karşı koyamayan ve mat edilen özgürlüğü son bir kez daha ele aldığı yapıtıdır…

Avrupa'nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve Hitler rejiminin getirdiği karamsarlığın yanı sıra, karamsar ve evhamlı karakterinin kitaba yansıdığı kabul edilir. 

İntiharından önce bıraktığı mektubun son satırında hayata şöyle veda etmiştir:

“Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum…”