Dolar $
32.22
%0.02 0
Euro €
35
%0.03 0.01
Sterlin £
40.95
%-0.08 -0.03
Çeyrek Altın
4097.85
%-0.23 -9.29
SON DAKİKA

Son kale, aile

Yapay zeka, kanser hücreleri gibi çoğalarak dünyayı istila ederken, insanlar cep telefonlarının renkli camlarının gönüllü tutsağı oldular.

Bu devrim, sessizce oldu ve kimsede buna itiraz edemedi. Günlük beğenilerimizden ve gösterdiğimiz tepkilerden kayıt alarak dünya görüşümüzü ve hatta sonraki tercihimizi tahmin ederek önümüze reklamlar çıkaran bu sistem çok yakın gelecekte yola devam etmek isteyeceği insanları seçecek ve sonrasında sistem işe yaramayan fazlalık olarak kabul ettiği insanlardan kurtulmak için düğmeye basacak.

Bunu nasıl yapacağının provasını 2019 yılında tüm dünya gördü aslında. Yapılan araştırmalarda bir bölgede yada şehirde nüfus 600 bin sınırını geçtiğinde problemleri çözmek, sistemin devam etmesi ve aynı zamanda yaşayan insanların mutlu olması mümkün değil. Şimdi diyeceksiniz ki İstanbul’da 20 milyon kişi yaşıyor Tokyo’da 38 milyon kişi yaşıyor. İyi de İstanbul’da isterseniz mutluluk referandumu yapalım, bakalım insanların yüzde kaçı hayatlarından memnun. 

Peki, o zaman Tokyo’da 38 milyon kişi nasıl yaşıyor?

Bakınız insanlar Tokyo’da ortalama 20-40 m² evlerde yaşıyor ve her yıl en çok intihar vakaları bu şehirde yaşanıyor.

Kapitalizmin pençesinde insanlar sadece yaşayabilmek için çalışarak tüm zamanlarını istemedikleri belki de hiç düşünmedikleri işlerde, arta kalan zamanlarını da cep telefonu ya da televizyon karşısından hiç ayrılmayacakları sezonluk diziler izleyerek tüketirken, okumak ve öğrenmenin modası geçmiş boş uğraşlar olduklarına kendilerini inandırmaya çalışıyorlar.

Hayatı anlamlı hala getirecek her şey adeta insanların ulaşamayacağı, hiç gidemeyecekleri sadece televizyon kanallarından izleyebilecekleri bir ülke gibi…

Yine de hala nasıl dağılmadık, yıkılmadık, perişan olmadık diye merak ediyorsanız söyleyeyim: Elimizde ki son kale olan aile kavramı sayesinde.

Tüm dünya için geçerli olan bu çağın vebasından bizi koruyabilecek tek önemli farklı değerimiz bence ailemizdir.

Bakınız, Avrupa ve Amerika ne kadar gelişmiş ne kadar ekonomik açıdan iyi olursa olsun boşanma oranlarını incelediğimizde, çiftlerin dinlere göre boşanma oranları:

Hristiyan: %3

Katolik: %36

Budist: %30

Yahudi: %28

Müslüman: %20

Hindu: %1

Aynı zamanda ülkelere göre ortalama evli kalma süreleri de şu şekilde: İtalya: 18 yıl, Kanada: 13,8 yıl, Fransa: 13 yıl, ABD: 12,2 yıl, Avustralya: 12 yıl, Meksika : 12 yıl, Japonya: 11 yıl , İngiltere : 11 yıl, Güney Afrika: 11 yıl ve Katar: 11 yıl.

Lüksemburg'daki boşanma oranı: %87

İspanya'daki boşanma oranı: %65

Fransa'daki boşanma oranı: %55

Rusya'daki boşanma oranı: %51

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki boşanma oranı: %46

Almanya'daki boşanma oranı: %44

İngiltere’de boşanma oranı: %42

Avustralya ve Kanada'daki boşanma oranı: %38

Türkiye'deki boşanma oranı: %22

En düşük boşanma oranı ise %1 ile Hindistan’da çok tuhaf bir durum, bu ülke hala çok fakir ancak yine de aile kavramı önemini yitirmemiş. 

Elbette ki ülkelere göre çok farklı nedenleri var bu boşanmaların ancak sosyal medyanın yaygınlaşması, maddi imkansızlıkların artması, kadınların çalıştıkları için artık erkelerin haksız ve saygısız davranışlarına katlanmamaları en önde gelen sebepler arasında. O zaman ne yapmalıyız? 

Aile kavramını ayakta tutacak önlemler almakla başlamalıyız.

*Aile sigortası kavramı artık faaliyete geçmeli ve aktif olmalı anne baba her kim çalışıyorsa maaşlarından ödedikleri bu sigorta pirimi ile işsiz kaldıklarında en az 12 ay aileyi ayakta tutacak maddi destek devam etmeli.

*Gençler evlenmeye karar verdiklerinde eşya alma, ev alma ya da kiralama, düğün masrafları konusunda evlilik sigortalarından para kullanabilmeli.

*Eğitim giderek özelleşiyor ve devlet okullarında ki kalite düşüyor. Öğretmenler sadece öğretmenlik yapmalı ve aldıkları para onlara yetmeli.

*Sosyal medyaya erişimde zararlı sitelere karşı aileyi koruyucu filtreler konmalı ve denetlenmeli.

*Bisiklet yolları yapılmalı ve bisiklet kullanımı özendirilmeli.

*Aileler için piknik alanları yaygınlaştırılmalı.

*Sitelerde kimsenin birbirini tanımadığı soyut alanlardan, herkesin tanışıp kaynaşabileceği mahalle ortamları oluşturulmalı.

Kısaca, aile kavramı ile herkesin birbirini tanıdığı güvendiği mahalle kavramlarına sahip çıkılmalı ve maddi manevi devlet tarafından desteklenmelidir.