Dolar $
32.59
%0.18 0.06
Euro €
34.71
%-0.16 -0.05
Sterlin £
40.43
%-0.47 -0.19
Çeyrek Altın
4123.22
%1.37 55.22
SON DAKİKA

İstanbul depremini beklerken…

23 yıl geçmesine rağmen hala emin olamadığımız hayati bir konu varsa oda beklediğimiz büyük depremde İstanbul'da bulunan 1999 öncesi yapılmış olan, zemin etüdü olmayan, beton sınıfından emin olamadığımız yaklaşık 192,000 binanın depremde nasıl bir performans göstereceğinin kimse tarafından kestirilememesidir.

Kabaca bir hesap yapacak olursak eski tip 5 katlı binaları düşünelim her katta tek daire olsa ve bu dairelerde 4 kişilik bir aile yaşasa ki çok daha fazla olabilir, bir binada 20 kişi olur en düşük. 192,000 binayı 20 kişi ile çarparsak toplam minimum 3 milyon 840 bin kişi yapar kabaca 4 milyon diyelim. Şu an resmi 16 milyon kişinin gayri resmi 20 milyon kişinin üzerinde insanın yaşadığı dünyada pek çok ülkeden fazla nüfusa sahip kadim bir şehir düşünün. 

Nüfusunun , %20-%25’i arasındaki kısmı hayati tehlike altında olması sizce normal mi?

Peki, soruyu daha karmaşık açıdan soralım o zaman.

Hepimiz İstanbul’da bir yıkıcı bir deprem olma ihtimalinin %70 oranında olduğunu biliyoruz. Bu depremin enerji karşılığının 130 adet atom bombasına karşılık geldiğini daha önce yazmıştım. Kırılması beklenen fayların Marmara denizi içinde şehir merkezine 25 km. mesafede olduğunu bütün önemli jeofizikçiler söyledi.

O zaman İstanbul’a 25 km. mesafede 130 adet atom bombası patlayacağını bildiğimiz halde hiçbir şey olmayacakmış gibi bu kritik deprem konusunu nasıl beynimizde yok sayarak normal hayatımıza bu kadar umarsızca devam edebiliyoruz inanın kafamda canlandıramıyorum.

Bir ara acaba ben mi abartıyorum neden bu konuyu yazmaktan hala bıkmadım diye kendi kendime söylendiğimi hatırlıyorum.

Bu konuyu ciddiye almayan önemsemeyip işi kaderciliğe vuran insanların Youtube’tan 1999 depreminin derin uğultu kayıtlarını açıp gözlerini kapayarak bu kaydı dinlemelerini sonrada göçük altında kaldıklarını hayal etmelerini tavsiye ederim belki o zaman göçük altında kalmanın vahametini imgelem olarak tecrübe etmiş olursunuz…

O zaman bazı soruları kendimize sorarak ve aslında depremi nasıl beklediğimizi sorgulayarak devam edelim.

-Oturduğumuz bina hangi yılda yapılmış?

-Belediyede statik, mimari projesi ve zemin etüdü var mı?

-Binamızın müteahhidi kim, bu adam güvenilir birimi yaptığı diğer inşaatlarda bir problem yaşanmış mı?

-Deprem olduğu anda evde ne yapılması gerektiği biliniyor mu?

-Acil eylem planı kapsamında evde toplanma bölgesinin yeri belli mi?

-Bu bölgede deprem çantası var mı?

-Belirli aralıklarla bu deprem çantasının içindeki gıda malzemeleri ve su yenileniyor mu?

-Deprem sigortanız var mı?

-Deprem sonrası toplanma alanınız neresi öğrendiniz mi?

Eğer tüm bu sorulara verilecek makul bir cevabımız yoksa ya da bilmiyorsak öncelikle bu eksikliklerimizi tamamlayarak deprem konusundaki belirsizliğimizi giderebiliriz.

Elbette ki endişelerimiz ağır basıyorsa bu konuda uzman olan yetkili firmalar yada üniversitelere başvurmanızı tavsiye ederim. Ancak o zaman deprem olduğunda binanızın yıkılıp yıkılmayacağını öğrenebilirsiniz.

Hayır, ben buna hazır değilim, öğrenmek istemiyorum düşüncesi asla bir seçenek değildir…

Beklenen büyük İstanbul depremi size koşarak gelirken, yukarıda sunduğum seçeneklerle başlamanızı tavsiye ederim.

Zira, Charles Bukowski’ninde söylediği gibi:

‘Bazı gerçeklerle yüzleşmek, can acıtsa da, hayatınızı ipten alır …’