Dolar $
32.19
%-0.26 -0.08
Euro €
34.99
%-0.42 -0.14
Sterlin £
41.18
%-0.05 -0.02
Çeyrek Altın
4094.65
%1.76 69.77
SON DAKİKA

'İstanbul Depremi' kitabım ve önem katsayısı

Deprem olduğunda yıkılacak eski tip binaların dönüşümünün tamamlanması ve yeni yapılan binaların TBDY-2018'e göre maksimum yer ivmesi hesaba katılarak depreme dayanıklı olarak yapılması hayati önem taşımaktadır.

İstanbul 2000 yıldır öneminden hiç bir şey kaybetmediği gibi şuan ülkemizin en önemli şehri olma özelliğini sürdürmektedir.

Yaklaşık 20 milyondan fazla kişinin yaşadığı Avrupa’nın pek çok ülkesinden daha kalabalık bir şehirdir. Emsali olabilecek şehirler incelendiğinde nüfuslarının maksimum 5 milyon civarında olduğunu görüyoruz. Olası depremde minimum can kaybı 100 bin kişi olarak öngörülüyor.

Elbette ki sadece nüfusun fazla olması değil ülkenin sahip olduğu nitelikli insan sayısının da bu şehirde fazla olması, bünyesinde 62 adet üniversite yer alması da çok önemlidir.

Bu şehir şuan beklediğimiz depremde yıkılırsa bunun maddi olarak 200 milyar $ civarında bir faturası olacaktır oysa böyle bir maliyeti karşılayacak merkez bankasında yeterli rezervimiz olduğunu düşünmüyorum.

Yani neresinden bakarsak bakalım hem maddi hem de manevi açıdan inanılmaz önemli olan ve  ülkemizde beka sorunu yaşatabilecek bir riskle karşı karşıyayız.

En son katıldığım İRAP (İl Risk Azaltma Planı) toplantısında en üst seviyede, bakan, vali, AFAD, Kızılay, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İBB Dezim, Kandilli Rasathanesi, en önemli üniversite hocaları, kısaca tüm ilgili kurumlar, bürokratlar ve hocalar durumun vahametinin farkındalar, kimse de bunu inkar etmiyor. 

Ancak hala yıkılarak dönüşümünün çoktan tamamlanmış olması gereken binalarda oturan ve maddi durumu iyi olmayan insanların uzun vadeli kredi çekerek bu evleri dönüştürmeleri bekleniyor. Kısaca herkes kendi başının çaresine baksın yaklaşımı hakim.

Daha çok afet sonrası arama ve kurtarma ekiplerine yönelik çalışmaların ağırlıkta olduğunu görüyoruz.

Zaten bu insanların yeteri kadar paraları olsa bu evlerde yıkılma ihtimallerini bilerek oturmaya devam etmezlerdi.

Çözüm bana göre şuana kadar yapılanların hiç biri değil maalesef…

İşte sırf bu sebepten dolayı son 23 yıldır kafamda geliştirdiğim tüm çözümleri insanlar sıkılmadan okusunlar diye hatta okumaktan hoşlanmayanlar için dizisi çekilsin ve filmi yapılsın diye ‘İstanbul Depremi’ kitabımda topladım…

Evet, bu defa mütevazı olmayacağım çünkü tüm bu çözümlemelere ciddi anlamda araştırma yaparak ve kendi mühendislik tecrübelerimden süzerek ulaştım.

Tek amacımsa insanların kendi kaderlerine terk edilerek ölmelerini engelleyecek yöntemleri yetkililerin görmesini sağlamaktı. Kısaca, Slavoj Zizek gibi insanları ve yetkili kurumları uyandırmak istedim.

Oysa artık süre giderek azalıyordu. Deprem Mühendisliği konusunda uzman bir akademisyen olan kahramanım Kemal tüm bu çözüm önerilerimi tek tek uygulayacak bir kurumun başına geçerek Türkiye Deprem Planı’nı açıklayacak ve bir ülkenin kaderini değiştirecek sürecin düğmesine basacaktı.

Ayrıca, ‘İstanbul Depremi’ kitabımın elbette ki felsefi bir yanı olduğunu inkar etmiyorum. Ancak hayatın içinde olan ve felsefe ile bağlantısı olmayan bir şeyden bahsedebilir miyiz bilemiyorum. Benim için çok önemli olan bu kitapta aslında hikayenin mentoru ile insanı felsefi olarak sorgularken canım kızım Ilgın’ın vermiş olduğu yaşam mücadelesi eşliğinde depremi önce bir düşman olarak gören sonra onunla birlikte hareket etmeyi ve tüm ülkeyi korumayı kendisine yaşam amacı olarak belirleyen kahramanım arasında sürpriz bir çözüme ulaşmaya çalıştım. Bütün bu yolların hepsi bir yerde birleşecek ve okuyan insanlar için bir çözümlemeye dönüşecek. 

Bu sonuç, Kafka’nın ‘Dönüşüm’ kitabındaki  kahramanı Gregor Samsa’nın bir sabah uyandığında bir hamam böceğine dönüşmesi kadar insanların bakış açılarını değiştirebilecek pragmatik bazı gizemli formülleri de içeriyor.

Ve nihayet kitabım için geri sayım başladı. 

Umarım beğenirsiniz…