Dolar $
32.56
%0.03 0.01
Euro €
34.86
%0.05 0.01
Sterlin £
40.67
%0.18 0.07
Çeyrek Altın
3967.58
%-0.17 -6.5
SON DAKİKA

Cemil Meriç ve 'Bu Ülke'…

Bu hafta ülkemizin en önemli fikir insanlarından Cemil Meriç'i ve kendi tabiriyle en önemli kitabı 'Bu Ülke'yi incelemek istedim .

Üstad , başta dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yapmış ve yazılar kaleme almış bir düşünce adamıdır . 1987 yılında vefat edene kadar, telif ettiği 12 eseri ve tercümeleriyle , Türk edebiyatında önemli bir yeri olduğu kabul edilir.

7 yaşına kadar Antakya’da yaşayan Cemil Meriç, babasının memuriyetten ayrılması üzerine ailesi ile birlikte Reyhanlı’ya döndü. Reyhanlı Rüşdiyesi’nde ilkokulu bitirdikten sonra yeniden Antakya’ya gitti. Fransız idaresindeki şehirde Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi'nde okudu. Bu okulda iken gözlerinin 6 derece miyop olduğu anlaşıldı. İlk yazısı olan “Geç Kalmış Bir Muhasebe” başlıklı makalesi yerel Yenigün gazetesinde yayımlandı. 12. sınıftayken, milliyetçi tutumu, yayımlanan bir yazısı ve bu yazıda bazı hocalarını eleştirmesi yüzünden lise diplomasını alamadan okulu terk etmek zorunda kaldı. Lise öğrenimine devam etmek üzere İstanbul’daki Pertevniyal Lisesi'ne gitti. Bu sırada Nâzım Hikmet ve Kerim Sadi başta olmak üzere dönemin solcu aydınlarıyla tanıştı. 

1940'ta İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu’na burslu olarak kabul edildi, 2 yıl bu kurumda öğrenim gördü.  

1942’de Elazığ Lisesi’nde Fransızca öğretmenliğine atandı; Elâzığ’a gitmeden az önce öğretmen Fevziye Menteşeoğlu ile tanışıp evlendi. Her iki gözündeki yüksek miyoptan ötürü askerlikten muaf tutulan Meriç, ilk çeviri kitabı Balzac’ın “Altın Gözlü Kız” romanını 1943’te yayımlandı.

Öğretmen eşinin tayininin Elazığ’a çıkmaması ve çiftin bu şehirde iki çocuk kaybedip ancak İstanbul’da doğum yapabileceğinin anlaşılması üzerine 1945’te Elazığ’daki öğretmenlik görevinden ayrılıp İstanbul’a gitti. 1945’te oğlu Mahmut Ali, ertesi yıl ise kızı Ümit dünyaya geldi. 1946’da İstanbul Üniversitesi’nde Fransızca okutman olarak göreve başlayan Meriç, 1974’te emekli oluncaya kadar Fransızca okutmanlığı sürdürdü.  

1954 yılının bahar aylarında bir kaza sonucu gözlerini tamamen yitirince birkaç başarısız göz ameliyatının ardından 1955’te vapurla tek başına Marsilya’ya, oradan Paris’e gitti. 6 aylık tedavi başarılı sonuç vermeyince yurda döndü. Görme yetisini tamamen yitirdiğinden dolayı bir süre bunalıma girdi ancak çevresindekilerin yardımıyla yeniden okuyup yazmaya başladı.

Görme yetisini yitirdikten sonra yazarlık hayatının en üretken çağı başladı. Çevresindekilere okuttuğu Fransızca ve İngilizce metinleri sözlü olarak çevirdi ve yardımcılarına yazdırdı. Basılmamış olan bir Fransızca grameri hazırladı. Dikte etmek suretiyle makaleler yazmaya devam etti. 1963’ten itibaren Edebiyat Fakültesi’nin Sosyoloji bölümünde sosyoloji ve kültür tarihi dersleri verdi; bu dersleri emekliliğine kadar sürdürdü.  

"Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülâkata bu kitabı yazmak için geldim.” dediği “Bu Ülke” adlı kitabını 1976’da yayımladı. Kitap, onun çeşitli fikir, kültür ve edebiyat meselelerine dair aforizmalarından oluşur. 

Daha fazla zaman kaybetmeden zaman makinemi çalıştırıp ‘Bu Ülke’ kitabının basıldığı yıla 1976’ya gidiyorum .

-Üstadım çok uzaklardan gelen bir hayranın olarak seninle bir kahve içmek ve en son kitabın hakkında konuşmak istiyorum , müsaitmisin ?

-Lütfen buyurun .

-Bu Ülke , kitabı senin için ne anlama geliyor ?

-"Bu sayfalarda hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim; etimin eti, kemiğimin kemiği".

-Türkiye'deki edebiyat ve siyaset dünyasını, doğunun fikir alemini ve önemli düşünce insanlarını  neden böyle bir kitapla ele almak istedin ?

- ‘Benim neslim için Avrupa , insan zekasının zirveye ulaştığı ülke demekti . Türkiye aydını Tanzimat’tan beri Batı’ya hevesliydi . Ama zirveleri tanımıyorduk …

-Üstadım , en önemli eserlerini görme duyunu kaybettikten sonra vermeye başladın bu senin için zor olmadımı ?

-Yabancı , kelimelerin gücünü anlayabilseydin görmenin o kadarda önemli olmadığını bilirdin !

 Zira , ‘Bir avuç kelime , kıtaları birbirinden ayırır…’