Dolar $
32.26
%-0.04 -0.01
Euro €
35.11
%-0.11 -0.03
Sterlin £
40.98
%-0 -0
Çeyrek Altın
4094.64
%1.75 69.76
SON DAKİKA

6-7 Şubat 2023 depremlerinde neden bu kadar ciddi bir yıkım yaşandı?

Li, Wang gibi bazı araştırmacıların yaptığı çalışmaların sonucuna göre depremde ölmek fakir milletlerin kaderi. Benim düşünceme göre ise ülke gelir düzeyi her şeyi açıklamaya yeten bir kıstas değil.

Türkiye’deki son depremlerde ölü sayısı 50 bini aşmışken, 2010 yılında Şili’de 8.8 magnitüdünde yani son depremlerin çok üstünde yıkım enerjisi olan bir depremde 520 insan öldü ki bu depremden sonra tsunami de oldu (NEHRP Raporu, 2010) . Her iki deprem de sabaha karşı benzer saatlerde oldu (Şili’de sabaha karşı 3:34, Türkiye’de 4:17). Nüfus yoğunlukları da benzer. Şili’de depremin olduğu Maule bölgesinin nüfus yoğunluğu kilometre kareye elli civarı; aynı Maraş, Malatya gibi. Şili çok zengin bir ülke değil, milli geliri 317 milyar dolar, Türkiye’nin milli geliri ise 819 milyar dolar. Prof. Dr. Halim Gürgenci’nin yaptığı bu tespite katılmamak mümkün değil. O zaman en son yaşadığımız depremlerde oluşan yıkımın nedenlerine daha detaylı olarak bakmamız gerekir.

AFAD’ın 2 Haziran 2023 tarihinde hazırladığı deprem raporu sonuçlarına göre yapı elemanı hasarları aşağıdaki şekilde özetlenmiştir:

*Bilindiği üzere ülkemizde yaygın olarak kolon, perde, kiriş ve döşeme elemanlarından oluşan betonarme çerçeveli sistemler kullanılmaktadır. Güçlü kolon zayıf kiriş ilkesi ile deprem kaynaklı yatay yüklerin kolon ve perdelerle karşılanması, birleşim bölgelerinin sünek (plastik şekil değiştirme) davranması, gevrek kırılmanın meydana gelmemesi istenir. Depremlerde en çok zorlanan ve yapıya süneklik katan bölgeler, kolon kiriş birleşim yerleridir. Bu nedenle bu bölgelerde etriye sıklaştırması ile birlikte etriye uçlarının boyuna donatıyı tutacak şekilde kıvrılarak betonun deprem sırasında dağılması önlenmeye çalışılır. Yapılan incelemelerde birleşim bölgelerindeki etriyelerin yetersiz ve boyuna donatıyı tutmayacak şekilde bağlantıların yapıldığı gözlemlenmiştir. 

Buradan çıkarılması gereken en önemli sonuç inşaat yapımının her aşamasında yer alan işçilerin yönetmelik standartlarına göre eğitim almaları ve bakanlık tarafından sınava tabi tutularak sertifika almaları zorunlu olmalıdır.

*Zemin katı ticarethane olan, yumuşak kat kaynaklı yıkımlar ayrıca gözlenmiştir. Perdelerde çiroz kullanılmadığı, boyuna donatı boylarının kısa tutulduğu bu nedenle de birleşim bölgelerinde sıyrılmaların yaşandığı ve bu hassas bölgelerde iri çakıl ve tahta gibi yabancı unsurlara rastlanılması betonun gevrekliğini artırmaktadır. Kimi binalarda ısı ve ses yalıtımını sağlamak üzere döşeme kalınlıklarının çok fazla olduğu, kimi binalarda da geniş açıklıkları geçmek için asmolen döşeme sisteminin tercih edildiği güçlü kiriş zayıf kolon sistemlerine davetiye çıkarmakta ve ani yıkımlara neden olabilmektedir. Her iki durumda da bina ağırlığı artmakta, binanın daha rijit olması esnekliği ortadan kaldırmaktadır.

*Zeminden kaynaklı hasarlar ise;

 6 Şubat ile 6 Mayıs tarihleri arasında üç aylık dönemde bölgede büyüklükleri 0.2 ile 6.6 arasında değişen 33.591 deprem meydana gelmiştir.

Söz konusu depremler sonrasında bazı yerleşim bölgelerinde, ciddi yüzey bozulmaları tespit edilmiştir. Bu bozulmalar yumuşak zeminlerde daha da belirgin hal alarak geniş yarıklar şeklinde ortaya çıkmıştır. Basen etkisinin olduğu zeminlerde, yapılara etkiyen ivmeler kaya zeminlere göre daha fazla olduğu için yapılar beklenenden çok daha fazla etkiyle zorlanmakta, ağır hasarlara neden olabilmektedir. Kimi zeminlerde sıvılaşmalarla birlikte binalarda oturmaların olduğu, kimi yerlerde de yüzey deformasyonlarının doğrudan yapıların altından geçerek büyük hasarlara sebep olduğu gözlemlenmiştir. 

*Enkazların ve ağır hasarlı binaların yoğun olduğu bölgelerde yapılan incelemelerde, aynı zemin tabakası üzerinde az hasarlı ya da tamamen hasarsız komşu binaların da var olması yıkımların sadece zemin kaynaklı olmadığı gerçeğini bir kez daha bizlere göstermiştir. Yüzey deformasyonlarının fazla olduğu bölgelerde inşa edilmiş fakat hasar almamış binaların varlığı, bu binaların mevzuatlara uygun olarak tasarlanıp inşa edilmiş olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir.

Son tahlilde, yönetmeliklerde yer alan zemin etüdü ve bina yapım standartlarına riayet edildiğinde can ve mal kaybının minimuma indiğini görüyoruz…