Dolar $
32.19
%-0.26 -0.08
Euro €
34.99
%-0.42 -0.14
Sterlin £
41.18
%-0.05 -0.02
Çeyrek Altın
4094.65
%1.76 69.77
SON DAKİKA

Yeşil dönüşümde kararlılık

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından TBMM'ye sunulan ve 1 Kasım'da kabul edilen 12. Kalkınma Planı, enerji sektöründeki hamlelerimizi de ayrıntılı olarak belirlemiş durumdadır

Günümüz üretim yapılarında enerjinin maliyeti yüksek, kaynaklar kısıtlı. Çok çeşitli yeni ve temiz kaynaklara erişimin sağlanması, yeni teknolojik dönüşümler, birkaç başlığın birden gerçekleşmesini sağlayacak:

-Enerjide bağımsızlık / enerji arz güvenliği

-Üretim - tüketim denklemindeki rolünün azalması 

-Petrol bağımlılığının azalması 

Güneş, rüzgâr, nükleer dahil olmak üzere temiz enerji kaynaklarının kullanımı yaygınlaşacak. Öte yandan, karbon yakalama, kullanma ve depolama, yeşil hidrojen, batarya gibi yeni teknolojik imkânlar daha çok öne çıkacak. 

Dünya, küresel emisyonların büyük oranda azaldığı sürece girmiş durumda. Çevre dostu uygulamaların hâkim olduğu bir dünyaya doğru ilerliyoruz.

Planda, kullanım ömrü tamamlanan güneş paneli ve batarya gibi ekipmanların çevreye olumsuz etkilerinin azaltılabilmesi ve döngüsel ekonomiye geçişin sağlanması amacıyla geri dönüşüm tesislerinin yaygınlaştırılacağı kararı da yer alıyor.

Ülkemizin hali hazırda güneş enerjisi kurulu gücü 11.025 MW. Bu rakamın 2028 yılında 30.000 MW’a ulaşması öngörülüyor.

Bir yandan kurulu gücü arttırmaya bir yandan da enerji verimliliğini sağlamaya bir yandan da küresel yeşil dönüşüm içinde, avantajlı konum ile yer almaya çalışıyoruz. Elbette gözümüz AB içindeki gelişmelerde. ABD, Çin ve hatta Orta Doğu’da yaşanan muazzam yeşil dönüşüm hamlelerini de izliyoruz. Interkoneksiyon başlığı, 12 Kalkınma Planı’nda da geçiyor.

Ancak, finans yönünde büyük zorluk yaşanıyor.

Sektör bir yandan yasal zeminin tamamlanmasını bir yandan da ilgili fon ve sübvansiyonların oluşturulup hızla hayata geçirilmesini bekliyor.

Peş peşe düzenlenen konferans, seminer ve panellerde, yeşil hidrojen gibi çevre hassasiyeti olan akılcı çözümler öne çıkıyor. İlgili sektörün, tüm paydaşlarının gelişmeleri, bilgi paylaşımı ile zenginleşiyor.

Ancak hala soru üzerine sorular soruluyor, meraklar net olarak giderilemiyor.

Devletlerin, bizim 12. Kalkınma Planı’nda da ortaya konan kararlılığı, bu alandaki gelişimin en önemli destekçisidir.

Kararlılık, yeşil dönüşüm ve enerji sektöründeki ilk ve en değerli adımdır. Yasal zemin ve finans destekleri oluştuğunda, daha güzel bir dünyaya uyanacağız. 

----------

Türkiye’nin enerji markası

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır, TÜREB (Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği) tarafından düzenlenen 12. Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi'nde önemli açıklamalarda bulundu. Kongrenin ana teması "Rüzgarın Yüzyılı" olarak belirlenmişti. Bakanı Kacır, büyük bir hedef gösterdi: milli rüzgar türbini ile markalaşmak. Türkiye rüzgar enerjisi sanayisi, kule, kanat ve jeneratör gibi türbin ana aksamlarını üretiyor. Yaklaşık 25 bin kişiye doğrudan istihdam sağlanıyor. Yıllık 1,5 milyar avroluk ciroya sahip bu sektörde, üretilen her 4 üründen 3'ü yurtdışına gidiyor. 52'den fazla ülkeye ihraç ediyoruz.

Yenilenebilir enerjide bu değerli gelişimin devamı, bu alanın yıldızı yeşil hidrojen üretimi ile

Gelecektir. Yeşil enerji teknolojilerinde yatırım ve imalatta yarış büyüyor. Batarya, güneş, hidrojen ve rüzgar enerjisi teknolojilerinde kıyasıya rekabet var.

Bakan’ın “233 milyar liralık teşviklerle sabit RES yatırımının önünü açtık" açıklaması, devlet kararlılığımızın bir başka resmidir. Türkiye, potansiyelini ortaya koyduğu her hamle ile büyümeye devam edecektir.

--------

10 Kasım ve Ata’ya borcumuz

“O gün bütün Türkiye, yağmur yağmadan ıslandı!”

Her 10 Kasım’da, bu sözleri hatırlamaya devam ediyorum, buğulu gözlerle.

Bazen neden yutkunamadığını bilir de, kendine bile söyleyemez insan.

Cumhuriyetimiz 100. yaşını doldurdu. 

Kurucu Cumhurbaşkanımız, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü, saygı ve minnetle anıyoruz.

Çocuklarımıza, gelecek kuşaklara varlığının değerini, yaptıklarını, ülküsünü aktarmak boynumuzun borcudur.

Cumhuriyetin 100. yılında da 101. yılında da, yüzlerce yıl sonra da…  

-------

Birleşmiş Milletler de seyirci

Radyoda haberlerde söyleniyor; ortalama her 10 dakikada bir çocuk ölüyor.

Hastalıktan salgından, doğal afetten değil!

İsrail bombalıyor ve çocuklar ölüyor.

İsrail haftalardır insanların evlerinin üzerine, hastanelere bomba yağdırıyor, çocuklar ve büyükler ölüyor.

İsrail çocukları ve büyükleri, sadece kendileri gibi olmadığı için öldürüyor.

İsrail, insanları, çocuk büyük demeden öldürüyor.

İsrail katliamlarına devam ederken dünyanın en değerli (olması gereken) organizasyonu, nihayet günler sonra da olsa bir açıklama yapıyor: 

We need an immediate humanitarian ceasefire.

It’s been thirty days.

Enough is enough.

This must stop now.

Tükçesi: 

Derhal, insani ateşkes gereklidir.

Otuz gün oldu.

Yetti artık.

Derhal durmalı.

Peki yaptırım?

Yok.

İsrail adını anarak kınama?

Yok.

İkiyüzlülüğün zirvesi yaşanıyor ve hala çocuklar ölüyor.

İsrail çocukları öldürüyor ve Birleşmiş Milletler de bunu sadece izliyor.

İsrail çocukları öldürüyor ve dünya sadece izliyor.