Eylül ayının ilk haftası, Brüksel'de toplanan "Avrupa Birliği Liderler Zirvesi"nden çıkan mesajlara baktığımızda, Avrupa Birliği'nin pusulasının net bir şekilde "ekonomik güvenlik" ve "savunma harcamaları" yönüne döndüğünü teyit ediyor.
Neredeyse yıl bitiyor. Ekim ayına da girdik. Eskilerin bir lafı vardır. Derler ki, "Giren ay ile çıkan ayı sayma yeni yıla bir ay kaldı" Biz de öyle bakabiliriz.
Seyahat etmeyelim diye devletler her gün bir engel koyar oldu. Çıkış pulu harcı devamlı artıyor, Avrupa Birliği ülkelere giriş ücretlerini üç kat artırıyor. Uçak başta olmak üzere ulaşım bilet fiyatları katladıkça katlıyor, bir de bazı devletlerde şehir halkı turist istemiyor. Tüm bunlar acaba bilinçli bir engelleme mi?
Son günlerde dünya gündeminde Çin'in ABD dolarını "hızla terk ettiği" düşüncesi, ekonomistler ve jeopolitik analistler arasında önemli bir tartışma konusu oluyor.
Eylül gelince başlar bir heyecan her sektörde. Çocuklar okul için, Televizyon ve Radyo patronları yeni yayın dönemleri için, Piyasalar kış dönemi için Liderler de dünya yönetimindeki rolleri için başlarlar heyecana.
Takvimler Ağustos 2025'i gösterirken, velilerde başlar bir telaş. Çünkü, dünyanın dört bir yanında milyonlarca öğrenci için yeniden ders zili çalmaya başlıyor. Bu sadece bir eğitim meselesi değil, aynı zamanda ekonominin kalbinde büyük bir hareketlilik yaratan devasa bir olay. Her yıl olduğu gibi, "okula dönüş" süreci hem ailelerin bütçesini zorluyor hem de küresel ve yerel ekonomilere önemli bir ivme kazandırıyor.
Ağustos 2025'in son haftası, dünya ekonomisinin ne kadar kırılgan ve birbirine bağlı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Dünyada ekonomik riskler yüksek, ancak 2026'da küresel bir döviz krizi olacağını şu an kimse düşünmüyor.