Dolar $
32.19
%-0.26 -0.08
Euro €
34.99
%-0.42 -0.14
Sterlin £
41.18
%-0.05 -0.02
Çeyrek Altın
4094.65
%1.76 69.77
SON DAKİKA

Yaşadığımız binada neden deprem analizi yaptırmalıyız?

17 Ağustos 1999 depreminden sonra geçen 24 yıl gösterdi ki İstanbul'da mevcut olan 1.528.768 binanın ancak %30'luk kısmını yıkıp tekrar yapabildik.

Şu an mevcut yapı stoğunun %70’i 2000 yılı öncesi yapılmış olan, zemin etüdü yapılmamış, hazır beton ve nervürlü donatı kullanılmamış, yapı denetim hizmeti almamış, belediye tarafından yada bakanlık tarafından denetlenmemiş eğer zemini kötüyse gerekli zemin iyileştirme çalışması yapılmamış olan binalardan oluşuyor. Ve bu binalar deprem geldiğinde yıkılacak saatli bomba gibi her yerde karşımıza çıkıyor. İnşaat Mühendisleri odasının açıklamış olduğu rakamlara göre 48.000 bina, en son yapılan İRAP toplantısında İBB Başkanı İmamoğluna göre ise 192.000 bina yıkılma tehlikesine sahip. Bu yıkımın etkileyeceği insan sayısının minimum 1 milyon ile 4 milyon arası olduğunu düşünürsek en iyimser ihtimalle bu insanların %10’u hayatını kaybetse 100 bin ila 400 bin insanımızın hayatı ciddi anlamda tehlikededir.

6 Şubat 2023’de meydana gelen 2 büyük depremde ve sonrasında 5 magnitüdü ile 6,6 magnitüdü arasında meydana gelen 10 deprem ve 9500’ün üzerinde artçı sarsıntı bize göstermiştir ki deprem, insanlarımıza hiçte uzak olmayan ülkemizde ki en büyük afet tehlikesidir.

Ve biz maalesef hala bu durumun önemini ve ciddiyetini anlamış değiliz. Çünkü hala televizyonlardan izleyip üzülmeye devam ediyoruz. Oysa bu izlediklerimiz yaşayacaklarımızın yanında sadece kötü bir rüya gibi. Rüyadan uyanıp çok daha kötüsünü bizzat yaşama riskimiz artarak devam ediyor.

Oysa günümüzün bilimsel tüm gelişmişliği ile mühendislik, deprem olmadan bize oturduğumuz binanın yıkılıp yıkılmayacağını söylüyor. Halk arasında deprem analizi olarak bildiğimiz, bina performans analizini yapmamız bu açıdan çok önemli. Oturduğumuz binanın yıkılıp yıkılmayacağını bilmek ve bu sonuçla yüzleşmemizin artık zamanı geldi.

Yapmanız gerekenleri maddeler halinde özetleyecek olursam:

*Riskli yapı tespiti konusunda bakanlık tarafından yetkisi bulunan üniversiteler ve laboratuvarlar öncelikli olmak koşuluyla bu listeye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sitesinden ulaşabilirsiniz.

*Bu siteden ulaştığınız Üniversite yetkilileri sizden oturduğunuz binanın kaç yılında yapıldığını, kaç metre kare taban oturumu olduğunu, bodrum sayısını, zemin etüdü, statik, mimari projesi olup olmadığını sorabilir. Eğer zemin etüdü yoksa ve projelere ulaşılamıyorsa mutlaka zemin etüdü yapılmalı ve statik röleve alınması gerekiyor.

*Sonraki aşamada, binanın gerekli görülen kolon ve kirişlerinden alınan karot numuneleri, donatı röntgenleri, kolonda sıyırma yapılarak korozyon tespitleri yapılarak binanın tüm verileri toplanmalıdır.

*Toplanan tüm bu veriler analize eklenerek bilgisayarda binanın modellemesi yapılır ve sonrasında olası en büyük yer ivmesine göre deprem analizi tamamlanarak binada göçme olup olmadığı ortaya çıkar. Göçme varsa bu göçme, güçlendirme ile kurtarılıp kurtarılamayacağı analiz edilir.

Eğer hiçbir şekilde kurtarılamıyorsa binanın yıkılması gerekir. Eğer güçlendirme ile kurtarılabiliyorsa karbon fiber ve çelik elemanlarla mı yoksa betonarme olarak mı güçlendirileceğine bakılarak maliyet analizi çıkarılır.

Genel olarak bu maliyetler binanın yıkılıp tekrar yapılma maliyetinin %25-%40’ı arasında çıkar. Ancak %40’ı geçerse binayı yıkıp yapmak tekrar düşünülmelidir. 

Tüm bu analiz yaklaşık 2 hafta sürer. İlk hafta bina veri toplama ikinci hafta ise analizin yapılması ile tamamlanır. Ücreti ise binanın büyüklüğüne kat adedi ve daire sayısına göre değişir ancak yine de fiyatlar çok uygundur. 

Şu an televizyonlardan üzüntü ile izlediğimiz 45 bin vatandaşımızın hayatını kaybettiği bu felaketi, biz nasıl uzaktan izliyorsak yarın da İstanbul’da yaşanacak depremin etkilerini tüm Türkiye izleyecek ve biz bunları yaşayacağız. Artık kendinizi kandırmayı bırakın ve binanızla yüzleşin çünkü beklediğimiz İstanbul depremi, hiç beklemediğimiz bir zamanda olacak…