Dolar $
32.33
%-0.12 -0.03
Euro €
34.94
%0.26 0.09
Sterlin £
40.91
%-0.02 -0
Çeyrek Altın
3912.44
%-0.12 -4.75
SON DAKİKA

KEYNES maliye bakanı olsaydı ekonomik krizi nasıl bitirirdi?

Keynes, dünyanın en önemli İktisatçılarından biri olarak bilinse de aslında matematik ve felsefe eğitimi almıştır. Ancak 1929’da Dünya, ekonomik krizinden kurtulmak için onun teorilerine sarılmış ve bu kötü dönemi onun sayesinde atlatmayı başarmıştır.

Şimdi Keynes’i biraz daha yakından tanıyalım isterseniz.

John Maynard Keynes (1883 Cambridge – 1946 İngiltere), radikal düşünceleriyle ekonomide yeni bir akım başlatan Britanyalı iktisatçı.

Matematik ve felsefe tahsili gördü ayrıca lisansüstü öğrencisi olarak bir dönem boyunca ekonomi derslerine girdi bu ekonomi alanında aldığı tek resmi eğitimdi.

Ekonomik durgunlukla mücadelede müdahaleci para ve maliye politikalarını savunmasıyla tanınır. Bu düşünceleri daha sonra Keynesci ekonomi akımı içinde biçimlenmiştir. Temel politika önermesi talep yönlü makro ekonomik politikalardır. Yatırımları faiz ve sermayenin marjinal etkinliği yardımıyla açıklamaktadır. Ekonomi daima tam istihdam denge düzeyinde bulunmamaktadır. Ekonomide eksik istihdam ve atıl kapasite vardır.  

Keynes'in en ünlü eseri 1936 yılında yayınlanmış olduğu, ‘İstihdamın, Paranın ve Faizin Genel Teorisi’. Bu kitabıyla C.H. Douglas, Karl Marx ve Silvio Gesell'in teorilerini derlemiş,  klasik İktisatçıların öne sürdüğü teorileri kabul etmekle beraber, klasik istihdam teorisine karşı çıkmıştır. Klasikçilerin öne sürdüğü ekonominin kendiliğinden eski haline gelme görüşünü imkânsız bulmaktadır.  

Keynes, piyasa kurumunun üretim faktörlerinin sektörler arasında dağılımını yönlendirmeye, yani üretim bileşimini toplumun tercihlerine göre değiştirmeyi başardığını kabul etmektedir. Keynes, bir daralma baş gösterdiğinde firma yöneticilerinin kötümserleşip yatırım yapmaktan çekinmeleri hâlinde (19. yüzyıl sonlarında ve 1930'lu yıllardaki gibi) ortaya çıkan düşük millî gelir düşük istihdam dengesinin uzun sürebileceğini belirtmiştir. Keynes'e göre böyle bir durgun ekonomide devlet para arzını artırarak faiz haddini düşürmek suretiyle yatırım harcamalarını teşvik edebilir. Bu politika yatırımları artırmakta etkili olmazsa, devlet kendi harcamaları ile (cari harcamaları ve yatırım harcamaları ile) millî geliri artırabilir. Özetle, devlet para politikası ile veya maliye politikası ile yatırım harcamalarını artırarak millî geliri artırmayı ve yüksek işsizlik oranını azaltmayı başarabilir.

Tüm bunları yazarken ve düşünürken göz kapaklarım yavaşça ağırlaşmaya başladı…

Kendime geldiğimde ise Chambridge Üniversiitesinin kütüphanesinde Keynes ile kahve içiyorduk.

Mr. Keynes, 1929 ekonomik buhranının üzerinden neredeyse 100 yıl geçti dünya ciddi bir değişim ve dönüşüm yaşıyor, ülkelerin ekonomik durumlarını yakından takip ettiğinizi biliyorum, Türkiye’nin maliye bakanı olsaydınız ekonomik krizi bitirmek için neler yapardınız?

Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra;

Köy Enstitülerini neden kapattığınızı hala anlamakta güçlük çekiyorum. Orta Doğu’daki diğer ülkelerde olan petrol ve doğalgaz gibi yeraltı zenginliklerinizde yok.

Son 21 yılda 3,85 Trilyon dolar vergi toplamanıza rağmen ki bu yıllık 185 milyar dolar yapar, bu paranın halkın refah seviyesine hiç katkısı olmamış…

Örneğin Çin’de 2800 km uzunluğunda bir yol 2,5 milyar dolara yapılırken sizde 450 km. uzunluğunda bir yol 11 milyar dolara yapılıyor?!?!

Bunu kimse izah edemez…

Adeta çalışanların %70’i asgari ücret alıyor. Emeklileriniz ayda 300 dolar seviyesinde bir ücret alıyor ki insan haklarının sıfıra yakın olduğu Çin’de bile bu rakam daha fazla.  Özel sektördeki şirketlerinizin %80’i ilk 5 yıl içinde iflas ediyor. İktisatta pek sevmediğim bir tabir vardır. Şirketler nakit ineklere benzetilir (cash cow) eğer siz bu ineklere, devlet olarak iyi bakarsanız sütünden istifade etmeye devam edersiniz. Bu süt vergidir, istihdamdır. Eğer bu ineklere iyi bakamazsanız zor durumdayken kredi vermezseniz, vergilerini ertelemezseniz iflas ederler yani inek ölür, o zaman ne vergi alabilirsiniz ne de buralarda çalışan ve işsiz kalan insanlara istihdam yaratabilirsiniz.

Sonrasında, fakir olan halktan dolaylı olarak aldığınız vergiler artar ve insanların mutsuzluk oranı dayanılmaz bir boyuta ulaşır…

İşte bütün bu yanlışları tersine çevirecek bir yönetim anlayışına ihtiyacınız var şu an ancak üzülerek belirtmek isterim ki ben maliye bakanı olsaydım, muhtemelen ya istifa ederdim ya da görevden alınırdım…