Dolar $
32.19
%-0.26 -0.08
Euro €
34.99
%-0.42 -0.14
Sterlin £
41.18
%-0.05 -0.02
Çeyrek Altın
4094.65
%1.76 69.77
SON DAKİKA

Türkiye nereye gidiyor?

Bu sorunun cevabı, hangi pencereden baktığınıza bağlıdır aslında… *Gerçekten durumu iyi olan zengin insanlar için ki bu grubun sayısı 85 milyon içinde 500 bin kişi kadar sanırım.

Elbette ki Türkiye onlara göre harikadır ve cennetin bir parçasıdır,  istedikleri her şeyi yapabilen kendi işinin patronu olan ya da bir firmada üst düzey yönetim kadrosunda yer alan ve hatta siyasetle uğraşan, evi, arabası, yazlığı, çiftliği olup, istediği zaman yurt dışına gidebilen, çocuklarını özel okulda yada yurt dışında okutabilecek güce sahip olanlardan bahsediyorum.  

Cenneti dünyada yakalamış istediği her şeyi yapabilen ve ellerinden gelse ölümsüzlüğü de satın alarak dünyada ki saltanatına devam etmek isteyecek bir kesim var ülkemiz de. Bu insanlar için elbette ki Türkiye’nin uzaya gitmesi, kendi arabasını yapması gibi iddialı sözler heyecan yaratabilir. Uzaya giderse parasını verir bende giderim. Araba yaparsa alır sürerim diye düşünüp mevcut sistemin bozulmadan devam etmesini isteyeceklerdir.  

Bakınız geçtiğimiz günlerde İngiltere Kraliçesi Elizabeth öldü. 70 yıllık bir kraliyet saltanat hayatını dünyada yaşadı. 15 başbakan gönderdi. Kanuni, bile tahtta 46 yıl kalmıştı ve bu sürenin büyük bir kısmını sarayda değil, cephede geçirmişti. Ancak her şeyin bir sonu vardı ve dünyayı karıştıran güneşin batmadığı bu ülkede bile, kraliçe her şeyi bırakıp gitti. Bakalım öteki tarafta kraliyet tacı olmadan onu kimler karşılayacak.

Buradan zengin insan ve servet düşmanı oluğum düşünülmesin lütfen. Ben sadece adil gelir dağılımı ve huzurun tabana yayılması gerektiğini savunan, içinizden biriyim o kadar.

*Fakir ve orta seviyede inşanlar için ise işler biraz daha hesaba ve kitaba dayalıdır. Her şey kıt kanaat yetecek seviyededir. Bu nedenle bu insanların hata yapma, yeni bir iş deneme hatta bir miktar sermaye arttırıp ticarete girme gibi ihtimalleri çok kısıtlıdır. 

Yılmaz Erdoğan’ın Ankara şiirinde anlattığı ifade biçimini çok beğenirim ve bu gruptaki insanların genel ruh durumlarını yansıttığını düşünürüm.

‘Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken, hep bir şeylere, birilerine küsmüş gibi yürüyen, memurlar…’

Diyerek devam eder usta.

Doktorlar, mühendisler, avukatlar, mali müşavirler, gazetecilerden, fabrikada çalışan temizlik işçileri, güvenlik görevlilerine kadar her kes aslında bu fakirlik ve orta seviye arasına sıkışmış sadece yaşamını devam ettirecek kadar para kazanabilen ve emekli olduklarında da ikinci işlerde çalışarak hayatlarını sürdürebilen fedakar insanlardan oluşuyor maalesef.

Bunlar arasında elbette ki öğrencilerde var. Bu öğrencilerin 19 milyonu ilköğretim ve lise, 8 milyonu da üniversiteye gidiyor. Elbette ki ailelerine bağlı ve kısıtlı imkanlar içinde okumaya çalışıyorlar. Toplamda 27 milyonu geçen bu öğrencilerden en zeki olan ve ülkenin geleceğinde ciddi katkı verecek olan %10’luk kesim ise bu ülkenin kendilerine asla hak ettiği imkanı ve parayı veremeyeceğini düşünüp yurtdışına gitmeyi kafasına koymuş durumda.

Fakir ve orta seviyede olan insanlar için Türkiye, hem sevdikleri hem de bir türlü hak ettikleri iyi yaşam koşullarını kendilerine sağlayamayan ancak yine de tuhaf bir şekilde bağlı olamaya devam ettikleri akrabaları gibidir. Bu insanlara ne anlatırsanız anlatın ne vaatte bulunursanız bulunun, günün sonunda ceplerinde ki paraya, mutfakta kaynayan yemeğe, kışın üşüyüp üşümediklerine, yazın tatile gidip gidemediklerine, işleri olup olmadığına bakar ve faturalarını ödeyip ödeyemediklerine göre ülkenin durumunu değerlendirirler. Önümüzde kara kış bizi beklerken çarşıya pazara çıkıp dolaştığınızda ise, lafla, vaatle, sözle artık peynir gemisinin yürümediğini göreceksiniz. 

Bu gibi durumlarda ise  aklıma hep Nietzsche gelir…

Onun, insanları sınıfladığı aforizmasını düşünürüm:

‘Daima olduğu gibi bu gün’ de iki grup insan vardır. Köleler ve özgür insanlar. Günün üçte ikisini kendi için kullanamayan insan ne yapıyorsa yapsın bir köledir…’