Dolar $
32.19
%-0.26 -0.08
Euro €
34.99
%-0.42 -0.14
Sterlin £
41.18
%-0.05 -0.02
Çeyrek Altın
4094.65
%1.76 69.77
SON DAKİKA

Deprem felaketinden çıkarılması gereken dersler

6 Şubat'ta Doğu Anadolu Fayı (DAF) üzerinde meydana gelen yüz yılın felaketi depreme hiç de hazır olmadığımızı bir kez daha kanıtladı.

Hemen hemen her gün farklı televizyon kanallarında anlatmama, 2020 yılında Afet Yönetimi Platformu adında bir Youtube kanalı kurmama ve İstanbul Depremi kitabını yazmama rağmen kimse bu anlatılanlardan ve yazılanlardan binasına müdahale edecek kadar etkilenmedi maalesef.

Bakınız 6 Şubat’ta Gaziantep’te meydana gelen ve 9 saat sonra Kahramanmaraş’ı yerle bir eden 2 kuvvetli yer hareketine ek olarak yaklaşık 2000’den fazla artçı deprem yaşanarak bölge tam anlamıyla savaş alanına döndü. 

Yaşanan depremleri 1999 depremine göre kıyaslayacak olursak 6 kat daha büyük bir enerjiden bahsedebiliriz. Yani 1999 depreminde açığa çıkan enerji 1945 yılında Hiroşima’ya atılan atom bombasından 133 kat daha fazla yıkım enerjisine sahipti. En son meydana gelen depremlerde ise 10 ili kapsayan yaklaşık 400 km. boyunca yerin 5 km. altında 798 adet atom bombasına eşdeğer bir enerjiden bahsedebiliriz.

Özellikle Islahiye ve Hatay’da ölçülen PGA (En yüksek yer ivmesi) değerleri 1,294-1,347 G olarak kaydedilmiştir. Bu değerler 1999 depreminde 0,391 G. Olarak ölçülmüştü.   

Yani kısaca art arda meydana gelen bu depremler çok ciddi can kaybına ve maddi zarara yol açmıştır. İlerleyen zamanda can kaybının 50 bin kişiyi geçebileceğinden endişe edilirken maddi hasarın 80 milyar doları geçeceği öngörülüyor.

O zaman asıl sorumuza geri dönelim. Bu depremlerden çıkarılması gereken dersler nelerdir?

*Bölgede daha önce yapılan imar barışında pek çok kaçak ve yönetmeliklere uymayan yapıya eksikliklerine rağmen iskan verildi. Oysa, deprem bu imar barışını yok saydı ve   bu tarz binaları yerle bir etti. 

*Zemin etütleri, detaylı olarak yapılmalıydı, oysa yıkılan binaların %95’i 1999 öncesi yapılan ve zemin etüdü olmayan binalardı.

*Jeofizik Mühendisleri, Vs30 kayma dalgası hızı için sismik, zemin hakim titreşim periyodu için mikrotremor, yeraltı suyu seviyesi için rezistivite yaparak zemini dinamik olarak incelemeli arsa sınırlarının jeofizik kesitleri çıkarılmalı. Arazide eğim varsa sismik yansıma yapılarak heyelan analizleri yapılmalıdır. Ayrıca bina yapılacak bölgenin deprem tehlike analizi yapılmalıdır.  

Tüm bunlar Jeofizik rapor adı altında ayrıca hazırlanmalıdır.

*Jeoloji mühendisleri, yapılan sondajları, logları ve laboratuvar verilerini analiz ederek jeolojik kesit oluşturmalı ve Jeolojik rapor adı altında ayrı bir rapor hazırlamalıdır.

*İnşaat Mühendisleri, geoteknik konusunda uzman olanlar ise tüm bu verileri dikkate alarak taşıma gücü analizlerini yapıp gerekli zemin iyileştirilmesini önermelidir. Tüm bunları geoteknik rapor olarak yazmalıdır.

Bu üç mühendislik disiplini ruhsatta ayrı ayrı imza atarak zeminden sorumlu olmalıdır.

*Yapı denetim sistemindeki en büyük eksiklik ise zemin ve yapıyı ayrı değerlendirip sadece üst yapının denetlenmesidir. Oysa zemin kısmı için konusunda en az 5 yıl tecrübeli Jeofizik ve jeoloji mühendisleri zemin etüdü yapımı aşamasında ve sonrasında bu raporları denetlemelidir. Şu an maalesef yapı denetim firmalarında zemin kısmını denetleyecek hiçbir yerbilimci çalışmamaktadır.

6 Şubat 2023 tarihinden sonra yaşanan depremler bize gösteriyor ki eğer zamanında bu bölgelerde ciddi zemin çalışmaları yapılmış olsaydı asla yıkılan 10 şehir bu bölgeye rastgele kurulmazdı.

*Sismik izolatör sistemi, şu an neden sadece 100 yataklı ve üstü hastanelerde zorunlu da örneğin en çok yapılan 5 katlı binalarda zorunlu değil?

Bu soruya maalesef mantıklı bir cevap bulamıyorum. Toplam bina maliyetinin maksimum %12’si kadar ek maliyet getiren ancak depremden ciddi anlamda koruyan bu sistemin yeni dönemde yaygınlaşması çok önemli.

Örneğin, 2020 yılında yaşanan Elazığ-Sivrice depreminde hasar görmeyen Fethi Sekin şehir hastanesini incelediğimizde 872 adet sismik izolatör kullanılan hastanede depremin 6,8 magnitüdünde olmasına rağmen, hastanenin bu depremi 3,1 magnitüdünde hissettiğini ve hiç hasar almadığını görüyoruz.

Şu an yaşanan felaket İstanbul için sadece fragman niteliğindedir. Maalesef beklenen İstanbul depremi çok daha fazla can kaybı ve maddi hasara neden olacaktır…