SON DAKİKA

Yeni süreç tartışmaları, yanlışlar, yanılgılar ve PKK'dan farklı yaklaşımlar

Faruk Aktaş 25 Eki 2024

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin önce Meclis'te DEM Partililerle tokalaşması ve ardından "Abdullah Öcalan'ın DEM Parti grubuna gelmesinin sağlanarak PKK'ya silah bırakma çağrısı ve örgütünü lağvettiğini açıklaması"nı istemesiyle başlayan tartışmalar Türkiye'nin en önemli gündem maddesi olarak tartışılmaya devam ediyor.

Ortalık toz duman.

Konuyu bilen bilmeyen, Bahçeli’nin ne dediğini anlayan anlamayan herkes kendi cephesinden bir şeyler söyleyip duruyor.

Özellikle ana muhalefet cephesinden bazı kesimler özetle, “DEM Parti varken, Selahattin Demirtaş gibi sivil siyaset yapanlar varken neden bu konu neden Öcalan üzerinden götürülmeye çalışılıyor?” yaklaşımı üzerinden konuyu suistimal etmeye çalışıyor.

Öncelikle şu ayrımın altını net çizgilerle çizmek lazım.

Bahçeli, Öcalan’a “Gel Meclis’te Kürt meselesine dair görüşlerini anlat” demedi.

Bu süreç bir Kürt sorunu, Kürt meselesi tartışma süreci değil.

O nedenle de bir çözüm süreci falan da değil.

Bu, Türkiye’nin başbelası “PKK-terör-şiddet sorunu”na çözüm bulma süreci.

PKK’nın terörden, şiddetten vazgeçmek istemediğini, vazgeçmek istese bile yularlarını ellerinde tutan güçlerin buna izin vermeyeceğini, vermek istemeyeceğini, bunun olmaması için her yolu denediklerini ve denemeye devam edeceklerini biliyoruz.

Çözüm sürecinde bunu gördük.

PKK’nın elebaşlarından Duran Kalkan Kasım 2021’de yaptığı bir açıklamada söz konusu güçler için “Savaşı sürdüreceksiniz diye bize defalarca dayatmalarda bulundular” diyerek açık bir şekilde bunu itiraf etti. 

Ne PKK ne de söz konusu güçler o dönemki pozisyonlarından farklı bir noktada değil.

Üstelik söz konusu güçler uzun vadeye yaydıkları Türkiye’ye dair hasmane planlarını masaya indirdiler. 

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, BM Genel Kurulu’nda açık açık bunu dile getirdi.

Bölgede haritaların değiştirileceğini, birçok ülkenin sınırlarının yeniden çizileceğini söyledi. 

Değiştirileceğini söylediği haritalar bizim güneyimizdeki Suriye, Irak ve İran haritaları ve tabiki Türkiye haritası.

Bunu açık açık dile getiriyorlar.

Dile getirmekle kalmıyorlar.

Bu planının yürürlüğe girmesi için düğmeye basıldı bile.

Türkiye’nin elindeki en önemli kart: Öcalan

İşte Türkiye’nin yapmaya çalıştığı şey bu kirli hesaplara, planlara karşı kurbanlık koyun gibi boynunu uzatmak yerine buna karşı durmak.

Toprak bütünlüğünü, birlik ve beraberliğini korumak için kendi planlarını sahaya sürmek.

Bu kirli planların PKK/PYD-YPG üzerinden hayata geçirilmeye çalışıldığı zaten çok açık.

Türkiye de, PKK üzerinde etkisi olduğunu düşündüğü Abdullah Öcalan kartını çıkarmış durumda.

Bunun neresi yanlış?

Asıl yanlışlık bu kartı kullanmamak değil midir?

DEM Parti, Demirtaş veya başka isimlerin PKK üzerinde ne etkisi var ki?

Aksine PKK’nın onlar üzerinde etkisi var.

O isimlerin hiçbirisinin PKK’nın söylediğinin aksine bir laf söyleyebilme gücü, iradesi mi var?

Daha da ötesi HDP’lilerin bir kısmının, hatta çoğunun ve de özellikle de Selahattin Demirtaş’ın çözüm sürecindeki fonksiyonlarını görmedik mi?

Öcalan örgütüne “silah bırakın” deyince onlar bin-bir dalavereyle Öcalan’ı boşa çıkartıp “teröre devam” diyen PKK’nın yanında yer almadılar mı?

Neymiş sivil aktörlermiş…

Neresi sivil bunların?

PKK, “Biz Apo’yu dinlemeyeceğiz. Silahlı mücadeleye devam edeceğiz” deyince kaçı veya hangileri buna karşı çıktı.

Bilebildiğimiz kadarıyla PKK’ya karşı bu iradeyi gösteren bir tek kişi vardı o da Leyla Zana’ydı.

Naptılar…

Onu da Öcalan gibi sessizliğe gömmediler mi?

Öcalan’ın çözüm sürecinin sürdürülmesinin bir gereği olarak HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tarafsız kalmasını salık vermesine karşın Demirtaş’ın Erdoğan için “Seni başkan yaptırmayacağız!” çıkışının “çözüm süreci bitecek, silahlara devam” anlamına geldiğini bilmiyor muyuz?

Nihayetinde olan da bu değil mi? 

Şimdi sınırlarımızın dibinde ve de kendi topraklarımıza yönelik böyle somut ve ciddi tehlikeler ortaya çıkmışken elbirliğiyle bu tehditleri boşa çıkartmak yerine gereksiz, manasız, ucuz tartışmalara girmenin anlamı nedir?

Görünen odur ki; devlet, hükümet ve Cumhur İttifakı olarak AK Parti ve MHP, bu yakın ve somut tehdidin boşa çıkartılması için PKK’nın söz konusu güçlerin oyunca olmaktan çıkarılması gerektiğine karar vermiş ve bunun sağlanması konusunda elindeki en güçlü enstrüman olan Öcalan kartına başvurma gereği duymuştur.

Öcalan’ın, örgütü üzerindeki etkisi ne kadar olursa olsun, onu kullanmak akıl gereğidir ve yapılmaya çalışılan budur.

Önemli olan sürecin doğru ve olabilecek en etkili sonucun alınmasını sağlayacak şekilde yürütülmesidir.

Ki kanımca sürecin doğru yürütülmesi halinde PKK içinde ayak diremeler olsa bile –ki olacaktır- bunun önemli ölçüde başarıya ulaşma şansı vardır. 

PKK’da farklı kanatlardan farklı yaklaşımlar

Bilindiği gibi bu tartışmalar devam ederken Öcalan’ın yeğeni DEM Parti milletvekili Ömer Öcalan önceki gün İmralı’da kendisiyle görüştü. 

Ömer Öcalan’ın açıklamalarına göre Abdullah Öcalan bu sürece katılmayı reddetmiyor aksine “üzerime düşeni yaparım” diyor.

PKK’dan gelen açıklamalar ise öngördüğümüz gibi terör örgütünde bu konuda bir görüş birliği olmadığını gösteriyor.

PKK’nın çözüm sürecini sona erdiren küresel güçlerin kontrolündeki kanat, “Bu bir oyundur, bu oyuna gelmeyeceğiz” türünden açıklamalar yaptı. 

Örgütün Avrupa kanadını temsil eden isimlerden biri olan Remzi Kartal da, “Bu tehlikeli bir plan” diyerek hem o kanadın hem de güdümünde oldukları ülkelerin yaklaşımını ortaya koydu.

Kartal, bununla da yetinmeyip, gelişmeleri memnuniyetle karşılayan DEM Partili bazı kesimleri de "Çağrıları büyük bir teşekkürle ve memnuniyetle karşılamak tek kelimeyle gaflettir” diyerek uyarmayı da ihmal etmedi. 

Tüm bunların ardından dün Murat Karayılan da çıkıp bir açıklama yaptı. 

Karayılan’ın açıklamalarında diğerlerinden farklı ibareler var. 

Şöyle ki…

Karayılan diğerleri gibi, “bu bir oyundur” deyip kestirip atmadı.

“Bu bir oyunsa buna gelmeyiz ancak oyun değilse çözüme varız” dedi. 

“PKK, Öcalan’ın söyleyecekleri doğrultusunda pozisyon belirler” anlamında ifadeler kullandı. 

Karayılan’ın, bu açıklamalarıyla diğerlerinden farklı bir pozisyon takındığı çok açık.

Kanımca bu açıklamalarında hem örgüte hem de devlete yönelik çokça mesaj var. 

Dolayısıyla yukarıda dile getirdiğimiz gibi sürecin doğru ilerletilmesi halinde olumlu sonuç alınma ihtimali var.

Her ne kadar örgütün siyasi kanadı olan KCK “istemezük” diyenlerin kontrolündeyse de örgütün silahlı kanadı olan HPG’nin başında olan Murat Karayılan’ın Öcalan’ın talimatına uyması halinde örgütün silah bırakma ve hatta lağvedilme olasılığı yüksek. 

Önce terör sorunu çözülsün sonra kim ne diyecekse desin!

Bu süreç kolay olmayacaktır.

Önceki gün TUSAŞ’a yönelik terör saldırısı, bölgede haritaları yeniden dizayn etmeye çalışan güçlerin de Türkiye’nin hamlelerine karşı düşmanca hamleler için düğmeye bastıklarını göstermektedir.

Türkiye bunların altından kalkabilecek güç ve iradeye sahiptir.

Yeter ki bu süreci el birliğiyle yürütebilelim.

Yeter ki bu süreci siyasi rant kavgalarına kurban etmeyelim.

Önce şu terör sorunu çözülsün, söz konusu güçlerin bölgeye ve ülkemize dair hasmane planları çöp sepetine atılsın.

Sonrasında kiminin var kiminin yok dediği, var diyenlerin her birinin içini farklı şeylerle doldurduğu, çözümü konusunda herkesin farklı birşey söylediği adına ister Kürt sorunu ister Kürt meselesi densin hem bununla hem de Türkiye’nin diğer sorunlarıyla ilgili kim ne söyleyecekse buyursun söylesin.

Ama artık bir plan olmanın ötesinde yürürlüğe konmak için düğmeye basılmış kirli girişimlerin en önemli aparatı olarak kullanılması düşünülen terör sorununun çözümü konusunda atılan adımlara destek vermenin bu ülkedeki her bir bireyin boynunun borcu olduğunu düşünüyorum.