SON DAKİKA

Ürdün-Mısır Filistinlileri alsın açıklaması niye yapıldı?

Trump'ın göreve başlaması üzerinden sayılı günler geçse de dayandığı Amerika'nın üstünlüğü stratejisinin nasıl işlediğine tanık olduk.

ABD’nin üstünlüğü sadece bir kapasite inşası meselesi değil, güç kullanma tehdidi üzerinden çok güçlü bir zorlayıcılık ve caydırıcılık algısı geliştirme meselesi. Kolombiya konusunda Trump’ın yapmış olduğu sınama tıkır tıkır işledi. Gerçi hiçbirimiz zavallı Kolombiya’dan bir direniş göstermesini beklemiyorduk ama direniş gelebilecek ya da gelen hatlarda da Trump’ın gazabını üzerimize çekmeyelim derdi var. İsrail’in hiç istemediği bir ateşkes-takas anlaşmasını onaylamak zorunda kalması bundan. Elbette Netanyahu’nun ya da İsrail sağının direncini kırmak kolay olmamıştır, hatta bu nedenle İsrail’e Batı Şeria ve bazı diğer konularda ödül babında bazı tavizlerin verildiğini iddia edenler de oldu. Gerçekten de Trump, koltuğu devralır almaz Biden dönemi Batı Şeria’da yasadışı yerleşimcilere uygulanan yaptırımları kaldırdı ve İsrail’e Tel Aviv’in anlaşma yaptığı ve parasını ödediği silahların teslim edileceğini söyledi. Sonuçta Anlaşma Trump’ı memnun etmenin dışında Batı Şeria’da daha fazla kontrol ve İsrail’in savaş yapma yeteneğinin devam etmesi gibi bazı önemli iyilikleri içeren bir anlaşma olduğundan, İsrailli rehinelerin bir kısmının eve dönmesini sağladığından ve İsrail Gazze’yi yerle bir ettiğinden kabul edilebilir bulunmuş olabilir. 

Hamas var olmaya devam ediyor

Fakat, Anlaşma İsrail için zor kabul edilebilir bir gerçeği tekrar gün yüzüne çıkardı. Hamas hala var olan ve Gazze’de kontrolü olan bir aktör. Bu İsrail için zor kabul edilebilir bir gerçek, çünkü zaten İsrail’in savaş amaçları Hamas’ı ortadan kaldırmak ve alt yapısını yok etmekti. Ne kadar Hamas militanının öldüğü bilinmiyor. Hamas, ABD ve İsrail farklı rakamlar açıklıyorlar ama Blinken koltuğu terk etmeden önce Hamas üst yönetiminin İsrail tarafından büyük zarar görmüş olmasına rağmen Hamas’a milis düzeyi katılımın arttığı konusunda beyan vermişti. Hamas’ın milis düzeyi varlığının sürmesi bir yana Anlaşma ve Anlaşma sonrası sahada varız mesajı veren gösterileri Gazze’de Hamas dışında hiçbir aktörün hala varlık gösteremediğini bize söylüyor. Tüneller -en önemli alt yapı unsuruydu Hamas için, onlar da İsrail tarafından kontrol altına alınmış değil. Anlaşmanın ilk aşaması İsrail adına bu gerçekliği görünür hale getirdi. İsrail, kuzeyden güneye geçişleri ve yerinden edilmiş Filistinlilerin evlerine (evden geriye ne kaldıysa ona) geri dönüşüne izin vermek durumunda kalıyor. Trump’ın Ortadoğu temsilcisi Philedelfi ve Netzarim koridorlarında işler yolunda mı yani İsrail çekiliyorum dediği yerlerden çekiliyor mu diye görmeye bölgeye geldi. Tüm bunlar uzun ve Gazze’yi mahvedici bir savaştan sonra dahi toprağın sahipleri tarafından tutulmaya devam ettiğini gösteriyor. Bu Netahyahu rejimi için bir sorun. Netanyahu Hükümetinin de Trump’ın baskıları olmasa bu anlaşmaya yanaşmayacağını buradan daha net anlıyoruz. 

Trump Gazze’de ne istiyor?

Anlaşmanın ikinci kısmına geçiş ile ilgili umutlar da - ki Katar gibi aktörler çok çaba harcasa da- bu yüzden düşük. Netanyahu, gelecek hafta büyük ihtimalle Trump ile bir görüşme gerçekleştirecek. Bu görüşmeden önce bol bol, Gazze savaşına geri dönecekleri sinyalini verdi. Zaten Trump’a konu sorulduğunda, ABD Başkanı İsrail’e güvenmediğini ama bunun Amerikan savaşı olmadığı söyledi. Buradan “ne halleri varsa görsünler” gibi bir anlam çıkıyor ama ABD özel temsilcisini bölgeye gönderiyor, bu temsilci İsrail’den sonra Gazze’nin geleceği ile ilgili konuşmak için Körfez ülkelerine geçecek. Gelecek ve Gazze’ye akıtılacak para yakından ilişkili. Trump bütün bunları yapıyor çünkü aslında Gazze’de bir gürültü patırtı çıkmasını istemiyor, Anlaşmanın ikinci kısmına geçilsin ve Arap sermayesinden akan paralarla yeni bir Gazze inşa edilsin istiyor. Amacı, Gazze’den bir Ortadoğu Miami’si yaratmak olabilir tabi ki; ama asıl amacı bu çatışma kara deliğini tıkamak. İsrail’in bu konudaki vızlamasına son vermek ve sonrasında da İsrail-Suudi Arabistan ve İsrail-Türkiye normalleşmeleri için bastırmak. Bu kolay değil zira Gazze’nin çökmesi bir yana İsrail’in Gazze ve Hamas konusundaki yakınmasını dindirmek kolay olmayacak. İsrail Gazze’de savaşı kazanamadığının farkında fakat kazanmak istiyor, bunu da Arap-Filistin politikasını değiştirmeden yapmak istiyor. İşte tam bu noktada Trump’ın aklına cin bir fikir geliyor. İsrail’in başaramadığı zaferi başka bir kanalla İsrail’e hediye edebilecek, dolayısıyla İsrail’in Gazze vızlamasını kesebilecek bir fikir. Gazze’de yaşayacak bir düzeni kalmamış olan 1.5 milyon Filistinliyi Mısır ve Ürdün alsın önerisi. Bu öneriyi yeni duymuyoruz elbette ama Trump’ın güç kullanma tehdidi üzerinden istenmeyen çözümleri kabul ettirme konusunda şu ana kadar işlemiş bir yöntemi etkili biçimde kullandığından ister istemez bu önerinin yaratabileceği handikapları düşünüyoruz.

Trump’ın fikri masaları hareketlendiriyor

Daha önce bu tür öneriler karşısında Filistinliler, Mısırlılar ve Ürdünlülerden derhal kabul etmeyeceklerine dair açıklamalar gelirdi. Yine Filistinlilerden, Gazzellilerden böyle bir çözüme hayır dedikleriyle ilgili beyanlar geldi. Gazzeliler, yıkılmış, yok edilmiş, alt yapısı işlemez dahi olsa topraklarını terk etmeyeceklerini söylüyorlar. Mısır ve Ürdün ise şimdilik sessiz. Bu tür bir önerinin kabulü her iki ülke için de harakiri yapmak anlamına gelir ama Trump’ın tehditlerinin doğrudan odağı olmak da kimse istemiyor. Ürdün, zaten büyük bir Filistin nüfusuna sahip ve kral dengeleri çok zor koruyor. Arap ülkeleri-İsrail normalleşmeleri çöktüğünde herkesten çok Ürdün rejimi üzülmüştü. Klasik ikilem, Filistin davasını desteklemek zorunda olup Filistinlileri desteklemek istememe ikilemi sık sık Amman’ın kapısını çalıyor. Mısır iç dengeleri açısından da bu tür bir Filistin nüfusunu- içindeki tüm hareketlerle ve Hamas’a destek zemini ile beraber içerisine almak mümkün değil. Ancak her iki ülkede de güvenlik ve ekonomi ABD’den gelen desteğe son derece ihtiyaç duyuyor. Trump, İsrail ve Mısır’a verilen destek dışında tüm Amerikan dış yardımlarını geçici süre ile durdurdu. ABD yardımının akıbeti belirsizken Ürdün’de iktisadi krizin boyutları derinleşiyor. Böylece Ürdün ve tabi Mısır iki şeye bakar hale geliyor: İlki Suriye’deki normalleşmenin geleceği- ki böylece topraklarındaki Suriyeli mültecilerden bir kısmı dönüş yapabilir. Suriye’de iki pazarlık hattının (Şam Rejimi- Rusya, Türkiye-ABD) aktif olduğunu basına yansıyan haberlerden anlıyoruz. İkincisi, Trump’ın Ortadoğu’nun ATM’leri olarak gördüğü Körfez ülkelerinin Gazze planı. Körfez, Filistinlileri Gazze’den gönderip bir Miami inşa etmektense burada Filistinliler için ev-altyapı inşa etmeye hazır oldukları ve bunun daha iyi olacağı konusunda Trump’ı ikna etmeli. Bu noktada Hamas ne olacak sorusunun cevabı için herkes Hamas-Katar-Türkiye-Mısır diyaloğuna odaklanıyor. Noktaları birleştirirseniz son bir haftanın bölgesel diplomasisinin ana hatlarını görüyoruz. Soruların tümü cevaplanmış değil ve bu bir belirsizlik yaratıyor. Trump’ın ne yapacağı belli değil, bu bir belirsizlik yaratıyor. Netanyahu’nun ne yapacağı belli değil, bu belirsizlik yaratıyor. Ama her şey belirsiz değil, yeni bir Ortadoğu için bölgesel aktörler birbirlerini ve ABD’yi ikna etmeye çalışıyorlar. Yani göle maya çalınıyor, bakarsınız tutar…