Sert esen rüzgarlar
Rüzgâr eken, fırtına biçer. (Herkesin zarar görmesine yol açacak işler yapan kimse, çok sert tepkilerle karşılaşır ve sonunda en büyük zararı kendisi görür.)
Hitler’in saldırgan ve çılgınca eylemleri insanlık tarihinde asla unutulmayacaktır. Adolf Hitler, bitmek bilmeyen hayalleri ve hırsı yüzünden dünyayı bir ateş topuna çevirmiş, milyonlarca insanın ölümüne ve geri dönüşü olmayan zararlar bırakmıştır. Sonuçta, kendi azgınlığının bedelini ödemiş ve yalnız, sefalet içinde ölmüştür. Yıllar süren mahkemeler sonucunda, taraftarları ve fikirleri yargılanmış; tarihin ve insanlığın önünde mahkûm edilmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkan büyük devletlerin liderliğinde oluşturulan Birleşmiş Milletler (BM), 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan savaşların ve barışa yönelik tehditlerin tekrarlanmasını önlemek ve uluslararası barış ve güvenliği korumak amacıyla kurulmuştur. 1945 yılında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 51 ülke temsilcisi, San Francisco’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Uluslararası Örgüt Konferansı'nda Birleşmiş Milletler Antlaşması’nı imzalayarak, 24 Ekim 1945’te BM’yi resmen kurmuşlardır.
24 Eylül 2024 Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurul Toplantısı, tarihin acı gerçeğini yansıtır şekilde, savaş ve katliamların zirveye çıktığı bir dönemde gerçekleşmiştir. Dünya kamuoyunun gözü önünde çürümeye yüz tutmuş Birleşmiş Milletler, işlevini kaybetmiş ve taraflı bir şekilde hep güçlünün yanında yer alarak gerçek niteliğini yitirmiştir.
Tarihi günlerden geçtiğimiz bu süreçte, büyük olaylara tanıklık ettiğimiz ve yeni bir dünyanın temellerinin atıldığı Ortadoğu’da, Filistin topraklarında başlayan kıvılcım, Gazze katliamlarıyla hızla büyüyerek bölgeyi ateş topuna çevirmiştir. İsrail, tüm bölgeyi bir ateş çemberi içine sokacak şekilde Ürdün topraklarına girmiş, savaşın sınırları genişlerken Birleşmiş Milletler, olan biteni sadece izlemekle yetinmiştir. Bu durum, insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecektir.
İnsanlığın onurunu ve şerefini ayaklar altından kurtaracak, dünya kamuoyu önünde insanlık adına hareket edecek milletler elbet bu düzene dur diyecek; haklının yanında yer alıp, sessiz çığlıklara kulak vererek adaletin tecelli etmesi için birlik ruhunu yeniden şahlandıracaktır. Adil insanların, insanlığı bu yüz karasından kurtaracağı günler elbette gelecektir.
Siyonist düşüncenin ve Orta Çağ zihniyetinin, arkalarına aldıkları zulüm rüzgarının sert esintisi altında yok oluşun eşiğine geldikleri görülmektedir. Tarih boyunca yazılanlarda ve kutsal kitaplarda da belirtildiği gibi, Yaradan, İsrailoğulları’nın her güçlendiklerinde aynı azgın ve bozguncu karakterleri sergilediğini anlatır. Anlaşıldığı kadarıyla, İsrailoğulları ne zaman azgınlık dönemine girse, sapkın ve akla mantığa sığmayan olaylar yaşanmıştır.
İsrailoğulları’nın Tevrat’taki On Emir’ine baktığımızda; öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere şahitlik etmeyeceksin, komşunun evine, eşyasına veya başka bir şeyine göz dikmeyeceksin gibi buyruklar vardır. Ancak, Gazze’de, Filistin’de, Lübnan’da ve Beyrut’ta Ortadoğu’yu bir ateş çemberine çeviren İsrail, kendi inançlarıyla çelişerek zulüm ve katliamlarına ara vermeden vahşetine devam etmektedir.
Birleşmiş Milletler, din, dil, ırk gözetmeksizin dünyada yapılan bu vahşetleri engelleyerek tarafsızlığını göstermeli ve İsrail’in saldırganlığını durdurarak, insanlığın vicdanında bir nebze olsun umutları diri tutmalıdır. Bu, dünya kamuoyunun en önemli gündemi olmalıdır.