Dolar $
32.51
%0.09 0.02
Euro €
34.95
%0.38 0.13
Sterlin £
40.95
%0.45 0.18
Çeyrek Altın
3939.8
%-1.14 -45.05
SON DAKİKA

Seçim sonuçları analizim

Pandemi sonrası dünyanın negatif anlamda değiştiğini, bırakın kabul etmeyi hepimiz iliklerimize kadar yaşıyoruz. Hayat koşullarının zorlaşması insanların tahammül limitlerini daha da düşürdü. Sanki her şey daha da kötüye giderken insanların öğrenilmiş bir çaresizlikle bu kötü yaşam koşullarını kabul etmeleri doğal olarak hiç kimseyi mutlu etmedi.

Bu kötü koşullardan en fazla etkilenen ülkelerden biri de Türkiye oldu zira asgari ücret %50 artmasına rağmen alım gücü %50 oranında azaldı. Ve insanlar bir anda %100 yoksullaştı. Sonrasında çalışanların %70’i asgari ücret bandında maaş almaya başladı oysa bu rakam Avrupa da %10’lar seviyesindeydi. Asgari ücretin genel ücret olması, yaklaşık 14 milyon emeklinin de 17 bin TL olan asgari ücretin yarısı kadar maaş almaları durumu daha da katlanılmaz hale getirdi. Zira ülkenin %5’i dışında herkes, pandemi sonrası oluşan yoksulluğun derinleşmesinden çok mağdur oldu.

Zaten parası olanlar ise bu aşırı enflasyonist ortamda iş yapmak, riske girmek insanlara iş vererek istihdama katkıda bulunmak, vergi vermek yerine hiçbir şey yapmayarak kendilerini koruma altına aldılar riske girmeyip ellerinde ki parayı dolara, altına ve faize yatırarak risksiz para kazanma yolunu tercih ettiler. Hatta çalışanların bir kısmını işten çıkararak daha da garantici bir yaklaşımla küçülmeye gittiler. Sonuç olarak ülkenin yaklaşık %5 - %8’ini oluşturan ve parayı elinde tutan bu zengin kesim, bu enflasyonist ortamda daha da zengin olurken fakirle zengin arasında ki makas daha da açıldı. Koskoca 85 milyonluk ülkede Özal’ın tabiriyle ülkeyi ayakta tutan, çalışan, üreten emekçi kesim olan orta direğin fakirleşmesi, bu sınıfı ortadan kaldırdı. Artık zengin daha zengin, orta sınıfsa daha fakirdi. Tüm bu yaşananlar insanları daha da mutsuz ederken orta sınıfta bulunan ve ülkemizde ilk 10’da yer alan, Dünya’da ise ilk 500’de yer alan üniversiteleri bitiren zeki gençler, bu ülkede kalıp anne babalarının düştüğü duruma düşmek istemediklerini fark ettiler. Dünyadaki tüm gelişmeleri her gün cep telefonlarından anlık takip eden bu gençler, Kanada, Almanya, İngiltere, Amerika, Avustralya gibi yetenekli iyi eğitim almış insanlara vatandaşlık veren refah seviyesi yüksek ülkelere gitmeye başladılar. Öyle ki geçen yıl mezun olan doktorların %90’ı TUS sınavına girmeyip Almanca, İngilizce kurslarına giderek yurt dışında doktorluk yapmak üzere ülkeyi terk ettiler.

Bakınız bu ülkede kalıp ülkenin gidişatını değiştirebilecek yetenekte gençlerimizin bu şekilde ülkeyi terk etmesini hüzünle izleyip hiçbir şey yapamazken, bizim ülkemize kimler gelip de gitmediler? 

Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan kaçarak gelen yaklaşık 10 milyon problemli insan…

Yani sen kaliteli gençleri kaçırıyorsun, onların yerine işe yaramaz eğitimsiz insanlar geliyorlar…

Uzun vadede sanırım ülkemiz orta doğunun çöplüğüne dönüşecek gibi gözüküyor…

Bakınız parti sloganı atıp asla yapamayacağı vaatleri sıralayarak insanları kandıran siyasetçilere ihtiyacı yok bu milletin, inanın bana kimse de artık inanmıyor zaten…

Gerçekten bir şeyleri düzeltmek için elini taşın altına koyacak siyasilere ihtiyacımız var.

Elbette ki bu kötü gidişatın faturasını birinin ödemesi gerekiyordu, vatandaş bu noktada faturayı 20 yıldan uzun süredir ülkeyi hem yerelde hem de genelde yöneten iktidara keserken yıllardır oyunu bir türlü %25’in üzerine taşıyamayan CHP’ye önemli bir sorumluluk yükledi…

Efsane retorik ustası ve filozof Seneca’nın da söylediği gibi:

‘Mutlu olmak için iki şeyi ortadan kaldırmanız gerekir. Kötü bir gelecek korkusu ve kötü bir geçmişin hatırası…’