Dolar $
32.48
%-0.11 -0.03
Euro €
34.72
%-0.72 -0.25
Sterlin £
40.75
%-0.43 -0.17
Çeyrek Altın
3985.41
%-0.17 -6.73
SON DAKİKA

İstanbul Depremi Marmara bölgesini nasıl etkileyecek?

17 Ağustos 1999 depremi sanılanın aksine İstanbul depremi değildi. Bu deprem Adapazarı –Gölcük merkezli bir depremdi ve merkez üssünün İstanbul’a uzaklığı 200 km idi. Şu an beklediğimiz deprem ise Marmara Denizi içerisinde İstanbul kıyı şeridine yaklaşık 20 km. mesafede bekleniyor. Bu durumu bir örnekle anlatmaya çalışayım: Yine 7.4 magnitüdünde bir deprem olsa ki bu depremin enerji karşılığı 133 adet Hiroşhima’ya atılan atom bombasının yıkım gücüne eşittir.

Şimdi size sormak istiyorum yerin 17 km. altında 133 adet atom bombasını İstanbul’a 20 km. mesafede patlatırsak mı daha çok yıkım ve ölüm yaratır, yoksa 200 km. uzakta patlatırsak mı?

İşte bu sorunun cevabı, beklediğimiz İstanbul depremini daha korkunç bir hale getiriyor maalesef…

Oysa şu an ne politikacılar nede geçim sıkıntısı çeken ve depremden asıl etkilenecek olan vatandaşlarımız bu durumun vahametinin farkında bile değiller.

Kaldı ki farkında olsalar bile atabilecekleri somut adımların hepsi maddiyata dayanıyor.

Asıl sorulması gereken soru ise Marmara Denizi içerisinde beklenen bu deprem, sadece İstanbul’da mı ciddi yıkım yaratacak?

Yani, Bursa, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ, Edirne, Eskişehir, Düzce’de binalarda yıkım ve ölüm olmayacak mı?

Bu deprem aslında Marmara Bölgesi’nin tamamını etkileyecek tahribat gücünde iken sadece İstanbul’un problemiymiş gibi gösterilmesi diğer şehirlerde ki binaları ve zeminin yapısını yok saymak, bana inanılmaz hatalı ve eksik geliyor.

Bakınız, 6 Şubat’ta Hatay (Samandağ), Kahramanmaraş (Pazarcık) merkezli iki depremde tüm yıkım ve ölümler sadece bu iki şehirde mi oldu?

Malatya, Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Adana, Şanlıurfa, Diyarbakır, Elazığ hiç etkilenmedi mi?

Deprem 400 km’lik bir hatta yıkım ve ölüm yaparak ocakları söndürmedi mi?

Maalesef tüm Türkiye’yi kapsayacak bir seferberlik başlatılarak malzeme ömrünün sonuna gelmiş, yönetmelik dışı inşa edilen, iskansız, kaçak, zeminin özelliklerine göre yapılmamış tüm binaların tespit edilmesine yönelik yapı güvenlik belgesi envanteri oluşturulmalıdır. Tıpkı insanların olduğu gibi yapılarında bir güvenlik numarası olmalıdır . Şöyle düşünelim bir araba alırken bile tramer kaydına bakıp tüm kazalarını önemserken , trafik sigortalarını her yıl yenilerken  binalarımız için hiçbir şey yapmayıp depremin olmasını beklemek kesinlikle bir seçenek olamaz .

Bu ülke son 120 yılda resmi kayıtlara göre 130 binden fazla insanını deprem nedeniyle toprağa vermişken binlerce yerbilimci mühendisi, binlerce inşaat mühendisi varken hiçbir şey yapmadan depremi beklemek hiçbir şekilde izah edilemez.

Ancak yine de zararın neresinden dönerseniz kardır. Halen deprem olmamışken bazı adımlar atıp olabilecek depremi en az hasar ve can kaybı ile atlatmak mümkün. 

*2007 yılı öncesi inşa edilmiş olan binalarda oturan vatandaşlarımızın, deprem analizi konusunda bakanlığın yetkilendirdiği üniversiteler, firmalar ve laboratuvarlara başvurarak deprem analizi yaptırmaları, ilk atılması gereken adımdır.

*Bu analizin sonuçlarına göre bina tamamen yıkılarak kentsel dönüşüme mi girmeli yoksa güçlendirme ile kurtarılabilir mi sorularına cevap bulabiliriz. Zaten bina güvenli ise hiçbir şey yapmanıza gerek kalmayacak ancak binada oturan herkesin içi rahatlayacaktır.

*Evinizde deprem çantası oluşturmanız 6 ayda bir yiyecek malzemeleri değiştirmeniz ve deprem sonrası toplanma alanı hakkında bilgi almanızda çok önemlidir.

*Ayrıca, evinizin DASK sigortasını yenilemeniz ve teminatlarını bilmeniz gerekir.

*Siz bu şartları sağladıktan sonra anne babanıza kardeşlerinize ve akrabalarınıza da bilgi verip öncülük etmeniz çok kıymetlidir.

Deprem gibi makro problemlerin üstesinden ancak toplumsal bilinç seviyemizi yükselterek ve çevremize örnek olarak gelebiliriz.

Zira, çocuklar bile anne babalarının söylediklerini değil, yaptıklarını yaparlar.

Biz de, toplumu harekete geçirebilmek için artık bütün bu yapılması gerekenleri tekrar tekrar anlatmayıp yapmalıyız ki ulusal afet dönüşüm sürecimiz artık başlasın…