Dolar $
32.48
%-0.11 -0.03
Euro €
34.72
%-0.72 -0.25
Sterlin £
40.75
%-0.43 -0.17
Çeyrek Altın
3985.41
%-0.17 -6.73
SON DAKİKA

Nikos Kazancakis ve ZORBA

Bu hafta, hem kitabını okuyup, hem de filmini izlediğim Kazancakis'in efsane kitabı Zorba ile aslında bize ne anlatmak istediğini analiz etmek istedim . Tabii ki öncelikle onu daha iyi tanımamız gerekiyor sanırım.

Kazancakis’in 20. yüzyılın en önemli Yunan felsefecisi olduğu ve eserleri yabancı dillere en çok çevrilmiş olan Yunan yazarlardan olduğu düşünülmektedir.

1883’de Girit’te doğar. 1902 yılında Atina Hukuk Fakültesine girer. Öğrenciliği sırasında ilk romanı Yılan ve Zambak yayımlanır.

1907’de “Şafak Söküyor” draması ile Atina Üniversitesi’ndeki bir yarışmada birincilik ödülü alır ve Paris’e gider.

Paris’te, Sorbonne Üniversitesi’nde lisansüstü çalışmalar yaparken, bir taraftan da Collège de France’da Henry Bergson’un seminerlerini izler; Nietzsche üzerindeki çalışmalarını devam ettirir.

1915’de arkadaşı Sikelianos ile birlikte Yunanistan’ı dolaşırlar. Tolstoy’u okur ve dinin edebiyattan daha önemli olduğuna karar verir, Tolstoy’un bıraktığı yerden başlamak için yemin eder.

1917’de bir maden işçisi olan Giorgis Zorbas ile tanışır, savaş sırasında düşük kalitede de olsa kömür ihtiyacının artması üzerine, onunla birlikte Peloponnes’te linyit madeni işletme girişiminde bulunurlar.

Konusu 1930'larda geçen roman, adı kitapta hiç belirtilmeyen bir yazarın ağzından anlatılır. Hayattan fazlaca bir beklentisi olmayan bu mutsuz entelektüel, bir süreliğine kendisini dinlemek ve yaşantısına çekidüzen vermek üzere kitaplarını bir kenara koyarak Yunanistan'ın Girit adasına gelir. Burada kendisine ait linyit kömürü madenleriyle de ilgilenecektir. Yazar burada aşırı davranışları olan, kaba saba ama hayata şehvetle bağlı orta yaşlı bir Yunan olan Alexis Zorba ile tanışır ve onu ustabaşı olarak işe alır. Aradan geçen birkaç aylık zamanda bu ilginç Yunan, genç yazarı derinden etkileyecektir. Zorba kendi ilginç hayat felsefesini genç yazara da kabul ettirdikçe yazarın hayata bakış açısı da yavaş yavaş değişime uğrayacaktır. Zorba'nın hayat felsefesinin bir parçası da yenilgileri umursamamaktır. Zorba'ya göre yenilgiler hayatın kaçınılmaz parçalarıdır ve ancak yenilginin sürekli olarak tadılması ile hayatın zaferlerinin tadına varılabilir.

Alexis Zorba, romanın başkahramanı olmanın yanı sıra, Kazancakis'in karakterine duyduğu hayranlıkla birlikte âdeta yüceltilmiştir. Gerçek bir kişi olduğu, Girit'te yaşayan fakir ve felsefi çizgide yaşamış bir insan olduğu sanılmaktadır. Kitabın önsözünde Kazancakis , kendisini etkileyen tarihin önemli isimlerini sıralar, bu isimler arasında Homeros, Buda, Nietzsche, Bergson gibi isimlerin dışında Zorba da bulunmaktadır. Bu sayede yazar karakterin kendisi için taşıdığı önemi, sunduğu yaşam felsefesini de okuyucuya aktarmıştır. Kitabın olay örgüsü içine çoğunlukla Zorba'nın hayat hakkındaki düşünceleri verilmiştir.

Daha fazla uzatmadan zaman makinemi çalıştırıp 1957 yılına Kazancakis ölmeden hemen önceki güne gitmek istiyorum.

-Üstadım, izin verirsen felsefeye gönül vermiş bir hayranın olarak Zorba kitabında aslında ne anlatmak istediğini merak ediyorum?

-Yabancı, istersen onu kendi hikayesiyle anlatayım bu sorunun cevabını o zaman daha iyi anlayacaksın.

«Komşumuz ihtiyar bir Türk olan Hüseyin Ağa çok yoksuldu, hanımı, çocukları da yoktu. Akşam eve geldi mi, avluda diğer ihtiyarlarla oturur, çorap örerdi. Ermiş bir adamdı Hüseyin Ağa. Bir gün beni dizlerine aldı; hayır duası eder gibi elini başıma koydu; 'Aleksi' dedi, 'Bak sana bir şey söyleyeceğim, küçük olduğun için anlamayacaksın, büyüyünce anlarsın. Dinle oğlum, Tanrı'yı yedi kat gökler ve yedi kat yerler almaz; ama insanın kalbi alır, onun için aklını başına topla Aleksi, hiçbir zaman insan yüreğini yaralama.'»

O, kaba saba görüntüsünün altında kendi hayatından süzdüğü tecrübelerini hiçbir kitapta yazmayan sözcüklerle anlatabilen tanıdığım en gerçekçi filozoftu!

Zorba aslında benim yaşam kılavuzumdu.

-« Hiçbir şey ummuyorum; hiçbir şeyden korkmuyorum; özgürüm…»

Sözü senin için ne ifade ediyor, üstadım?

-Yabancı vasiyetimdir, beni doğduğum topraklarda Girit’te Venedik surlarının dibine gömdüklerinde, mezar taşıma bu sözcüklerin kazınmasını istiyorum…