Dolar $
32.42
%-0.32 -0.1
Euro €
34.96
%-0.34 -0.12
Sterlin £
40.51
%-0.75 -0.3
Çeyrek Altın
4092.28
%0.61 24.65
SON DAKİKA

Jeoekonomik parçalanma nedir?

Ukrayna ile Rusya savaşa tutuşunca dünyanın ekonomi ocakları da tutuşmaya başladı. Ardından da hani hep derler ya " Coğrafya Kaderindir" diye, bu atasözümüz yavaş yavaş gerçekleşiyor.

Bizim de içinde olduğumuz bu bölge yüzlerce binlerce yıldır hep ateş altında. Hiç huzurlu sakin yaşayamamışız. Savaşlar ve terörle uğraşırken bir de başımıza kıtlık ve kuraklık sorunları çıkmaya başladı.  Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Covid-19 Pandemisinin - kriz üstüne kriz - hayatları mahveden, büyümeyi aşağı çeken ve enflasyonu yukarı çeken bir hale getirmesi. Yüksek gıda ve enerji fiyatları, dünya genelinde hane halklarını ağır şekilde etkilemesi. Finansal koşulların sıkılaşması, yüksek borçlu ülkeler, şirketler ve aileler üzerinde daha fazla baskı oluşturması hayatı zorlaştırıyor. 

Gıda ve diğer ürün kıtlıklarının giderilmesi, büyümenin önündeki engellerin kaldırılması ve iklimimizin korunması gibi acil küresel sorunları yalnızca uluslararası işbirliği çözebilir.

Ticaret, teknoloji standartları ve güvenlik üzerindeki gerilimler yıllardır artıyor, büyümeyi ve mevcut küresel ekonomik sisteme olan güveni baltalıyor. IMF araştırmasına göre, ticaret politikalarındaki belirsizlik tek başına küresel gayri safi yurtiçi hasılayı 2019'da yaklaşık yüzde 1 oranında azalttı ve Ukrayna'daki savaş başladığından beri, araştırmalar yaklaşık 30 ülkenin gıda, enerji ve diğer önemli emtia ticaretini kısıtladığını gösteriyor. Ceyla Pazarbaşıoğlu ismini duydunuz mu bilmiyorum.  IMF Strateji, Politika ve Gözden Geçirme Dairesi (SPR) Direktörü olarak çalışıyor. IMF'nin stratejik yönüne ve Fon politikalarının tasarımına, uygulanmasına ve değerlendirilmesine ilişkin çalışmalara öncülük ediyor.  Onun görüşü; “Daha fazla parçalanmanın maliyeti ülkeler arasında çok büyük olacaktır. Ve yüksek ücretli profesyonellerden ihracat yapan orta gelirli fabrika işçilerine, hayatta kalmak için gıda ithalatına bağımlı olan düşük ücretli işçilere kadar her gelir düzeyinden insan zarar görecektir. Daha fazla insan, başka yerlerde fırsat aramak için tehlikeli yolculuklara çıkacaktır.”

Hani derler ya böylesine okumuş ve başarılı çalışmalar yapan ve Dünyanın Parasını yöneten bir fonda da önemli görev yapan Ceyla Hanım dikkatimizi çekiyor ve bizi biraz uyandırıyor. 

Dünyamızı daha yoksul ve daha tehlikeli hale getirecek Jeoekonomik parçalanma güçlerine teslim olmamak lazım. Çevremizdeki ülkelerle savaşmak ya da onların savaşına dahil olmak yerine, toplu zorlukların üstesinden gelmek, ilerleme kaydetmek için nasıl işbirliği yapacağımızı düşünmek ve bu coğrafyayı iyi değerlendirmek lazım. 

Ülke olarak, dayanıklılığı artırmak lazım. Bunun için de ticareti güçlendirmek için var gücümüzle savaşmalıyız. Beklenen Kıtlık senaryosunu hafifletmek ve gıda ve diğer ürünlerin fiyatlarını düşürmek için ticaret engellerini yok etmeliyiz. Yani küreselci denen kimliklerin dünyayı bir köy gibi yönetmelerine imkan tanıyacak izinler verilmeye başlanacak. Çünkü, tedarik zincirlerini güvence altına almak ve küresel entegrasyonun iş dünyasının muazzam faydalarını korumak için sadece ülkeler değil, şirketlerin de ithalatı çeşitlendirmesi gerekiyor. Jeostratejik düşünceler bazı kaynak bulma kararlarını yönlendirecek olsa da, bunun parçalanmaya yol açması gerekmez. Bu konuda iş liderlerine önemli görevler vermek istiyorlar. Son zamanlarda İhracatın çeşitlendirilmesi ve artması ülke ekonomi dayanıklılığını da artırabilir.  Önemli borç kırılganlıkları olan düşük gelirli ülkelerin yaklaşık yüzde 60'ı ile bazılarının borç yeniden yapılandırmasına ihtiyacı olacak. Yatırım yoksa ve dahi üretim yoksa çok zor bir dönem bu ülkeleri bekliyor. Bu nedenle, Yirmiler Grubu'nun Borç Tedavisi için Ortak Çerçevesi gecikmeden iyileştirilmelidir. Bu, borçlular ve alacaklılar için net prosedürler ve zaman çizelgeleri koymak ve çerçeveyi diğer yüksek borçlu kırılgan ülkelere sunmak anlamına gelir.  COP26 iklim konferansı sırasında, küresel emisyonların yüzde 80'inden fazlasını temsil eden bizim de dahil olduğumuz 130 ülke, yüzyılın ortalarına kadar net sıfır karbon elde etme taahhüdünde bulundu.

Zor gerçek şu ki, ekonomik yapımız yıpranmaya başladığında hepimiz harekete geçmekte zorlandık. Bir bakıma ışık görmüş Tavşan gibi kalakaldık ortada. 

 Ancak ülkeler, ulusal sınırları aşan ve hepimizi etkileyen bu acil sorunlar etrafında şimdi bir araya gelmenin yollarını bulabilirlerse, parçalanmayı azaltmaya ve işbirliğini güçlendirmeye başlayabilir. 

Jeoekonominin gündeme getirdiği temel analitik konu, uluslararası ticaretten ve malların, hizmetlerin, sermayenin, insanların ve fikirlerin sınır ötesi akışından elde edilen kazançların işe yaramasını umuyoruz. Üretelim kazanalım mutlu olalım.