Dolar $
32.56
%0.03 0.01
Euro €
34.82
%-0.05 -0.01
Sterlin £
40.56
%-0.05 -0.02
Çeyrek Altın
3965.88
%-0.21 -8.18
SON DAKİKA

'İklim değişikliği nedeniyle 30 yıl içinde 140 milyon insan göç etmek zorunda kalacak'

Dünya Bankası Grubu 19 Mart 2018'de iklim değişikliğinin göç üzerindeki etkilerini inceleyen çok önemli bir rapor yayınladı. İklim değişikliğinin insanların nasıl göç etmesine sebep olduğu hakkında yapılan ilk ve en kapsamlı çalışma olan Dip Dalgası – İç İklim Göçüne Hazırlık (Groundswell: Preparing for Internal Climate Migration) başlıklı rapor, 2050 yılına kadar 140 milyon insanın iklim değişikliği yüzünden ülke içi göçe zorlanabileceğini ortaya koyuyor. Raporda üzerinde odaklanılan bölgeler ise Latin Amerika, Güney Asya ve Sahra Altı Afrika.

Raporda yer alan bulgulara göre, eğer iklim değişikliğine karşı somut adımlar atılmaz ise, iklim değişikliğinin etkileri sadece bu bölgelerde milyonlarca insanın zorunlu olarak göç etmesine ve insani krizlerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

Dünya Bankası Grubu’nun yayınladığı son rapora göre, iklim değişikliğinin ağırlaşan etkileri yoğun nüfuslu üç bölgede 2050 yılına kadar 140 milyon kişinin kendi ülke sınırları içinde göç etmesine neden olarak bir insani krize yol açıp, kalkınma sürecini tehdit edebilir.

Sera gazı azaltımı bu sayıyı düşürebilir

Ancak, sera gazı emisyon azaltımına dair küresel çabalar ve ülke bazında sağlam kalkınma planları dahil olmak üzere, birlikte hareket geçildiği takdirde 140 milyonun üzerinden kişiyi iç göçe zorlayan bu en kötü senaryo hafifletilebilir, etkilenen kişi sayısı yüzde 80, yani 100 milyon kişi kadar azaltılabilir.

Dip Dalgası – İç İklim Göçüne Hazırlık isimli rapor yavaş başlangıçlı iklim değişikliği etkileri ile, Sahra Altı Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika olmak üzere, üç gelişmekte olan bölgenin iç göç hareketleri arasındaki bağlantıya odaklanan ilk ve en kapsamlı rapor olma özelliğini taşıyor.

Rapora göre, küresel ve ulusal ölçekte acil iklim ve kalkınma eylemlerine başlanmadığı takdirde, bu üç bölgede 2050 yılına kadar onlarca milyon kişi iç göçe zorlanabilir. Bunlar su kıtlığı, mahsul kıtlığı, deniz seviyelerinin yükselmesi ve fırtınalar gibi artan sorunlar yüzünden giderek yaşanamaz hale gelen bölgeleri terk etmek zorunda kalan topluluklardan oluşacak.

Rapor, bu “iklim göçmenlerinin” ülke içinde ekonomik, sosyal, siyasi ya da diğer nedenlerden dolayı zaten hareket halinde olan milyonlara ekleneceği konusunda uyarıda bulunuyor.

“Zamanımız daralıyor”

Bu yeni raporun ülkeler ve kalkınma kurumları açısından bir uyarı niteliğinde olduğunu belirten Dünya Bankası CEO’su Kristalina Georgiva sözlerine şöyle devam etti: “İklim değişikliğinin etkileri derinleşmeden, bu yeni gerçeğe hazırlanmak için az zamanımız var. Şehirlerin kırsal bölgelerde artan göçle başa çıkmak ve eğitim, öğretim ve istihdam fırsatlarını iyileştirmek için attıkları adımların uzun vadeli getirileri olacak. Öte yandan, kişilerin oldukları yerde kalmaları ya da daha az kırılgan yeni bir yere taşınmaları konusunda doğru karar almalarına yardımcı olmak da önem taşıyor.”

Aralarında CIESIN Columbia Üniversitesi, CUNY Demografik Araştırma Ensititüsü ve Potsdam İklim Etkileri Araştırması Ensititüsü’nden araştırmacı ve modelleme uzmanlarının da bulunduğu ve Dünya Bankası Çevre Baş Uzmanı Kanta Kumari Rigaud liderliğindeki araştırma ekibi, üç bölgede iç iklim göçünün olası boyutunu tahmin etmek için modellemeler yapıldı.

Uzmanlar üç olası iklim değişikliği ve kalkınma senaryosuna bakarak, en “kötümser” (yüksek sera gazı emisyonları ve eşitsiz kalkınma patikaları) senaryo ile iklim ve ulusal kalkınma eyleminin arttığı “iklim dostu” ve “daha kapsayıcı kalkınma” senaryolarını karşılaştırdılar. Ülke içinde nüfus hareketleri modellemesi için her bir senaryoda demografik, sosyoekonomik ve iklim etkileri verileri 14 kilometrekarelik bir alana uygulandı.

Bu modellemeler kullanılarak iklim göçünün giriş ve çıkış sıcak noktaları, diğer bir deyişle, kişilerin geride bırakacakları yerleri ve yeni bir hayat kurmak için taşınmaya çalışacakları kentsel, kent çevresi ve kırsal bölgeler tanımlandı.

Rapor ekibinin liderliğini üstlenen Kanta Kumari Rigaud’a göre: “Doğru planlama ve destek olmadan kırsal bölgelerden şehirlere göç eden kişiler yeni ve daha da tehlikeli riskler ile karşı karşıya kalabilir. Kıt kaynakların oluşturduğu baskı yüzünden artan gerginlik ve çatışmalar yaşanabilir. Ama gelecek bu şekilde yaşanmak zorunda değil. İç iklim göçü gerçeğini kabul edip, ancak bugünden planladığımız takdirde bir krize dönüşmesini engelleyebiliriz.”