Hamas- İsrail ateşkes anlaşması sağlandı mı?
Uzun bir süre İsrail direndikten sonra çarşamba akşamı nihayet ateşkes anlaşmasının sağlandığı duyuruldu.
Üç aşamalı anlaşma daha önce önerilen ve Netanyahu hükümetinin reddettiği anlaşmaya çok benzediği için gözler Trump yönetiminin taraflar ve arabulucular üzerinde yaptığı baskıya dönmüştü. Bu baskı sadece sopa içermiyor elbette, bölgesel dengelerin yeniden İsrail açısından çok sorun yaratmayacak şekilde şekillenme olasılığını ve İsrail-Suudi Arabistan yakınlaşması başta olmak üzere İsrail ve bölge devletleri arasında yakınlaşma-normalleşme skalasında ilişkilerin iyileşme ihtimalini içeriyor. Bir nevi sanki hiç 7 Ekim saldırısı ve Gazze savaşı olmamış günlere geri dönüş. Elbette İsrail açısından bu geri dönüş çok kolay değil, ne de olsa savaş verip yıpranan taraf olduğunu ve işi en karlı şekilde kapatmak gerektiğini düşünüyor İsrail. Bu nedenle de kendini bağlayacak anlaşmalardan (ki bu anlaşmaların herhangi bir yerinde maraza çıkartmak ve çatışmalara geri dönmek son derece mümkün. İsrail, perşembe sabahı Gazze’de şiddet kullanarak nasıl marazalar çıkartabileceği mesajını da veriyor) kaçınmıştı İsrail.
İsrail için Hamas sorunsalı
Tel Aviv’e, ayrıca Hamas’ın dönüşebileceği bir Gazze geleceği satılmak isteniyor. Aslında İsrail’in satın alabileceği bir gelecek bu. Lübnan’da Hizbullah’ın direniş ekseni ile arasına mesafe koyma olasılığından çok daha güçlü bir olasılık, zira Hamas- hep söyledik- tek bir direniş ekseni hattından beslenmiyor. Kadrolar savaş esnasında mecburen değişti, ölümler yeni olasılıkları beraberinde getirdi. Kısaca Hamas’ın kendini sınırlandırması Mısır-Katar-Türkiye gibi aktörlerin Gazze’nin yeniden yapılandırılması içerisine çekilmesi ile, İran’ın kendini sınırlandırmasından bağımsız olarak, İsrail adına son derece değerli bir ihtimal. Ama İsrail Hamas’ın 7 Ekim’de direnişi nereden nereye taşıdığını/taşıyabildiğini unutamıyor ve Hamas’ın sınırlanmasına da tam güvenemiyor. Aslında İsrail’in Gazze’yi neredeyse dümdüz ettiği düşünüldüğünde bu çekinceye anlam vermek tam mümkün değil. İsrail, Gazze savaşının tam zaferle bitmediğinin (çünkü rehineler kurtarılamadı) ve herhangi bir anlaşmanın Hamas’a bir aktör olarak var olma alanı tanıdığının farkında. Çarşamba günkü kararı en nihayetinde İsrailli müzakerecilerin alma nedeni Trump’ın baskısı kadar, rehineler meselesinin çözülme isteğiydi. Netanyahu hükümeti ne kadar rehinelerin kaderiyle ilgilenmiyor görünse de Gazze’de zafer ve yenilginin belirleyicisi hala ne kadar Gazzeli öldürüldüğünden çok ne kadar rehine kurtarılabildiği. Bu konuda Hamas’ın elinde hala koz olduğu ve Trump’ın baskısının işe yaradığı ile ilgili yorumlar yapıladursun perşembe günkü hava birdenbire değişti.
Netanyahu/İsrail, perşembe günü neden caydı?
Perşembe saat 11.00’de Netanyahu’nun kabineyi toplaması ve anlaşmanın onaylanmasını sağlaması gerekiyordu. Kabine içerisindeki aşırı sağ unsurların Hamas ile her türlü anlaşmaya karşı çıktığı biliniyordu. Sonuçta kabine toplanmayı ve dolayısıyla anlaşmayı onaylamayı reddetti. Netanyahu, Hamas’ın Doha’da varılan anlaşmanın koşullarını anlaşılandan farklı yorumladığını ve önce Hamas’ın anlaşmayı onaylaması gerektiğini söyledi. Hamas, açıklama yaparak anlaşmaya sadakatlerini açıkladı. Kim kimi neden bekliyor belli değil yani. Sokaklar, erken bir sevinç yaşadı diyebiliriz ama dün Trump’ın açıklamalarından anlıyoruz ki Trump ve Biden yönetimleri de erken bir sevinç yaşamışlar. Anlaşma, bir esir değişimi ve ateşkes anlaşması olarak üç aşamada planlanmıştı ve Çarşamba arabuluculardan Katar’ın yaptığı açıklamada görüldüğü üzere uygulamanın nasıl olacağı konusunda pek çok belirsizlik zaten vardı. Netanyahu hükümeti son dakikaya kadar taleplerinde direniyormuş gibi gözükmüş ve belirsizliklere rağmen yine de anlaşmanın kabul edildiği duyurulmuştu. Aslında anlaşma, 6 haftalık ilk aşamanın tamamlanmasından sonra ne olacağı çok belli olmayan, dolayısıyla İsrail’e kaçış hakkı tanıyan bir anlaşmaydı. Bilindiği üzere Hamas, ikinci aşamayla ilgili müzakereler devam ederken bir anlaşmazlık durumunda dahi ateşkesin devam etme garantisini istiyordu. Netanyahu hükümeti ise bir anlaşamama anında çatışmaya geri dönme hakkını saklı tutmak istiyordu. Bu konu tam açıklığa zaten çarşamba akşamı kavuşmamıştı. Zira Biden yönetimi, Hamas’a bu yönde bir garanti verildiğini ima ediyordu. Netanyahu yönetimi ise taviz verildiğini reddediyordu. Aynı belirsizlik Filedelphia koridoru için de geçerliydi. Trump/Biden yönetimlerinin bu konuda İsrail’in isteklerini mümkün mertebe karşılamak için Mısır’a baskı yaptığı biliniyordu. Ancak anlaşma İsrail’in Filedelphia koridorunu sonsuza dek kontrol altında tutamayacağını da ima ediyordu. Dolayısıyla Mısır, İsrail’in çekilmesinin süresi ile ilgili esnek davransa da koridor üzerindeki haklarını korumak istemişti. Netanyahu hükümeti bu koridorların kontrolünü ölüm-kalım meselesi olarak kamuoyuna yansıtmıştı ve o nedenle şimdi aklı selim bir çekilme önemli bir taviz olarak görülüyordu. Hükümetteki sağcı partilerin itirazları daha Doha’dan müjdeli haber gelmeden bu yüzden duyulmaya başlamıştı. Akşam saatlerinde bugünkü caymanın ilk işaretleri Netanyahu’nun ofisinden verildi. Bilindiği gibi ilk aşama 30 rehineye karşı çok sayıda Filistinli mahkûmun serbest bırakılmasını içeriyor. Netanyahu, Hamas’ın mahkumların kim olacağını belirlemek istediğini ve İsrail’in buna itiraz ettiğini duyurmuştu. Esir takasını içeren her anlaşma Hamas’a bir varlık alanı sağlıyor. Ne olursa olsun ölmeye hazır bir toplumda Filistinlilerin evlerine dönmesini Hamas sağlıyor. İsrail’in bu tablodan hoşnut olmadığını, Hamas ile ilgili bir zafer anı hayal ettiğini biliyoruz. Rehinelerin kurtarılamadığı, Hamas ile anlaşılarak serbest kaldığı bir tablo en nihayetinde Hamas kadrosuz da bırakılsa bir zafer duygusu/düşüncesi doğurmuyor.
Trump ne diyecek?
Anlaşmanın ikinci ve özellikle üçüncü aşaması zaten müzakerelere tabiydi. Üçüncü aşama Gazze’nin yeniden yapılanması meselesini kapsıyor ki Hamas’ın geleceği ne olacak, Filistin devleti kurulabilecek mi gibi zor soruların cevabının 3-5 yıllık bir süre içerisinde aranmasını içeriyor. Sözün özü zaten bu anlaşma bugün kabul olsa ve pazar günü uygulanmaya başlasa da çok su kaldıracak bir süreci beraberinde getiriyordu. Yine de anlaşma olsaydı çok önemliydi. Gazze ve rehine/rehine aileleri için önemi bir yana şöyle diyebilecektik: a)- Ortadoğu’da dengelerin yeniden oturması konusunda Gazze savaşı bir engel ve bu engelin ortadan kalkması için ilk adım atıldı. Ve b)- Trump/ABD istediği takdirde İsrail’i zorlayabilir, ikna edebilir ve sınırlandırabilir. Netanyahu, yaptığı manevra ile Çarşamba kabul, Perşembe cayma, hem bu iki çıkarımı söylememizi zorlaştırdı. Ayrıca, Trump karşısında topu İsrail siyasetinin sularına atmış oldu: şöyle dedi; İsrail siyaseti zor bir siyaset, beni ikna etseniz bile İsrail siyasetini ikna edemiyorsunuz. Kesin zaferler, büyük kazançlar bekliyoruz diyor. Pazartesi günü yemin edecek Trump, Hamas-İsrail anlaşmasını Ukrayna Anlaşmasını önceleyen bir başarı hikayesi olarak sunacaktı. Bu olmayacaksa, Netanyahu ile nasıl ilgileneceği Trump’ın baskı politikalarının gücü ve dirayeti konusunda bize bir fikir de verecek.