Dolar $
32.54
%0.08 0.02
Euro €
34.96
%-0.21 -0.07
Sterlin £
40.76
%-0.27 -0.11
Çeyrek Altın
3986.96
%-0.13 -5.19
SON DAKİKA

Avrupa Birliği fikri, Erasmus ve Deliliğe Övgü

Öncelikle asıl merak ettiğim şeyin Avrupa'da halen uygulanan Erasmus öğrenci değişim programına, neden Roterdamlı Erasmus'un isminin konulmasıydı?

Sonrasında elbette ki üstadın en önemli eseri “Deliliğe Övgü”yü analiz edecektim.

Erasmus hümanist düşüncenin öncülerinden kabul edilir. O, ırk, ulus ve sınıf ayrımı olmayan bir Avrupa hayal ediyordu. Ayrılıklar ortadan kalkınca, her türlü anlaşmazlık ve savaş sona erecekti. Avrupa kültürünün ortak bir sanat ve bilim çatısında birleşmesi fikrini savundu. Ona göre kendisini Hümanist bir anlayışla, sanat ve bilimle terbiye eden insan evrenseldi, hiç bir anlaşmazlıkta, çatışmada savaştan yana olmazdı.

Hümanist düşüncenin öncüsü, Rönesans’ı şekillendiren felsefecilerden birisi olmasının yanı sıra bir taraftan ortak bir kültür çatısı altında buluşmuş bir Avrupa fikrinin, Avrupa Birliği'nin çekirdeğini oluşturması, diğer yandan farklı ülkelerde öğrenci ve öğretmen olarak bulunmuş olması, Avrupa öğrenci değişim programına onun isminin verilmesini sağlamıştır.

O halde, Roterdamlı Erasmus kimdi?

Günümüzde, Rönesans’la birlikte ortaya çıkan hümanizm akımının yaratıcılarından ve en büyük temsilcilerinden biri olarak bilinen Rotterdamlı Erasmus, 1465 yılında Hollanda'nın Rotterdam kentinde doğdu. Ayrıca bugünkü ortaöğrenimi karşılayan bir öğrenim döneminin ardından Augustin tarikatına girerek rahip oldu. Ancak hiçbir zaman geleneksel anlamda bir rahip olarak etkinlik gösteremedi; kendini daha çok bilime adamak istediği gerekçesiyle, dini makamlardan "cüppe giymeme" iznini aldı.  Paris Üniversitesi'ne devam etti. 1499'da İngiltere'ye gittiğinde, John Colet, Thomas More  gibi aydınlarla tanıştı ve bu dostluklarla ufku daha da genişledi.

Papalığın düşünceler üzerinde kurduğu hegemonyaya karşı çıkarak, gerçek Hristiyanlık ruhunu antik çağın yalınlığında aradı. Güzel sanatların ve bilimlerin yayılmasını, Avrupa'nın ortak bir sanat ve bilim anlayışının çatısı altında birleşmesini, hümanizmin birinci koşulu saydı. Özgün yapıtlarıyla ve çevirileriyle antik çağ düşüncesinin Avrupa'da yayılmasına çok büyük katkılarda bulundu. Martin Luther'in reformları başladığında, kilisenin yenilenmesi görüşüne katılmakla birlikte, Hristiyan dünyasının kargaşaya, parçalanmaya sürüklenmesine şiddetle karşı çıktı.

1536'da Basel'de öldüğünde  Avrupa'nın düşünce yaşamında papaların bile ziyaretine geldikleri bir kişi olacak kadar saygın bir yer edinmişti.

Deliliğe Övgü, Erasmus'un canlılığını, geçerliliğini ve çekiciliğini günümüze değin değişmeden koruyabilmiş tek yapıtıdır. Bu küçük kitabın taslağını 1509 yazında, İtalya'dan İngiltere'ye yaptığı yolculuk sırasında çıkaran Erasmus, yazma işini İngiltere'de, dostu Thomas More'nin evine vardıktan kısa süre sonra gerçekleştirdi; kitabı da Thomas More'a adadı. Yapıtını birkaç gün gibi kısacık bir sürede tamamlayan Erasmus, bu arada hiçbir kitaptan yararlanmadı.

Gülmece türündeki yapıta egemen olan iki temel görüş vardır. Bunlardan birine göre gerçek bilgelik, deliliktir. Öteki görüşe göre ise kendini bilge sanmak, gerçek deliliktir. İnsana yeryüzünde yaşama gücü kazandıran şey, gerçek bilge olma niteliğiyle doğrudan doğruya deliliğin kendisidir. Kitapta delilik, kendi kendisine övgüler düzer; bu arada çocuklukta ve yaşlılıkta, aşkta, evlilikte ve dostlukta, politikada ve savaşta, yazında ve bilimde deliliğin nasıl her zaman egemen olduğu gösterilir.

Tüm uğraş alanları, bu arada özellikle din kurumu ve din adamları bu panorama çerçevesinde sergilenir. Deliliği konuşturma kisvesi altında Erasmus, çağının kilisesine ve o kilisenin mensuplarına en acımasız eleştirileri yöneltir. Bu niteliğiyle “Deliliğe Övgü” çağlar boyunca bağnazlığa karşı kaleme alınmış en yetkin düzeydeki başyapıtlardan biri olmuştur. 

Yapıtın yazılışını izleyen sonraki yüzyıllarda  haklı olarak  düşünce düzeyindeki bağnazlığın her türlüsüne yönelen bir eleştiri diye yorumlanması, belki de bugüne değin koruduğu kalıcılığın baş nedenidir.

Daha fazla detaya inmeden zaman makinemle 1509 yılına kitabın yazıldığı döneme gidiyorum.

-Üstadım çok uzaklardan geldim, seni ve çalışmalarını bilen takdir eden bir hayranın olarak ‘Deliliğe Övgü’ kitabını aslında neden yazdığını merak ediyorum?

-Yabancı bu kitabı dostum Thomas More’un evinde yazdım. Latin ozan Horatius’un ‘hakikati gülerek söylemek’ ilkesinden yola çıkarak, gerçekleri anlatmaya çalıştım. Kilisenin bağnaz yapısına karşı acımasız eleştirilerimi belki de aforoz edilmeden ancak bu metotla yazabilirdim...

Ancak bana göre gerçek anlamda delilik, hem bilgelikte hem de kendini bilge sanmakta gizlidir...

-Son tahlilde bana hayat hakkında ne tavsiye edersin üstadım?

-Talih, cesaretli ve atılganlara güler yüz gösterir yabancı.

İnsanın her şeyi iyi tanımasını engelleyen iki şey vardır: Biri ruhunun önüne perde çeken utanma, öteki de kendisine tehlikeyi gösterip büyük işlemlere girişmekten yüz çevirten korku.

Sonuç olarak yabancı; Körlerin ülkesinde, tek gözlü insan, kral olur…