Dolar $
32.57
%0.14 0.04
Euro €
34.8
%0.02 0.01
Sterlin £
40.66
%0.09 0.03
Çeyrek Altın
4070.5
%0.08 3.14
SON DAKİKA

Gelişmekte olan pazarlarda büyüme

Huzursuzluk ve ekonomide düşük performans, gelişmekte olan dünya ülkelerine musallat oluyor ve çıkmaza da sokuyor.

Covid-19, çürümüş bürokrasilerden yıpranmış sosyal güvenlik ağlarına kadar, güvenlik açıklarını acımasızca açığa çıkardı ve istismar etti. Bunun yol açtığı umutsuzluk ve kaos, derin bir ekonomik sorunu alevlendirmekle tehdit ediyor: birçok yoksul ve orta gelirli ülke, en zenginleri yakalama hünerini kaybediyor.. 

Pekiyi gelişmekte olan pazarlarda büyümeyi ne yönlendirir?

Birçok yükselen piyasa ülkesi, ihracat talebinden ziyade iç talep tarafından yönlendirilmektedir. 2011'den bu yana büyüme oranlarının genel olarak aynı kalması, yükselen piyasa performansının devam ettiğini gösteriyor. Yükselen piyasa ekonomileri genellikle ihracata dayalı bir ekonomiden çok yurt içi odaklı bir ekonomiye dönüşüyor.

2000'lerin başında yükselen ekonomiler, yabancı teknolojiyi özümseyerek, üretime yatırım yaparak ve ekonomilerini ticarete açarak nasıl zenginleşebileceklerinden bahsedip duruyorlardı. Kişi başına ekonomik çıktının Amerika'dan daha hızlı büyüdüğü ülkelerin payı 1980'lerde %34'ten 2000'lerde %82'ye yükseldi. 

Bu etki çok önemliydi. Sayesinde yoksulluk düştü. Çok uluslu şirketler sıkıcı eski Batı'dan uzaklaşmaya başlamışlardı ki, bu rüya gibi altın çağ erken sona erdi. Bu anlattıklarım tabii ki benim düşüncem. Ama okuduğum raporlar ve ekonomik göstergeler bana yol açıyor. 2010'larda büyüme gerçekleştiren ülkelerin payı % 59 lara düştü. Bir bütün olarak Latin Amerika, Orta Doğu ve Sahra altı Afrika zengin dünyanın daha da gerisinde kalmaya başladı. Durum böyle olunca da gelişmekte olan Asya bile eskisinden daha yavaş ilerliyor şimdi.

Bu yüzyılın başlangıcı, gelişmekte olan ekonomiler sınırsız bir iyimserlik ve şiddetli bir hırs kaynağı doluydu. Bugün Güney Afrika bir ayaklanmadan sarsılıyor, Kolombiya şiddetli protestolara maruz kaldı ve Tunus anayasal bir krizle karşı karşıya. Liberal olmayan hükümetler tekrar moda olmaya başladı bile. Hatırlarsınız Peru başkanı ve bağımsız kurumları Brezilya, Hindistan ve Meksika ülkeleri tarafından ekonomik saldırı altında olduğu için bir Marksist yemini dahi etti.

Bu huzursuzluk ve otoriterlik dalgası, çürümüş bürokrasilerden yıpranmış sosyal güvenlik ağlarına kadar güvenlik açıklarını ortaya çıkaran ve istismar eden Covid-19'u kısmen yansıtıyor. Umutsuzluk ve kaos, derin bir ekonomik sorunu alevlendirmekle tehdit ediyor. Yani başka bir deyişle, birçok yoksul ve orta gelirli ülke, en zenginleri yakalama hünerini yavaş yavaş kaybediyor.

Nereden çıkarıyorsunuz diye soracak olursanız dünya ülkelerindeki ekonomik kaynaklar ve OECD ülkeleri gelişmekte olan piyasaların büyümesinin, Aralık tahminindeki % 1,6'dan dördüncü çeyrekte COVID öncesi seviyesinin % 4,5 üzerinde olmasını beklemesini size hatırlatırım.

Küresel olarak toparlanmanın hızı büyük ölçüde değişti, ancak aşı olanların sayısının yükselme eğiliminde olması ve küresel sermaye harcamalarının yeniden başlamasıyla, bu yılın ikinci yarısında gelişmekte olan piyasalarda daha güçlü bir toparlanma bekleniyor.

Enflasyonun geri dönüşü, ekonomik büyüme için iyi bir işaret ve bu nedenle, özellikle en yüksek işletme kaldıracı seviyelerine sahip olanlar olmak üzere, gelişen piyasa hisse senetleri için iyi olacak gibi. Hisse senedi uzmanları, çekirdek enflasyonun gelişmiş piyasa enflasyonunun yolunu izleyeceğini ve yakın vadede daha yükseğe çıkacağını, ancak orta vadede sınırlı kalacağını düşünüyor.

Genel olarak, gelişen piyasa borçlarına ilişkin görünüm yapıcı ve varlık sınıfının güçlü mutlak riske göre ayarlanmış getiri sağlamaya hazır olduğuna inanıyoruz.

Mevcut ortamda, pazarın segmentleri ve tek tek ülkeler arasında seçici olmanın bu getirileri yakalamanın anahtarı olacağına da inanıyoruz. Özellikle üç alanda zorlayıcı bir değer görüyoruz: yüksek getirili sabit para birimi devlet borcu, şirketler ve giderek artan yerel para birimleri.

Ancak kısa vadede, daha temkinli bir yaklaşım izleniyor. Maliye ve para politikası karışımına ilişkin süregelen belirsizlik nedeniyle henüz anlamlı bir risk eklemeye başlamadık. 

Genel olarak, gelişen piyasa borçlarına ilişkin görünüm iyileşiyor ve varlık sınıfının güçlü mutlak ve riske göre ayarlanmış getiri sağlamaya hazır olduğuna inanıyor inanmak istiyoruz. Mevcut ortamda, pazarın segmentleri ve tek tek ülkeler arasında seçici olmanın bu getirileri yakalamanın anahtarı olacağına inanıyoruz. 

Bu günlerde devletin de katkısıyla Ekonomik Evrimi Teşvik Etmek gerekiyor. Şu anda gelişmekte olan ülkeler neredeyse, dünyadaki küresel tüketim harcamasının üçte birini temsil ediyor.