YPG-PYD güçlendi mi, zayıfladı mı?
Bazı strateji uzmanları Suriye'de meydana gelen gelişmeler nedeniyle YPG-PYD' nin güçlendiğini, öneminin arttığını ve önünün açıldığını iddia ediyorlar.
Bu uzmanlardan bir kısmı ‘’Terörsüz Türkiye’’ girişiminin de bu yüzden başlatıldığını düşünüyorlar. PKK taraftarı olup, silah bırakmaya karşı olan stratejistler de bu fikirde. Bu zatların ortak özelliği Avrupa’nın en güzel şehirlerinde lüks hayatlar yaşıyor olmaları. Lafa gelince sürgün de çile çekiyorlar. Önce Kandile, Gara’ya yerleşin sonra silah bırakmaya karşı çıkın. Kendisi dağda olmayanın, evladını dağa göndermeyenin silah bırakmaya karşı çıkması en hafifinden vicdansızlıktır. Gariban Kürt Mehmetler siz lüks hayatlarınıza devam edin diye ölmek zorunda mı?
Suriye’deki ve dünyadaki gelişmeler PYD-YPG’ yi çok zayıflattı. Devrimden önce Şam rejimi PYD ile iş birliği yapıyordu. Bu iş birliğinin meşruiyet kazandırdığı PYD dünyaya Şam üzerinden ulaşıyordu. Zira PYD’nin kontrolünde ki bölgenin kuzeyinde ve batısında Türkiye, doğusunda Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi yani Barzaniler var. Şimdi Şam’da devrimcilerin eline geçince dört taraftan kuşatılmış oldular.
Bir an için Ankara’nın YPG’nin üzerine gitmekten vaz geçtiğini var sayalım. Bugün itibariyle PYD dört şehri (Kamışlı, Kobani, Rakka, Haseke) ve Deyrezor eyaletinin kırsalını kontrol ediyor. Petrol ve gaz yataklarının %90’ı Arapların nüfusun %85’ini oluşturduğu Rakka ve %95’ini oluşturduğu Deyrezor’un kırsalında. Bu coğrafyada günde 1,5 milyon varillik kapasite varken PYD sadece 40 bin varil petrol üretebiliyor. Türkiye’nin günlük tüketiminin 1 milyon varil olduğunu göz önüne alırsak kapasitenin büyüklüğünü daha iyi anlarız. Doğalgazda da durum petrolden farklı değil. Suriye’nin ayağa kalkmak için finansman ihtiyacı varken HTŞ; Rakka ve Deyrazor’un kırsalını PYD’ye bırakabilir mi?
Türkiye’nin yaptığı askeri harekatlar PYD’yi güneye itti. Bunun sonucunda PYD’nin kontrol ettiği coğrafyadaki nüfusun yapısı değişti. Şam’da Sünni Arap bir iktidar varken dindar Rakka ve Deyrazor halkı neden dinsiz PYD yönetimini kabul etsin?
İstisnasız bütün muhalif gruplar PYD’ den kendilerini yarı yolda bıraktığı için nefret ediyorlar. Arap baharı başladığında, muhalifler inisiyatifi ele geçirmişken, Esad rejimini devirmek üzereyken PYD, Suriye’nin kuzeydoğusunun kendisine verilmesi karşılığında Şam’la anlaştı ve PYD taraftarları alanlardan çekildi. Bu anlaşmadan sonra bir milyona yakın Suriyeli öldü. Altı milyon Suriyeli yurtdışına çıktı. Bir o kadarı da ülke içinde yer değiştirdi. Sizce bu insanlar ve onların iktidarda ki temsilcileri bunları unutur mu?
PYD bir kere bile Şam rejimiyle karşı karşıya gelmedi, çarpışmadı. Aksine HTŞ ve SMO ile çatışan rejim güçleri çekildikleri yerleri PYD’ye teslim ettiler. Rejimi devirenler; Türkiye tarafından kurulan SMO ve yine Türkiye tarafından korunup kollanan ve İdlip’te muhafaza edilen HTŞ iken PYD nasıl güçlenmiş olabilir?
PYD; BM tarafından tanınan Esad rejimi tanıdığı için meşruydu. Görevdeki hükümet tanımadığında meşruiyetini kaybedecek. Suriye’de Rusya ve İran varken ve bu devletler tarafından desteklenen Esad iktidardayken askerlerini çekmeyi planlayan Trump neden Suriye’de kalmaya devam etsin? Türkiye ile giderek iyileşen ilişkileri neden riske atsın? Hele Ankara, DEAŞ militanlarının tutulduğu kampların sorumluluğunu üstlenmeyi kabul etmişken.
Hepsini geçtim hangi devlet, topraklarında kendisinden emir almayan ve üstelik bir terör örgütüyle irtibatlı olan silahlı bir örgüte izin verir? İç savaştan önce Suriye’de böyle bir şey olabilir miydi?
PYD çok sıkışmış durumda. Ya sunulan şartları kabul edecek ya da Türkiye-HTŞ ve SMO’ nun birlikte icra edeceği bir süpürme harekatıyla tasfiye edilecek. PYD’nin 80 000 askeri olması çok güçlü olduğu yorumuna neden oluyor. Oysa askerlerin büyük çoğunluğu başka iş bulamadıklarından, maaş almak için örgüte katılan Sünni-Arap gençler. Hadi diyelim ki Kürt gençlerinin beyinlerini yıkadınız, Türkiye’ye düşmanlaştırdınız. Arap gençleri neden Araplarla, PYD için savaşsın? Kaldı ki Kürt gençlerinin de baskın çoğunluğu silah bırakacaktır.
Geçen hafta ABD’nin Dışişleri Müsteşarı Bass iki gün Ankara’daydı. Bu seyahatten sonra bir ABD heyeti Erbil ve Haseke’ye gitti. Akabinde Mesrur Barzani Ankara’ya, Mesut Barzani’nin özel temsilcisi Haseke’ ye gitti. Akabinde Mazlum Kobani’nin önümüzdeki hafta Erbil’e gideceği duyuruldu.
Ekim ayında YPG’nin Barzani’nin kontrolüne geçmesinin güçlü bir ihtimal olduğunu yazmıştım. Bu trafik, bu ihtimalin gerçekleşeceğini gösteriyor. Büyük ihtimalle İlhan Ahmet ve Salih Müslüm başta olmak üzere PKK’lı kadrolar Avrupa’ya sürgüne gidecekler. Yerlerine Barzani, Ankara ve El Şara’nın onayladığı isimler gelecek. Silahlı güçlerin bir kısmı tasfiye edilecek, bir kısmı orduya, polise ve jandarmaya katılacak. Kobani’de yeni yapılanmada bugünkü seviyede olmasa da görev alacak.