Dolar $
32.4
%-0.32 -0.1
Euro €
34.73
%-0.63 -0.22
Sterlin £
40.61
%-0.59 -0.24
Çeyrek Altın
3915.31
%-0.59 -23.12
SON DAKİKA

TÜYAP imza günümde Cumhuriyet'in 100.yılını kutlarken…

40.TÜYAP kitap fuarına bir okur olarak değil de bir yazar olarak katılmanın tuhaf ve buruk heyecanı ile kesişen Cumhuriyet'in 100. yılındaki hislerimi anlatmak istedim bugün.

Öncelikle kitabım İstanbul Depremi’nden bahsetmek istiyorum. Malumunuz hepimizin beklediği ancak kimsenin binaları için bir şey yapmak istemediği davetsiz misafir misali bir felaketi üç vakte kadar bekliyoruz. 25.yılında bu depremi artık sadece beklemeyelim, apartman olarak, mahalle olarak, ilçe ve şehir olarak depreme nasıl hazırlanmalıyız neleri yapmalıyız sorularını idealist bir akademisyenin cevapladığı, içinde 2020 yılında yakalandığı amansız hastalık neticesinde kaybettiğim canım kızımın da yer aldığı tamamen gerçek bir hikayesi ve felsefesi olan kitabımın imza töreninde hafta sonu okurlarımla buluştum. 

Eşim, oğlum ve küçük kızımın bana eşlik ettiği bu güzel günde ben ölsem bile kitabımda yaşamaya devam edecek olan canım kızım Ilgın, imzalamak için her kitabı açtığımda önsözde ki tatlı resminden bana gülümsemeye devam ediyordu…

Tıpkı Nietzsche’nin söylediği gibi, “Yazılanlar arasında en sevdiklerim, yazarların kanlarıyla yazdıklarıdır” sözünü adeta yaşıyordum...

Kitap 19 bölümden oluşuyordu. 1999 depremini yaşayan kitabın kahramanı, bina yıkıntıları arasından çıkarıldığı ilk bölümün senaryosu tamamlanmak üzere. Kitabımın yakında bir Netflix dizisi olarak çekimlerine başlanacak olması beni daha da heyecanlandırırken neden kitabın isminin İstanbul Depremi olduğunu soranlar için yanıtlamak istiyorum: Hem beklediğimiz İstanbul depremi ülkemizin geleceği açısından çok önemli hem de İstanbul’da kızımı kaybederek yaşadığım manevi depremi anlatsın istedim…

Daha fazla detaya girmek istemiyorum zira merak edenler alıp okuyabilir ya da sonrasında Netflix dizisi olarak izleyebilirler.

Cumhuriyet’in 100. yılında ülkemizin maddi ve manevi açıdan çok daha iyi durumda olmasını yaşanan huzursuzlukların çözüme kavuşmasını çok isterdim. Ancak maalesef insanlarımızı mutlu edecek düzeyde değiliz henüz.

Haksızlık etmek istemiyorum, elbette ki pek çok alanda ciddi mesafe kat ettik ancak batının standartlarında bir refah seviyesine ulaştığımızı söylemek çok güç.

Uğur Mumcu’nun sözleriyle Türk vatandaşı kimdir sorusunu yanıtlayacak olursak:

“Türk vatandaşı, İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalya ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir…”

Bakınız çok enteresan bir tanımlamadır bu. Adeta yüzünü batıya dönerek onların yasalarına göre hayatını idame ettirmeye çalışan ancak özünde İslam Hukukuna göre bir vicdanla karar vermeye mahkum bir millet düşünün…

Gerçekten insanların istediği nedir?

Devletin vatandaşından beklediği nedir?

Ya da bu şekilde kendini konumlandırmış ve başarılı olmuş başka bir Müslüman ülke var mıdır?

Sürekli maddi problem yaşayan, bilime, sanata, yazara, okumaya, kitaba hiç önem vermeyen bir ülke düşünün…

Ekonomik krizleri bitmeyen…

Refah seviyesinin asla en alt düzeyde ki insanlarını yerden kaldırmaya yetmediği.

Emeklilerin ortalama 7500 TL aylık alarak hayatta kalmaya çalıştığı.

En önemli üniversiteleri bitiren genç doktorlar ve mühendislerin dönmemek üzere yurtdışına gittiği.

Geride sadece ortalama eğitim almış sınırlı yetenekleri olan ve birbirine çok benzeyen insanların çoğunluğu oluşturduğu. 

Bir ülke düşünün…

Orta Doğu’da ne kadar işe yarayan akıllı üst düzey insan varsa Amerika ve Avrupa’ya giderken. Ne kadar işe yaramaz cahil insan varsa Türkiye’de kaldı. Ülke adeta orta doğunun çöplüğüne dönüştü.  

İşte tamda Cumhuriyet burada önem kazanıyor bence ve ümitler, bitti denilen yerden yeniden fışkırıyor. 

Atatürk’ün de söylediği gibi “Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Ey yükselen yeni nesil İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk onu devam ettirecek sizlersiniz.”

“Bütün ümidim gençliktedir…”