Dolar $
32.48
%-0.11 -0.03
Euro €
34.72
%-0.72 -0.25
Sterlin £
40.75
%-0.43 -0.17
Çeyrek Altın
3985.41
%-0.17 -6.73
SON DAKİKA

Gıdalarımız bizi zehirliyor mu?

Eskiden tarım ülkesi olarak nitelendirilse de son yıllarda artan maliyetler sebebiyle bu özelliğini günden güne kaybetmeye başlayan ülkemizde halen üretilmekte olan ürünlerde ve gıdalarda kullanılan katkı maddeleri sebebiyle ne kadar sağlıklı beslenebildiğimiz büyük bir soru işareti. İhraç edilen bazı ürünlerimizde zaman zaman bu sebeplerden dolayı büyük sorunlar yaşanıyor ve içeriklerinden veya kullanılan katkı maddelerinden dolayı satın alınmayan ürünler veya sebze/meyve bizlere satılıyor. Her ürünü analiz etme şansımız olmadığı gibi analiz etsek dahi alternatif olmaması veya alternatiflerin fiyatlarının çok daha yüksek olması gibi sebeplerle bu ürünleri tüketmek zorunda kalıyor, daha doğrusu zorunda bırakılıyoruz.

Avrupa Birliği, risk bulgularına ilişkin paylaşım yaptığı web sitesinde son günlerde Türkiye’den gönderilen gıda ürünlerine dair paylaşımda bulundu. Bu paylaşıma göre; susam ve helvada salmonella, kuru üzüm ve kuru beyaz dutta okstratoksin, kapari turşusunda E-220, kuru incir ve Antep fıstığında aflatoksin, limon ve portakalda ise chlorpyrifos methyl örneklerine rastlandı. Çoğumuz için bu teknik terimler bir şey ifade etmese de aslında çok büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız.

Salmonellanın yol açtığı salmonella enfeksiyonunu kişilerde ishal, ateş ve mide krampları ile belirti gösteren, etkisi ortalama yedi gün devam eden ve bazı durumlarda ölümle bile sonuçlanma ihtimali bulunan ciddi bir enfeksiyon olarak tanımlayabiliriz. Okstratoksin, topraktaki küflerin oluşturduğu ve gıdalara bulaşması halinde bağışıklığı baskılayan, böbreklere zarar veren, kanser oluşumu ve sinir sistemini bozmak gibi etkileri olan bir toksik maddedir. Aflatoksin, kuru gıda çeşitlerinde sıcaklık ve nemin artmasıyla birlikte oluşan mantarların salgıladığı bir mikotoksin çeşididir ve güçlü zehir etkisine sahip bu madde oldukça kanserojendir. Avrupa Birliği tarafından E-220 kodu ile tanımlanan kükürt dioksit gıdaların kurutulması için belli miktarlarda kullanıldığında zararsız bir ürün olsa da yüksek oranda kullanılması halinde solunum ve cilt problemlerine yol açabilen renksiz ve kokulu bir gazdır. Chlorpyrifos methyl ise bitkilere zarar veren haşereleri öldürmek için kullanılan bir madde olsa da çok zararlı olması sebebiyle çoğu ülkede yasaklanmış bir üründür. 

Bu ürünlerin çoğu sınırlı kullanım miktarlarında kullanıldığında bir zarara yol açmasa da burada sorun bu miktarın aşılmış olması veya gıdaların düzgün yetiştirilmemesi, depolanmaması gibi sebeplerle bunların oluşuyor olması. Yetiştirme konusundaki yetersizliğin sebebi olarak artan maliyetlerden ötürü çiftçilerin giderlere yetişemiyor oluşu gösterilebilir ancak ülkede artan her maliyetin bedelini ödeyen vatandaş bir de sağlığıyla mı bu bedeli ödemeli? Dünya çapında bir tarım krizi sön konusuyken ülkemizde aynı şekilde olaylar yaşanmaması için gerekli düzenlemeleri yapmalı ve geleceğimize, sağlığımıza yatırım yapmalıyız. Aynı şekilde ülkemize yakışır bir şekilde kaliteli gıda ürünü üretimine yeniden başlayarak ihracatımızı da arttırmalıyız ancak mevcut düzende o kadar çok sorun varken maalesef bu sorunlar önemli olsa da önemsiz gibi düşünülerek gereken önem verilmiyor. 

Umuyorum bu konunun önemi anlaşılır da önem vermediğimiz bu konu yüzünden çok da uzak olmayan bir gelecekte ülkece sağlık sorunlarıyla boğuşmayız.