Dolar $
32.45
%-0.18 -0.06
Euro €
34.72
%-0.76 -0.26
Sterlin £
40.57
%-0.55 -0.22
Çeyrek Altın
3980.24
%-0.3 -11.84
SON DAKİKA

Savaş mağdurları

Savaşın kazananı, kaybedeni hiçbir zaman olmamasına ve her iki taraf için de büyük yıkımlara sebebiyet vermesine karşın yeryüzünde insanlar var olduğundan bu yana hep bir çekişme ve savaş hali hâkimdir.

Savaşların en büyük mağduru kadın ve çocuklardan oluşuyor. Zaman ve konum ne kadar değişse de kadın ve çocuklar her zaman yaşanan güç savaşlarının sonucunda mağdur olmaya devam etmektedir. İsrail’in Filistin’e yapmış olduğu saldırılarında 2148 kişiden 578 tanesinin çocuk, 345 tanesinin kadın olması ve İsraillerin bahane olarak kullandığı mücahit sayısının 100 ‘ü bile geçmemesi bunun en bariz örneğidir. 1992-1995 yılları arasında gerçekleşen Bosna Hersek Savaşı sırasında yaklaşık olarak 100 bin kişi hayatını kaybetmiş, 2 milyon kişi evini terk etmek zorunda bırakılmış ve 50 bin kadın tecavüze uğramıştır. Bu durum bütün dünyanın kadınların mağduriyetlerini sonlandırması noktasında sorumluluk alması gerektiren bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kadın olmak zor olan bir dünyada yaşıyor iken birde anne olmak bir kadın için yeterince ağır bir yükü beraberinde getiriyor. Tüm bunların üzerine birde savaş sırasında kadın olma güçlüğü eklenince kadın için ayakta durabilmek oldukça güçleşir.

Savaşın içinde hayatta kalma savaşı bile birey için ağır bir yük iken, o ana dek ikinci insan muamelesi gören, sorumluluk alması engellenmiş kadın, bir anda koruyucu anne, şefkatli bir eş ve güçlü bir birey olmaya zorlanır. Savaşın direk ölümcül etkisinden kurtulsa da kendi içinden başlayacak ve hayatı boyunca unutamayacağı bir travma olarak hatırlayacaktır. Unutamayacağı psikolojik durumları bir yana, savaşa rağmen savaşın olduğun bir ortamda bir çocuk yetiştirmek durumunda kalacaktır.

Bir yerde mağduriyet varsa, savunmasız durumda olan topluluklar varsa orada illaki istismar söz konusu oluyor. Böyle çatışma ortamları kötü niyetli grupları cazibe merkezi haline geliyor. Kaçakçılık, kadın ve insan ticareti vb. bu bölgeler de bu tür faaliyetleri sürdürüyorlar. Bu durumdan en çok kadınlar ve çocuklar mağdur durumda kalıyorlar. Sivillerin korunması hususunda uluslararası kurumların, insan hakları örgütlerinin daha çok fazla sorumluluk alması gerekiyor.

Suriye’deki iç savaş 2011 yılından beri dünyanın ve ülkemizin gündeminin en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Muhalif güçlerin protestolarıyla başlayan bu süreç 9 yıldır birçok insanın hayatına mal olmuştur. Şehirleri viran hale gelmiştir. Suriye’deki savaş ortamından kaçıp komşu ülkelere ve ülkemize sığındılar. Göçle birlikte yeni bir hayat kurmakla ilgili mücadele içinde buluyorlar. Kendi ülkelerinde çatışma ortamında maruz kaldıkları zulmün ve işkencenin psikolojik ve sosyolojik etkilerini üzerinde taşıyarak ülkelerini terk etmek zorunda bırakıldılar. Suriye krizinin en mağdur kitlesi kadınlar ve kızlardır. Çocuk tacirleri, satılan kaybolan çocuklar, hapsedilerek yapılan işkenceler, tacizler, tecavüzler bunlar unutulmaz isteseler de unutamazlar…  Kadınlara ve kızlara sahip çıkılmadığı takdirde maalesef erken yaşta evliliklere mecbur ya da hayata tutunabilmek için yanlış yollara sürüklenebiliyor. Küçük yaşta büyük acılarla karşılaşıyorlar. Suriye savaşında, resmî verilere göre şu ana kadar 28.226 çocuk hayatını kaybetmiş, 4.469 çocuk ise tutuklanmıştır. Tutuklanan çocukların pek çoğunun akıbeti bilinmemektedir. Tutuldukları yerlerde uğradıkları işkenceler sonucu yaşamını yitiren çocuk sayısının ise 176 olduğu belirtilmektedir. Çok daha fazla çocuğun akıbeti ise savaş ortamında düzenli kayıt tutulamadığı için bilinememektedir.

Annelik makamı, çocuklarının ruhsal, kültürel ve fiziksel gelişimini ayakta durmakta çabaladığı bir dönemde bile fedakâr bir şekilde yapma zorunluluğudur. Patlayan bombalar, sıkılan kurşunlar ve bu kurşunlarla verilen kayıplarla sınırlı olmadığı alanlar savaş meydanları... 

Çünkü savaş üzerinden yıllar geçse bile göçün getirdiği psikolojik ve fiziksel baskısı toplumsal yaşamdaki etkileri, nesiller boyu sürecek hastalıkları ve travmaları ile toplumda yaşamaya devam edecek.