Dolar $
32.59
%0.17 0.05
Euro €
34.81
%0.13 0.04
Sterlin £
40.34
%-0.67 -0.27
Çeyrek Altın
4097.87
%0.75 30.18
SON DAKİKA

Kıtlık ekonomisi...

Ukrayna Rusya savaşı ile birlikte "kıtlık" kavramı gündeme geldi. Ama kamuoyunda kıtlık, kutuplardaki buzul dağı gibi bize uzak bir gerçeklik olarak algılanıyor. Ülkemizde hiç olmayacak, bize çok uzak bir tehlikeymiş gibi düşünülüyor.

Gerçekten kıtlık bize çok uzak bir olay mıdır? Dünya enerji kriziyle birlikte bu konuyu da değişik ortamlarda masaya yatırmaya başladı bile. Öyle senaryolar okuyorum ki, şaşıp kalmamak elde değil. Ülkemizin yapmaya çalıştığı “Kırmızı Hat” Avrupa için çok önemli. Geçtiğimiz hafta bu amaçla Ukrayna Limanından ilk Gemimiz demir aldı. Aslında kıtlık dediğimiz zaman hemen aklımıza sanki yiyeceklerin bittiği su bile bulunmadığı bir dünya aklımıza geliyor. Oysa ekonomik anlamda kıtlık, sınırsız ihtiyaçları karşılamak için talep edilen tüketicilerin satın alabilecekleri veya almak istedikleri miktarın arz edilen yani üretilen veya gerçek satın alınabilecek kadar miktardan daha büyük olduğu durumdur. İster öyle ister böyle ama kıtlık yokluk çok acıdır. Hatırlar mısınız bilmiyorum, tarih kitaplarından. Anadolu’daki en meşhur kıtlıklardan biri, MÖ 1200 yıllarında Hititlerin can düşmanları Mısır’dan yardım istemesidir. MÖ 235’lerde Türklerin Orta Asya’dan göçü de kuraklık gibi nedenlerle ortaya çıkan kıtlığa bağlanmakta. 1350-1800 tarihleri arasında dünyada hüküm süren “Küçük Buzul Çağı'na bağlı olarak soğuk havaların Osmanlı’da hububat rekoltesinde düşüşe yol açtığına, bunun köylerin boşalmasına, tarihçilerin deyişiyle “büyük kaçkına, onun da Celali İsyanlarına (1591-1611) sebep olduğu da biliniyor.

Tarih kitaplarını karıştırırsanız 1828 yılında İstanbul’da, 1873-74’de İç Anadolu ve Balkanlar’da, 1925-28’de Anadolu’da kıtlıklar yaşandığını göreceksiniz. Özellikle Hammer, fırtınaların yok ettiği donanmalar ile birlikte soğuk ve kıtlıklardan çok sıkça bahsetmekte. Bu ünlü yazarı şöyle de anlatayım size. Joseph von Hammer-Purgstall, Avusturyalı tarihçi, diplomat ve Doğu bilimleri uzmanı. Tarihçi, Yûsuf Hammer Purgstall olarak da bilinir.

Osmanlı 47 yılda 19 facia yaşadı

Türkiye’yi neredeyse karış karış dolaşan Amerikalı profesör ve endrokronolojist Peter Ian Kuniholm ağaçlarımızın yaş halkalarına bakarak ve arşiv bilgilerimizi de kullanarak 1564-1612 yılları arasında 19 kıtlık, açlık dönemi saptamış. Peter beyi de size hemen şöyle hatırlatayım. Voyager uzay aracının taşıdığı Türkçe “Sabah şerifleriniz hayır olsun” mesajının sahibidir o. ABD’li arkeolog Prof. Peter Ian Kuniholm, babasının Ankara’daki görevi sebebiyle 1949’da küçücük bir çocukken Türkiye’ye gelmiş daha sonra ülkemizle bağını hiç koparmamış. Şimdilerde ABD’nin Maine eyaletinde yaşayan Kuniholm uzay boşluğunda salınan Altın Plaga Türkçe mesajı okuyan kişi olarak da farklı bir üne sahip ülkemizde.  Biz gelelim yine kıtlık ile olan hatırlatmalara.

1564-65 Anadolu’da yaygın görülen kıtlık 1567’de Osmanlı İmparatorluğu’nun tahıl ihracatını yasaklamasıyla sonlanıyor.

1585 yılının Ocak ve şubat ayında İstanbul’da hiç yağmur yağmamış. Yazın da Rumeli ve Edirne’de yağış görülmedi. Batı Anadolu’da, İnebahtı ve Anadolu’nun doğusunda kıtlık 1586 -88 yıllarında Çorum ve İstanbul’u da etkiledi.  1591 yılına gelindiğinde Üsküp'te kıtlık başladı ve  Doğu Akdeniz’de tahıl pazarı yeniden açıldı. Tüm bunların ardından Şam’da açlık, soğuk veba salgınını tetikledi. Bu hastalıktan çiftçiler çok etkilendi. Tarım işçisi olmadığı için tarım da yapılamadı. Bu yıllarda İtalya devleti de  Kuzey ülkelerinden önemli miktarda tahıl ithal etmek zorunda kaldı.  1595-98 yıllarına gelindiğinde ise yine açlık başlıyor ve  Anthony Sherely, Anadolu’nun çoraklaştığını rapor ediyor. Yani yemyeşil olan ırmakların nehirlerin aktığı iç Anadolu bölgesi çoraklaşıyor. Bu arada olağan dışı rüzgarlar ve hortumlar nedeniyle de kilometrelerce ovalar insansız kalıyor. Bu nedenle Ankara’da 20 bin kişi açlıktan öldü.  Ankara’da 1874 yılında yaşanan kuraklıkta ineklerin yüzde 81’i ve koyunların yüzde 97’sini öldürmüş. 52 bin kişilik nüfustan 7 bini göç etmiş ve 20 bini ise çok acı ama bu duruma dayanamayarak ölmüş. 

Görüldüğü gibi üzerinde yaşadığımız bu topraklarda birçok kez kıtlık afeti görmüş. Benim de size bu yazıyı yazma nedenim tarihten ders almamız için. Yani arazi kullanımı, iklim değişikliği, kuraklık konusunda dikkatli olmazsak kıtlık bize çok yakın, büyük bir tehlike. 

Çok karanlık bir tablo çizmiş gibi olabilirim. Kusura bakmayın. Ancak uzun vadede kıtlık çağı bizi yakalayacak. Dikkatli olalım. 

George Santayana ne demiş: “Geçmişi hatırlamayanların yazgılarında geçmişi yeniden yaşamak vardır!”