SON DAKİKA

Yaşadığımız dünya yeniden mi şekilleniyor?

Şakir Akça 05 Þub 2025

Küreselleşen dünyada sınırların yeniden çizilmesi hem fiziksel hem de daha soyut bir şekilde şekilleniyor.

Fiziksel anlamda, devletler arasındaki sınırlar büyük ölçüde sabit kalsa da, ekonomik, kültürel ve dijital bağlamda sınırların yeniden tanımlandığını söylemek mümkün. Özellikle ekonomik, ticari ve dijital etkileşimlerde bu sınırların daha esnek ve geçirgen hale geldiğini görüyoruz. 

Uluslararası ticaretin artması, dijital teknolojilerin küresel düzeyde yayılması ve bilgi akışının hızlanması ülkeler arasındaki bağımlılığı artırıyor   ve bazı eski sınırların daha az anlamlı   hale gelmesine yol açıyor. Birçok ülkede  iç ve dış göç hareketliliği  de artmış durumda; insanlar daha özgür bir şekilde sınırları aşabiliyor, bu da kültürel ve toplumsal yapıların yeniden şekillenmesine neden olabiliyor.

Diğer taraftan, bazı bölgelerde milliyetçilik ve yerel kimliklerin ön plana çıkmasıyla, eski siyasi sınırların yeniden tartışmaya açıldığı bir durum da var. Brexit örneği, Amerika'daki yalnızlaşma (isolationism) hareketi ve Orta Doğu'daki bazı etnik ve dini çatışmalar, küreselleşmenin bazen ters tepebileceğini ve yerel sınırların yeniden çizilebileceğini gösteriyor.

Amerika, güç sarhoşluğuna girmiş bir şekilde sağa sola sarılarak, güvenlik açısından topraklarının sınırlarını belli nedenlere bağlayarak genişleme ve komşusu Kanada’yı dahi kendi topraklarına katmayla üstü kapalı tehdit ediyor. Soğuk Savaş döneminde, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada arasındaki yakın ittifak daha da güçlendi, ancak Kanada'nın Amerika'ya katılması gündeme gelmedi. Bunun yerine Kanada, bağımsız bir devlet olarak kalmayı tercih etti ve İngiltere ile olan tarihi bağlarını sürdürdü.

Kanada'nın Amerika topraklarına katılması, tarihsel olarak birkaç farklı strateji ve olayla gündeme gelmiş bir konu olmuştur. Ancak, bu fikir, çoğunlukla spekülasyon ve alternatif tarih kurgusu çerçevesinde ele alınmıştır. Kanada'nın Amerika Birleşik Devletleri'ne katılması konusuna dair birkaç önemli tarihi anı ve strateji önerisini gözden geçirebiliriz: Amerikan Bağımsızlık Savaşı'ndan sonra, özellikle 18. yüzyılın sonlarına doğru, bazı Amerikan liderleri Kanada'nın birleşik bir Amerika ile entegrasyonunu istemiştir. Bu dönemde Kanada, İngiltere'nin denetimi altındaydı ve bölgeye ait olan topraklar üzerinde Amerikan nüfuzunun artması için çeşitli stratejiler geliştirilmişti.

Bazı Amerikalı siyasetçiler, Kanada'yı, İngiltere'nin kontrolünde olan bir toprak olarak görüp, onu Amerika'ya katmayı hedeflemişlerdir. Örneğin, 1812-1815 yılları arasındaki 1812 Savaşı'nda Amerikan birlikleri Kanada'ya saldırmayı amaçlamış, ancak savaşın sonunda Kanada bağımsızlığını pekiştirmiştir.19.yüzyılın ortalarında, Amerika'da "Manifest Destiny" adı verilen bir inanç popülerdi. Bu inanç, Amerika'nın kıtadaki tüm toprakları kontrol etme ve "medenileştirme" misyonuna sahip olduğuna dair bir ideolojiyi temsil ediyordu. Bu ideolojiyi benimseyen bazı Amerikalılar, Kanada'nın da Amerika'ya katılması gerektiğini savunmuşlardır.

Kanada'nın Amerika'ya katılması, bazı Amerikalılar tarafından Alaska'nın Amerika'ya katılmasıyla paralel olarak ele alınmıştı. Alaska'nın satın alınması, Amerikan genişlemesinin bir simgesi olarak görülmüş, bu da Kanada'nın olası bir entegrasyonu için zemin hazırlamış olabiilir. Kanada 'nın Amerika'ya katılmasını tartışanlar olsa da, Kanada'nın kendi bağımsızlık yolunda ilerlemesi hızla gerçekleşti. 1867'de Kanada Konfederasyonu kuruldu ve Kanada kendi içinde birleşti. Bu, Kanada'nın bağımsız bir ulus olarak kendini tanımlamasına ve Amerika'dan farklı bir yol izlemesine olanak sağladı.

Başkan Trump, Çin’den yapılan tüm ithalatlara yüzde 10, Meksika ve Kanada’dan yapılan ithalatlara ise yüzde 25 oranında vergi uygulayabilmek için ekonomik acil durum ilan etti. Böylece büyük bir ticaret savaşının fitili ateşlenmiş oldu. Bir yandan da Kuzey Kutup bölgesinde bulunan Grönland Amerika’nın ilgi alanında Başkan Trump’la girmiş oldu. Danimarka Devleti şimdi topraklarına göz dikmiş dünyanın süper gücüne karşılık, bölge ülkelerinin desteğini yanına alarak topraklarının kimseye satılık olmadığını dünyaya ilan ediyor.

Kaos ortamı dünya haritasında yer mi değiştiriyor. Bir yanda Ortadoğu’da İsrail’in hakkı olmayan toprakları zoru kullanarak gasp etmesi. Güçlü ülkelerin kendilerini korumak için vahşi doğanın kurallarını mı uyguluyorlar. Yarın Çin de dünya sahnesinde toprak alma, işgal işlemlerine girişirse hiç şaşırtıcı olmaz. Dünya değişiyor, uyanık olmamız, dost ve müttefik ortaklıklarımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Büyük balıkların küçük balıkları gözlerine kestirmeleri uluslararası arenada çok büyük ekonomik dalgalanmalara ve kaos ortamının her geçen gün dahada artacağını gösteriyor. Dünya tüm insanlığın kardeşçe ve barış içinde yaşaması için çok geniş topraklara sahip. Aç gözlülük hepimizin ortak yaşam olanı olan dünyamızı cehenneme çevirmeden, birlikte haksızlıklara karşı durarak iyiliğin ve barışın hakim olması için mücadele etmeliyiz.