Dolar $
32.45
%-0.18 -0.06
Euro €
34.72
%-0.76 -0.26
Sterlin £
40.57
%-0.55 -0.22
Çeyrek Altın
3980.24
%-0.3 -11.84
SON DAKİKA
Son Yazıları

Anneler barış, çocuklar geleceğimiz!

22 May 2022

"Savaşta, tesadüf edeceğiniz çocuklar ile kadınlara, hasta ve ihtiyarlara dokunmayınız." Hz. Ebu Bekir.

Artık bugün biliyoruz ki bütün tarih boyunca yapılan savaşlarda askerler kadar; her zaman en büyük bedeli siviller; yaşlılar, kadınlar ve çocuklar ödemişlerdir Bir başka ifadeyle savaşlara karar verenler ve askerler için savaş bitmiş; ancak, kadınların ve çocukların acıları dinmemiş, çilesi bitmemiştir. Yaşanabilir, mutlu ve müreffeh bir geleceğin yeniden inşası ve sorumluğu savaşların dul bıraktığı analar ile öksüz ve yetim bıraktığı çocukların omuzlarında kalmıştır.

Bütün bu tarihi gerçekleri; eski Asur krallarının esirlerin gözlerini çıkardığı ve saraylarının duvarlarını süsleyen rölyeflerden, Firavun’un zulmünden Hz.Musa’yı Nil’e bırakan ilahi vahye muhatap annenin kıssasından, Cezayir’de, Bosna - Hersek’te anne ve çocukların kucak kucağa yattığı toplu mezarlar ile uzak ve yakın tarihin bize bıraktığı yazılı kaynaklardan öğreniyoruz.

Bütün bu tarihi gerçekliklerden güya dersler çıkarmak amacıyla; Birinci Dünya Savaşı sonrası teşekkül eden “Milletler Cemiyeti’ne, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ilan edilen “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ne ve 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”ye rağmen; UNICEF verilerine göre bugün: “Her dört çocuktan birinin savaşların ve afetlerin etkilediği bölgelerde yaşadığı; her 15 saniyede bir çocuğun açlıktan, yaklaşık günde 15.000 çocuğun da önlenebilir nedenlerden öldüğü” bir dünyada yaşıyoruz.

***

Son Ukrayna ve Rusya savaşı sırasında yaşanan ve medya aracılığı ile bütün dünyaya servis edilen insanlık dışı görüntüler; yaşlıların, anaların ve çocukların yaşadığı acılar, yıkılmış hânümanlar, sivillere yönelik katliamlar bu tarihi gerçeğe bir kez daha tanıklık etmiştir.

Halbuki, ülkemizin yetiştirdiği önemli bilim adamı ve devletler hukuku hocalarından Cemil Bilsel (1879- 1949) diyor ki: “ Her harp bir intibah doğurur. Harbin felaketleri nispetinde büyük olan uyanış, insanlığı, her harp sonunda, savaşın önünü alıcı girişimlere biraz daha yaklaştırır.”

Son Ukrayna- Rusya savaşı bir daha göstermiştir ki, insanlık, geçen asrın ilk yarısında yaşanan iki büyük dünya savaşının acılarından, Hiroşima ve Nagasaki’de atılan atom bombasının utancından dersler çıkarmamıştır. Balkanlarda, son olarak Bosna- Hersek’te yapılan toplu katliam ve soykırımlardan vicdanlar sızlamıştır. Halen Irak’ta, Suriye’de, Türkistan’da, Filistin’de ve dünyanın daha bir çok bölgesinde devam edip giden savaşlarda ve çatışmalarda ölen, yurtlarından edilen anaların ve çocukların çığlıkları duyulmamıştır. Afrika’da ve Yemen’de bir lokma ekmeğe ve bir damla suya muhtaç çocukların yaraları sarılmamıştır. Kısacası, çağdaş uygarlığın “insan onuru ve temel insan hakları” konusunda, insanlığa vadettikleri ile halen başarılanlar arasında utanılacak kadar az mesafe alınabilmiş ve bir arpa boyu yol gidilebilmiştir.

Yani uygar dünyanın siyasi liderleri, politika kuramcıları, askeri strateji planlamacıları, bir önceki yazımızda adından söz ettiğimiz Carl Sagan’ın eserindeki Afrikalı Kung San kabilesinin kadınlarının barış yolunda gösterdikleri erdemli duruşu ve cesareti görememişlerdir. Aksine zehirli oklarını saklamak yerine; bütün insan türünü mahvedecek boyutlardaki nükleer silahlarla tehdit etmişlerdir.

***

O zaman kendimizi sorgulamalıyız!

Unutmamalıyız ki, anneliği farklı bir konuma yerleştirerek,, küresel ölçekte kutsanmasına vesile olan en önemli şey Allah’ın annelerin fıtratında sakladığı ve annelerin de yüreklerinde büyüttüğü “sevgi ve merhamet” duygusudur.

Bu yıl, “Üçüncü Dünya Savaşı” endişe ve tartışmalarının gölgesinde kutladığımız son “Anneler Günü”nü öncelikle kapitalizmin alış- veriş gününe dönüştürdüğü ticari istismarından, kurtarmalı; kadınlığın en büyük onuru olan analık duygusuna yakışır bir seviyeye yükseltmeliyiz. O zaman anneliğin kutsanmasına vesile olan ve insanlığın geleceğini temsil eden “çocuk ve anne” arasındaki karşılıksız sevgi, saygı ve özveri erdemini bütün insanlığın ortak davranışı haline sokabiliriz. Böylece savaşlada tetiği çeken askerlerin ruhundaki “merhameti” gönüllerde yeniden canlandırabiliriz.

Kadim medeniyetimizin mirası, demokrasi bilincimizin arzusu olan “birlikte yaşama” kültürünü; temel insan hakları esasları, evrensel hukuk normları ve küresel barış gibi temel kavramlarla birlikte yorumlamalı ve insanoğlunun huzur içinde yaşayabileceği yeni bir medeniyete giden yolun önü açılmalıdır.

Kim bilir belki o zaman barışın simgesi olan analarımız ve geleceğimizin teminatı çocuklarımız için; savaşın yerine barışın , yoksulluğun yerine bolluğun, ölümün yerine hayatın, cehaletin yerine eğitimin egemen olduğu mutlu ve müreffeh bir dünya inşa edebiliriz.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları