Dolar $
32.48
%-0.11 -0.03
Euro €
34.72
%-0.72 -0.25
Sterlin £
40.75
%-0.43 -0.17
Çeyrek Altın
3985.41
%-0.17 -6.73
SON DAKİKA
Son Yazıları

Tukidides'den Çin dersleri

19 Haz 2020

Uluslararası İlişkiler alanında en çok bahsi geçen metinlerden birisi Tukidides'in Peleponez Savaşları'dır. MÖ 5nci yüzyıldaki savaşın çıkış sebebini inceleyen Tukidides, Atina'nın artan gücünün Sparta ve diğer Yunan devletlerinde yarattığı endişenin çatışmanın sebebi olduğunu söyler.

Bilhassa realist kuramın feyz aldığı bu bakış açısına göre, siyasal aktörlerden birisinin hızla sivrilmesi, sistemdeki güç dengesini bozacak ve çatışma ihtimalini artıracaktır. Daha sonra Tukidides tuzağı olarak da anılan bu yaklaşım birçok farklı durumu açıklamak için kullanılmıştır. En bilinenlerden birisi de 19ncu yüzyıl sonu ve 20nci yüzyılın ilk yarısında güçlenen Almanya’nın Avrupa’daki güç dengesini bozması ve iki dünya savaşına sebep olmasıdır.

Bugün de benzer bir durumu Çin’in Uzak Asya’da yükselişi ve küresel bir güç olarak Amerikan hegemonyasına meydan okumasıyla gözlemleyebiliyoruz. Obama zamanından beri ABD’nin yetkili ağızlarından da duyduğumuz üzere Çin’in tempolu ekonomik büyümesi ve ona eşlik eden askeri yatırımları, güç dengesinin önce Asya’da bozulmasına sebep olmakta ve ardından Amerikan hegemonyasına tehdit oluşturmakta. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri ABD ile yaşadığı sorunlar, Soğuk Savaş’ın sonlarına doğru bir süre ortak düşmanları Sovyetler Birliği sebebiyle yatışır gibi olmuştu ancak Tayvan gibi konular bir süre için göz ardı edilse de nihayetinde rekabet giderek şiddetlendi. ABD, Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler Birliği’ne uyguladığı çevreleme politikasının bir benzerini Çin’e yöneltip çevresindeki ülkeleri kendi güdümünde ekonomik ve askeri olarak örgütlenmeye teşvik etti. Güney Çin Denizi’nde Pekin’in güç gösterilerinin yarattığı korku da komşularını bu politikayı desteklemeye yöneltti.

Çin, diğer yandan büyük fonlarını kullanıp yurt dışında finansman ihtiyacı olan ülkelere kredi ve doğrudan yatırım olarak yönlendirerek siyasi kontrol sağlama yöntemini tercih etti. Bilhassa “kuşak ve yol” projesi ile kendi sınırları dışına büyük bir lojistik seferberliği ve buna eşlik eden siyasi açılım başlattı. Ekonomik güçle desteklenen böylesine aktif bir dış politikanın sadece ABD’yi değil bölgesindeki diğer güçleri de endişeye sevk etmesi kaçınılmazdı. Tukidides 21nci yüzyılda yaşasa, Çin’in bugünkü durumu ile Peleponez savaşları öncesi Atina’nın konumu arasındaki benzerliğe işaret ederdi.

Pekin’in demir pençesi

Trump liderliğindeki Amerika’nın Çin’le sorunlar yaşaması zaten bekleniyordu. Daha seçim kampanyaları sırasında Pekin’e olan soğukluğunu belli eden Trump, göreve geldikten sonra bilhassa ticaret üzerinden baskıyı artırdı. Çin’in uluslararası ticaret sistemini kendi lehine manipüle ettiğini öne süren ABD yönetimi, gümrük tarifeleri tehdidiyle ilişkileri bir hayli gerdi. Son salgındaysa Trump açıkça Çin’i ihmalkarlıkla suçlayıp yaptırım uygulayacaklarına dair açık tehditlerde bulunmaktaydı. Tam bu sırada Hong Kong meselesi patladı. 1842 Nanking anlaşmasıyla Büyük Britanya’ya devredilen bu ada 1997 yılında özerk statüsünü koruması vaadiyle Çin’e iade edilmişti. Bir elli yıl daha bu konumu sürdürmesi garantilenen Hong Kong bilhassa yabancı yatırımların en çok tercih ettiği yerlerden biriydi. Şimdi Pekin’in adanın üzerine çökmesi ve özerkliğini tırpanlaması gündeme gelince Hong Kong’da büyük gösteriler patlak verdi. Fakat Çin’in adaya tanıdığı “bir devlet, iki sistem” ayrıcalığını aşındırması halinde kimsenin elinde bunu durduracak bir güç de yok.

Diğer endişe verici gelişme ise binlerce kilometre uzakta Çin’in Hindistan sınırında yaşanıyor. 1962’de Hindistan’a acı bir yenilgi tattıran Çin, bir kez daha Himalayalar’da gerilimi tırmandırarak adale gücünü tüm dünyaya gösteriyor. Bu iddialı politikalar da hem ABD’ye hem de bölge ülkelerine bir kez daha ne kadar haklı çıktıklarını gösterme fırsatı veriyor. Çin kısa bir uykudan sonra yine dünyanın en büyük güçlerinden biri olarak ortaya çıkıyor. Hem ABD’nin hem de komşularının bu dev rakiple nasıl başa çıkacakları günümüzün en önemli siyasi sorunu olarak önümüzde duruyor.


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları