Dolar $
32.56
%0.13 0.04
Euro €
34.9
%-0.22 -0.07
Sterlin £
40.69
%-0.26 -0.1
Çeyrek Altın
3993.05
%0.02 0.82
SON DAKİKA
Son Yazıları

Süveyş Kanalı'nda sağlı sollu kırmızı tuğlalı binalar yükseliyor

14 Nis 2019

Kantara ve Re's-ül Aş da, Port Said ile Timsah arasında iki kasaba olup bunlardan ilki o civarda bulunan harabelerden alınmış kırmızı tuğla ile yapılmıştır. Söz konusu yer Büryet-üş Şam ile Mısır arasında gidip gelen kervanların güzergâhı olduğundan, ileride önem kazanacağı ve mamur olacağı açıktır. Diğeri, Menzele Gölü ortasında dıraglar ile deniz kanalından çıkarılan çamurların birikiminden oluşmuş adalar üzerine bina olunmuştur.

Deniz kanalı kıyısında halkı memurlar, işçiler ve bazı tüccardan ibaret olmak üzere; şimdiden birkaç şehir ve kasaba teşkil etmiştir. Özetle birisi anılan Timsah Gölü kenarında Mısır Valisi Fehametlü, Devletlü Paşa Hazretleri adına mensup İsmailiye şehridir ki, elan kampanya idaresinin merkezi ittihaz olunmuştur. Birisi de yukarda zikredilen El Cesir adlı şehir civarında bulunan Garş ve Akdeniz sahilinde olan Por Said şehirleridir.

Bunla da fellah işçiye mahsus meskenlerin, çoğu kerpiç veyahut hasırdan yapılmış küçük evler ise de, memurlar ve tüccarların barınması, mühimmat konması için tuğla ve kerpiçten sağlam nefis evler ve mağazalar inşa olunmuştur. Avrupa usulü geniş sokaklar açılıp, her tarafına da tatlı sular akıtılmıştır. İşbu şehirlerin her birinde kargir olarak birer cami-i şerif ile bir kilise ve bir hastane ve misafirhane ve diğer gerekli binalar inşa olunmuştur. İsmailiye’de, kampanya memurlarının ikametine mahsus Arap mimarisi üzere gayet nefis ve büyük bir saray da bitmek üzeredir. Bazı yerlerinde bahçeler de yetiştirildiğinden söz konusu şehir, çölün ortasında gayet latif ve gönül açıcı bir manzara peyda etmektedir.

Mezkûr Garş şehri önceleri kampanyanın merkezi olup sonradan merkezin İsmailiye’ye taşınması münasebetiyle bugün söz konusu mahallin önemi kalmamış ise de, yine bir takım memurlardan başka önceden yerleştirilmiş olan fellah işçi orasını terk etmediğinden ma’muriyetine zarar gelmemiştir.

DENİZ ÇAMURUNDAN OLUŞTURULAN ADALAR

Yukarıda anılan El Cesir adlı tepenin zirvesinde müteveffa Said Paşa için Kampanya tarafından İsviçre usulü gayet nefis bir köşk yapılıp, bitimi sırasında adı geçenin vefatı vuku bulmuş olduğundan, görmesi de müyesser olmamıştır.

Port Said şehri daha büyük olup, bundan fazla olarak; vapur ile idare olunur beş-altı kadar büyük fabrikaları vardır. Kampanya için demir, bakır ve ahşaba ilişkin her türlü alet ve edevatın bu fabrikalarda döküm ve imali mümkün ise de, Avrupa’dan getirilmesinde daha kolaylık olduğundan bunlar genellikle tamirat ile meşguldür.

Kantara ve Re’s-ül Aş da, Port Said ile Timsah arasında iki kasaba olup bunlardan ilki o civarda bulunan harabelerden alınmış kırmızı tuğla ile yapılmıştır. Söz konusu yer Büryet-üş Şam ile Mısır arasında gidip gelen kervanların güzergâhı olduğundan, ileride önem kazanacağı ve mamur olacağı açıktır. Diğeri, Menzele Gölü ortasında dıraglar ile deniz kanalından çıkarılan çamurların birikiminden oluşmuş adalar üzerine bina olunmuştur.

Yukarıda anılan şehir ve kasabalar, halkının büyük bölümü doğal olarak İslam, halkı Müslüman olduğundan kampanya tarafından tayin olunmuş imamlar ve müezzinler vasıtasıyla cami-i şeriflerde veyahut mescit kabul edilmiş yerlerde beş vakitte ezan okunup, cemaatle namaz kılınmaktadır. Müslümanlar arasında hukuka ilişkin oluşan davalar dahi bu imamlar marifetiyle şer’an görülmekte ve çözülmektedir.

KANAL BOYUNCA BİNALAR YÜKSELİYOR

Kampanya hastanelerine fark gözetilmeksizin her millet hastası kabul edilmekte ise de fellahların zikredilen bölgelerin hastanelerine nadiren başvurdukları duyulmuş ve benim gezmiş olduğum Port Said hastanesinde hiç ehli İslam hastası göremediğimden, bu da söz konusu rivayeti teyit eylemiştir.

Gerek söz konusu bölgelerde ve gerek kampanyanın kullanmış olduğu Vadi nahiyesinde, Mısır hükümeti tarafından hiçbir memur bulunmayıp, fakat angarya suretiyle getirilen ve istihdam edilen işçilere nezaret etmek üzere, miralay rütbesinde bir memur vardır. Adı geçenin özel bir makamı olmayıp söz konusu işçiler her nerede çalışırlar ise çadırla orada ikamet etmektedir.

Deniz kanalı boyunda bulunan bütün bölge ve merkezler telgraf hatları ile biri diğerine bağlı olduğundan işlere ilişkin hususlar, acil durumlarda telgraf vasıtasıyla muhabere olunduğu gibi, söz konusu hatların birisi de Zigazik’e uzanan Mısır hattına bağlandığından kanalın yönetimi doğrudan doğruya Mısır ve diğer yerler ile de haberleşmektedir. Bundan başka söz konusu bölgeler arasında günlük gelip giden muntazam posta olup bu dahi gereğine göre kayık ve hecinler (hızlı koşan develer) ile hızla işletilmektedir.

KANAL ETRAFINDA FİDANLIKLAR OLUŞTURULDU

Tatlı su kanalları vasıtasıyla imar olunacak araziden başka, yukarıda anılan Vadi nahiyesi de kampanyaya bırakılmış olduğundan bunun intikal tarihi olan 1861 miladi senesi Kânunuevvelinde söz konusu mahal: 4900 çiftçi ve 400 bâdiye- nişîn (çölde oturan) Arap olmak üzere; yalnız 5300 nüfusu kapsamaktaydı. İki sene sonra yapılan nüfus sayımında, söz konusu ahali 6829 çiftçi ve 3300 çölde yaşayan Arap olmak üzere, 10129 nüfusa ulaşmıştır. Yani hemen bir misli artmıştır. İntikal sırasında söz konusu yerde yalnız 12164 fidanlık, ziraata uygun arazi olduğu halde, anılan iki sene zarfında 14600 fidana ulaşmıştır. Geçen sene söz konusu arazide çeşitli cinslerden başka, altı bin fidan pamuk ekilmiş olup yalınız bundan 3 milyon franklık ürün satılmış ve kampanya 1280 kese gelir elde etmiştir.

Tatlı su kanalları boyunda daha pek çok boş arazi imar olunmak üzer, maktu bedeller ile kampanya tarafından Araplara ihale olunmuş ve bunlardan da bugün ziraata uygun hayli arazı meydana gelmiştir. Bu kanalın açılması ve yönetimi için kurulan kampanya; beheri 500 franka olmak ve beş senede ödenmek üzere 400.000 hisse için bunun 222.358’i Mısır, Fransa ve diğer ülkelerden isteyenlere satılmıştır. Küsuru (kalan) 177.642 hissesi, Mısır yönetimi tarafından satılıp gerekli olan bedeli aylık bir buçuk milyon frank taksit ile ifa kılınmakta bulunmuştur.

TATLI SU KANALLARINDAN ELDE EDİLEN GELİR

Geçen haziran ayına kadar kampanyanın toplam masrafları otuz yedi milyon otuz bir bin dört yüz otuz üç (37.031.433) franka ulaşmış tır. Anılan hisselerin toplam bedelleri olan iki yüz milyon (200.000.000) frank, yani bir milyon yedi yüz bin (1.700.000) keseye mahsuben tahsil olunan meblağdan söz konusu masraflar düşüldükten sonra yüz otuz iki milyon dokuz yüz atmış sekiz bin atmış yedi (132.968.067) frank baki kalmıştır.

Gereğinden fazla olarak kampanya sandığında bulunan sermaye muvakkat suretiyle bazı yerlere verilerek işlettirilmiş olmakla bunun faizinden yukarıda olduğu üzere Vadi arazisinin getirdiği gelirden on bir milyon yedi yüz yetmiş dokuz bin beş yüz doksan dokuz (11.779.599 ) frank elde edilmektedir. Bu da ilave edildiğinde mevcut sermaye yüz kırk dört milyon yedi yüz kırk sekiz bin yüz atmış altı (144. 748.166) franka erişir. Yani henüz sermayenin yarısından fazlası mevcut bulunmuştur.

Bu şekilde çizilmiş kampanya hisselerinin asli değerleri beş yüz frank olduğu halde önceleri Paris borsasında beş yüz atmış beşe kadar çıkmış ise de bu günlerde beş yüz yetmiş beşe kadar tenzil etmiştir.

BU KANALIN AÇILMASI MÜMKÜN MÜDÜR?

İşbu önemli işin güzelce sonuçlanması birkaç meselenin çözümüne bağlıdır. Şöyle ki:

- Öncelikle bunun kazılması ve açılması maddeten mümkün müdür?

- İkinci olarak, mümkün olduğu takdirde Ümit Burnu yoluna oranla bunda; ticaret, politika vesaire açıdan faydaları düşünülmüş müdür?

- Üçüncü olarak, kazılmasına ve yönetimine ne miktar meblağ gerekip, geliri bunu karşılayabilecek midir?

- Dördüncü olarak, politik açıdan büyük etkileri olacağından, bu konuda devletlerarası nasıl bir uzlaşma bulunabilir?

Mecmuamızda görevimiz gereği politik konulara giremeyeceğimizden, yalnız son meseleden vazgeçerek, diğer söz konusu maddelere ilişkin araştırmamızın beyanına başlanır.

HER İKİ DENİZ OKYANUSUN PARÇASI OLACAK

Sonraki araştırmalara göre med ve cezir etkilerinden kurtulmak, iki denizin yüzeyinde bir fark yoktur. Şöyle ki, Napolyon’un Mısır’da bulunduğu sırada yapılan keşifte, Kızıl Deniz 9 metre 90 santim yüksek bulunmuş ise de, bu araştırma harp ve kıtal sırasında fevkalade telaş ve acele yapılmış olduğundan doğruluğuna güvenilemez. Hatta bazı mühendisler, kırk saatlik mesafede bu kadar farkın imkânsızlığına inanmışlar ve sonra da 1840 miladi senesinde bazı İngiliz subayları inceleyerek bir fark olmadığını beyan etmişlerdir.

1843 senesinde Avusturya devleti vekillerinden meşhur Prens Metternich’in, özel bir yazı ile Merhum Mehmet Ali Paşa tarafından vuku bulan ricası üzerine 1847’de Mısırlı ve Fransız mühendisler grubundan oluşan bir komisyon marifetiyle araştırıldığında, anlaşılan farkın aslı olmadığı anlaşılmıştır. Fakat bu keşif, önceden yazıldığı üzere Napolyon zamanında Fransızların yaptığı araştırmasına çok aykırı olduğundan Paris Encümen-i Dâniş’ı buna güven göstermeyerek Mısır idaresi tarafından tekrarını istemekle 1852 senesinde gerçekleştirilen yeni inceleme dahi önceki keşfi teyit ederek, sonuçta çok az bir fark olabileceği haber verilmiştir.

Bu araştırmadan vazgeçmek her iki denizin okyanusun parçası olması münasebetiyle aralarında birbirine yakınlık olduğundan doğal muvazene-i miyah (suların dengesi / bileşik kaplar) kaidesi gereğince bunların yüzeylerinde zaten fark yoktur. Bazı harici sebeplerden dolayı birisi diğerine oranla biraz yüksek olsa da, bunun şu girişime engel olacak kadar kötü bir etkisi görülemeyeceği kesindir.

(DEVAM EDECEK)

 

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları