“Faize dönük sistemin insani yönü ağırlaştı… Katılım bankacılığı diye bir kavram olmaz. Eğer faizsiz sistem ise şimdi söylüyorum;  katılım finans sistemi dememiz lazım… Katılım finansı bankacılık sisteminin faizleriyle hareket etmemeli… Katılım finansın bankacılıktaki payı yüzde 5… Katılım finansı olması gereken yerin çok gerisinde…”

Tespitler Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan… Her cümle bir konferans konusu niteliğinde… Tespitler ve tahliller tam isabetle yerini bulmuş.

Dünyada faizsiz finansal varlıkların toplamı The Islamic Corporation for the Development of the Private Sector (ICD) raporuna göre küresel finansal varlıkların sadece yüzde 2’si. Türkiye’de ise katılım finansmanın toplam konvansiyonel bankacılıktaki payı yüzde 5. Söz konusu payın 2023 yılı itibariyle 3 katına ulaştırılması hedefleniyor.

…

Katılım finans sektörünün toplam bankacılık sektörü içinde yüzde 5’lik bir paya sahip olması, yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkeye tabiri caizse yakışmıyor. Zira müslümanın faizle işi olmaz… Olmamalı da!

Burası işin dini tarafı…

İşin bir de ekonomik ve sosyal yönü var…

Bugün küresel manada ülkeler bir resesyon girdabına doğru sürükleniyor. Daralan ekonomiler nefes almakta zorlanıyor… Kasalarda trilyonlarca dolar servet yatmasına karşılık küresel tüketim giderek düşüyor, üretim azalıyor. Ülkeler başta, şirket ve bireysel borçlanmalar gırtlağa dayanmış durumda. Birkaç milyon sermayedar parasının hesabını bilemezken milyonlarca insan açlık, sefalet, hastalık, çaresizlik, siyasi ve ekonomik kriz içinde debeleniyor.

Açıkça dünyadaki söz konusu ekonomik düzenden az sayıda insan hariç milyarlarca halk yığını mağdur. Bu kadar yüksek imkânlara rağmen insanlık, mevcut küresel ekonomik sistemin ezici baskısı altında çağdışı bir hayat yaşıyor.

Dolayısıyla insanlık birkaç kişi zengin olacak diye toplumların refahına harcanacak sermayenin ve emeğin faiz çarklarında heba edilmesine külliyen karşı.

Sorun ortada… Ancak sorunu reel olarak çözebilecek merkezler henüz ortaya çıkmadı. Çıksa da yeterli derecede güç ve kapasitesi bulunmuyor. Nitekim küresel sermaye sistemi aynı anafor içinde veya etrafında dönüp duruyor.

…

Faize dayalı ekonomik sistemin dünyada açtığı bu büyük yarayı, hangi model, hangi rejim, hangi metot kapatabilecek, işte bunu insanlık olarak hep birlikte arayıp bulmamız gerekiyor…

Söz konusu dev anafora bugün karşı gelebilecek tek yol var, o da katılım finans modeli… Buna bankacılık demek istemiyorum. Çünkü katılım finans bankacılık değil, bankacılığın alternatifi…

Burada paradan para kazanma yok… Burada sanal kazanç yok… Burada trilyonlarca doları bir yerde hapsetme, tutma, holding etme diye bir şey de yok…

Burada üretim var… Burada istihdam var… Burada insanların refahını yükseltmek var… Burada haklı paylaşım, ortaklık ve kardeşlik var…

…

Burası reel büyümenin gerçek motoru!..

Burası; faizsizlik prensibine göre çalışan, kâr ve zarara katılma esasına göre fon toplayıp, ticaret, ortaklık ve finans kiralama yöntemleriyle sermaye kullandıran bir ticaret sistemi…

Burası; ticaretin ve sanayinin ihtiyaç duyduğu hammadde, yarı mamul veya mamul madde, gayrimenkul, makine ve her tür teçhizatın teminini sağlayan direkt üretenin yanında olan bir model…

Burası; aşırı riskli ve spekülatif işlemlere yer vermez. Alkollü içecek, silah ve tütün ürünleri gibi toplum için zararlı alanlarda işlem yapmaz.

Burası; fon toplarken kâr ve zarara katılma esasına göre fon kabul eder ve müşteriye sabit bir getiri taahhüt etmez.

Burası; fon kullandırırken nakit vermez, müşterinin ihtiyaç duyduğu malı satıcıdan peşin alıp kendisine vadeli satar, kiralar veya iş sahibiyle proje bazında ortaklık kurar…

Burası; tüm ekonomik sorunları ortadan kaldıracak faizsizlik prensibiyle çalışan faizsiz finansman sisteminden başkası değil…