Dolar $
32.47
%-0.12 -0.04
Euro €
34.83
%-0.57 -0.2
Sterlin £
40.69
%-0.39 -0.16
Çeyrek Altın
3985.75
%-0.16 -6.39
SON DAKİKA
Son Yazıları

İklim değişikliğinin ordulara, barışa ve çatışmaları önlemeye etkileri

09 Nis 2019

Uluslararası Çevre konuları; güneş enerjisi, denizlerin kirlenmesi, karaların kirlenmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması gibi konuları içerirken 1980'lerin ortasında Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Bilimi Enstitüsü ve bazı batılı üniversiteler iklim değişikliği konusunu ortaya attılar.

Konu, Birleş Milletlerin çeşitli yıllarındaki konferanslarında ele alındı. 1997’de Tokyo’da yapılan iklim değişikliği ile konferansta bazı konular kabul gördü ancak gelişmekte olan ülkelerin itirazlarıyla karşılaşıldı. İtirazların nedeni, iklim değişikliğine neden olan kömür, gaz ve petrol gibi maddelerin artık kullanımının azaltılması, onun yerine yeni sürekli enerji kaynaklarına geçilmesi istenmesiydi. Gelişmekte ülkelerin bu değişikliği yapacak gelirleri yoktu. Gene, batılıların ürettiği yeni teknolojileri alıp kullanmaları gerekiyordu. 2015 yılında Paris’te yapılan İklim Değişikliği Konferansı’nda 175 ülke bu anlaşmayı bir ay içinde onayladı. Gelişmekte olan ülkelerin anlaşmayı kabul etmelerinin nedeni gelişmekte olan ülkelerin onlara her yıl yeni enerji sistemlerine ulaşmaları için 100 milyar dolar transfer etmeyi kabul etmeleriydi.

Amerika imzayı geri çekti

Anlaşmadan bir tek ülke, Amerika, Trump’ın başkan olduğu sene imzasını geri çekti. Oysa atmosferi ısıtan gazları yayan ülkelerin başında Amerika geliyordu. Enerji gelirlerinin cazibesi Amerika’nın insanlığı bir kenara itmesine neden olmuştu. Pazar günü akşamı İstanbul’da çeşitli yerlerde ışıklar söndürülerek halkta iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratılmaya çalışıldı. Çevre Bakanlığımız bu konuda elinde gelini yapıyor ve belediyelerde atmosferi ısıtan sera gazları konusunda çeşitli önlemler alıyorlar. 2040’lara kadar dünyadaki ısı artışının 2 derece selsiyusu geçmemesine çalışılacak. Ne yazık ki, iklim anlaşmasına uymayan devletlere karşı, anlaşmada bir müeyyide öngörülmemiş.


Isınmadan doğacak sorunlar

İklimin değişim etkileri ülkeleri yoğun bir biçimde etkilemeye başlayınca, iklim değişikliği konusu savunma ve güvenlik stratejileri üzerinde etkisini göstermeye başlamış bulunuyor. Günümüzde 50’ye yakın ülke ulusal güvenlik stratejilerinde dünyanın ısınmasından doğacak sorunları ele almış bulunuyorlar. Amerikan askeri çevreleri bu hususu 2007’den itibaren günlüklerine almış durumdalar. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, askeri kurumların kendi topraklarında iklim değişikliği nedeniyle meydana gelecek felaketlere karşı toplumlarına yardım etmek ve yeni gelişen durumlara uyabilmeleri sağlama konusunda toplumlarını sivil otoriterlerle birlikte yönlendirmek zorunda olduklarını ifade ediyor.

İklim değişikliğinin birçok ülkede askeri yapılar üzerinde direk etkileri bulunuyor. Özellikle meteorolojik gelişmeler ve eriyen buzullar nedeniyle birçok ülkenin deniz kenarlarındaki deniz üsleri toprağın zayıflaması ve suların yükselmesiyle tehdit altında bulunuyor. Buzların erimesi açık denizlerde denizaltı operasyonları için yeni tehlikeler doğuruyor. Amerikan ordusu 2010 ve 2014 yılında “Savunma Gözden Geçirme” belgesinde iklim değişikliğinin Amerikan askeri misyonları üzerine etkileri, operasyonal kapasitelerinin nasıl değiştiğini ve yeni gelişmelere uyum sağlanması için yapılabilecekleri açıklıyor. İngiltere’de savunma altyapısını çevresel riskleri karşılayabilecek biçimde değiştiriyor. Bilindiği gibi suların yükselmesi ile İngiltere’nin kıyı bölgelerindeki yamaçlarda hızlı bir erime görülüyor.

Fosil atıklar yeni sorun

Deniz, kara ve hava güçlerinin operasyonları sırasında kullandıkları fosil yakıtlar yeni bir soruna işaret ediyor. Askeri operasyonlar sırasında havaya salınan sera gazlarının yanında klima kullanımları da bazı ordular için sorun olmuş gözüküyor. Örneğin, Amerikan ordusunun Irak ve Afganistan’daki klima harcamaları 20 milyar doları aşmış bulunuyor. Amerikan Savunma Bakanlığı fosil yakıtların kullanımının azaltılması için çalışmalar sürdürerek yeşil enerji ve diğer kaynaklara yönelmiş bulunuyor. İngiltere, “Savunma 2011-2030” belgesinde “Sürekli Gelişme Stratejisi” hatlarını çiziyor. Bu belgeye göre savunma çevresel, sosyal ekonomik, şimdiki ve gelecekteki tehditlere uyabilmeli ve eylemlerinin çevre üzerindeki negatif etkilerini azaltmalıdır. Bu durumda İngiltere, askeri operasyonlarda fosil enerjilerin kullanılmasını en aza indirgemeye çalıştığı gibi uçakla seyahatleri de en aza indirmiş bulunuyor. İtalya’da savunma fosil enerjilere bağımlılığını 1.5 milyon miktarında bir metre karelik fotovolkanic yapılanmaları kullanarak azaltmış. İtalyan deniz kuvvetleri, NATO’nun kullanıma uygun kabul ettiği biyokarbürleri kullanıyor.

Yeni sorunlar ortaya çıkıyor

Öte yandan ikilim değişikliği nedeniyle meydana gelen değişiklikler jeostratejik yapılanmaları değiştirdiği gibi, güvenlik ve askeri operasyonların planlanması konularında yeni sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Arktik bölgede ve güneyde Antarktika’da buzulların erimesiyle yeni bir okyanus tabanının doğması, ortaya çıkan su altı zenginlikleri yeni huzursuzluklara ve çatışmalara neden oluyor. 2050’li yıllarda Kuzey Kutbu’nun buzsuz yazlar geçirmesi. Yeni açılan deniz yolarının ve yollardaki geçişi kıskançlıkla korumak isteyen ülkelerin varlığı yeni gerilimlerin başlıca nedeni. Örneğin, Arktik bölgede en uzun deniz alanına sahip Rusya’nın Artik Komutanlığı kurması ve bu bölgeden geçişleri deniz kirliliği anlaşmasını ileri sürerek denetleme çabaları, NATO’nun zorunlu olarak Artik bölgeyle ilgili deniz gücü ayırması, Kanada ve Amerika arasında, Kanada iç sularından geçiş izni için anlaşmazlıklar ve Çin’in ticaret yolunu Artik bölge üzerinden Avrupa’ya yönlendirmesi, yeni gerilimlerin başlangıcını oluşturuyor.

Terör örgütlerine neden oluyor

Birleşmiş Milletler, iklim değişikliği nedeniyle meydana gelen kuraklığın, özellikle Ortadoğu ve Kuzeydoğu Afrika’da, yoğun göçlere neden olacağını aynı durumun çok miktarda yağmur alan ve şiddetli fırtınaların görüldüğü, Güney-Doğu Asya’da vukuu bulacağını açıklıyor. Nijerya’daki uzun süren kuraklığın gıda tüketimine etkisi nedeniyle Boko Haram gibi terör örgütünün yeşermesine neden olduğu ve aynı durumların, Tunus ve Suriye’deki halk ayaklanmalarında önemli bir rol oynadığı belirtiliyor.

Çevreden gelen tehditler ordulara, savaş alanı dışında, yeni görevler yüklüyor. Ordular meydana gelecek doğal felaketlerin artması sonucu insancıl operasyonlarda daha çok görev almaya başlıyorlar. Fas’ta kraliyet güçleri daha çok felaketler sonucu ortaya çıkan durumlarla uğraşıyorlar. Ayrıca Fransa ve İspanya ile birlikte doğal felaketler karşısında ortak operasyon yapabilme anlaşması da imzalamışlar. Avustralya’da, su baskınları, yağınlar, kuraklık devrelerinin ve aşırı sıcaklık dalgalarının varlığı Avustralya askeriyesini bu olaylara en kısa sürede müdahale edecek askeri kontenjanlar hazırlamasına yol açmış. 2010 yılında Haiti’deki zelzele nedeniyle Amerikan ordusu Haiti’de görev yapmış, Afrika’daki salgın AIDS hastalığıyla mücadele edilmesi için: Almanya, Kanada, Çin, Amerika, İngiltere ve Fransa virüsün yayıldığı bölgelere 5000 asker göndermiş. Birleşmiş Milletler AIDS virüsü nedeniyle var olan gelişmeleri 2177 no’lu kararıyla barışa ve uluslararası güvenliğe tehdit olarak kabul etmiş.

Ordular görev üstleniyor

İklim değişikliği nedeniyle oluşan yeni yapılanmaları değiştirmek için orduların yeni görevler üstlendiği görülüyor. Örneğin, Çad ordusu ülke içindeki çöl alanının son on senede 150 km. kadar ülkelerinin güney bölgesine doğru gelişmesi nedeniyle çevreyi yeniden ağaçlandırma çalışmalarında görev yapıyor. Haiti’de doğal felaketlere müdahale edecek ve yeni gelişmelere dayanıklı alt yapılar geliştirecek ayrı bir savunma gücü oluşturulmuş bulunuyor. Soğuk Savaş sırasında Birleşmiş Milletler Barış Gücünün görevi, ateş kes dönemi ile tarafların arasında anlaşma süresi kadarken günümüzde Barış gücünün görevleri gözetleme, silahsızlanma ve halkların dengeli ve sürekli bir çevrede yaşamaları için kapasitelerini arttırma gibi yeni görevler evrelmiştir. Örneğin, Kongo’daki ayaklanmaları izleyen Barış Gücü ayaklanmaların Kongo’nun doğal kaynaklarının yılda 15 milyar dolara dışarı kaçırılması olduğunu tespit etmiştir. Bu gün bu ülkede Birleşmiş Milletler misyonu organize çevre suçlarına karşı mücadele için görevlendirilmiştir.
Birleşmiş Milletler Genel sekreteri iklim değişikliği ile ilgili bir raporunda iklim değişikliğini; “tehditlerin amplifakatörü” olarak değerlendirmiştir. Amerika dışında bütün Birleşmiş Milletler üyesi devletler, iklim değişikliğinin doğrudan uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden bir olay olduğunu kabul etmişlerdir. Burada söylenecek son söz yeni çatışma alanlarının ortaya çıkması, askeri operasyonların çeşitlenmesi -iç ve dış- ve mücadelelerin yaygınlaşmakta olmasıdır. Orduların kendi ülkelerindeki ekolojik baskıları azaltmak üzere hazır olmaları ve alt yapılarını iklim değişikliklerine adapte etmeleri gerekmektedir.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları