Ekonomiyi doğru okumak
Ekonomideki güncel yapılanma ve gelişmeleri; ne tek bir perspektif, ne de tek bir faktör ile açıklamak, anlam kazandırmak mümkün değildir.
Mahiyeti itibari ile
karmaşık bir yapıya sahip ekonomi gerçeğini “çok boyutlu” bir yaklaşım çerçevesinde
ele almak durumundayız. Üstelik, “enstantane resim çeker” gibi, sadece an’ı
yakalayan bir bakış açısıyla uzun soluklu değerlendirme ve öngörülerde
bulunamayız. İşte bu yüzden, ekonomiyi değerlendirirken hatırı sayılır miktarda
“gösterge/parametre”nin, farklı varsayım ve senaryolar temelinde hesaba
katılması; dikkate alınması gerekmektedir.
Kısacası, “tek boyutlu” ve/veya
“’anlık” duruş ve yaklaşımlar çerçevesinde sağlıklı ve ayakları yere basan
ekonomik okumaları gerçekleştirme hevesi suya yazı yazmak kadar beyhude netice
doğurur.
O halde, ekonomide dengeli
ve gerçekçi değerlendirmeler yapmanın yolu; doğru seçilmiş, güvenilir ve
geçerli bir modele dayandırılmış formüllerin, önce çatılması ve sonra, sağlanması
yolu ile gerçekleşebilir.
Ekonomik analizin büyüleyici
tarafının; zıt kutupları dengeleyici; bugün ile yarınları senkronize edici
gücünden kaynaklandığını vurgulamalıyız.
Üretici ile tüketicinin;
toptancı ile perakendecinin; işveren ile işgörenin farklılaşan beklenti ve çıkarları,
ancak doğru ekonomik modeller çerçevesinde okunulabilir. Gene, “günü kurtarmak”
ile “yarınlara hazır olmak” arasındaki derin uçurum, sadece uzun soluklu
ekonomi perspektifi öncelenerek kapatılabilir.
Ekonomi; çeşitlilik ve
zenginliktir, “günü kurtarıcı” ve “ben bilirim”ci perspektiflerin vahşi
tekeline asla bırakılamaz. Gittikçe belirsizlik dozu artan global konjonktür
andacında “uzun vadeli” perspektifler kararsa dahi “uzun soluklu” bakış
açısının feda edilmeyeceği dik ve tutarlı duruşlara muhtacız.
Anlaşılıyor ki, ekonomide hakim
kılınması ve prim verilmesi gereken görüş; “reaktif” değil ve fakat, “pro-aktif”
zihniyet olarak benimsenmeli ve gereği yerine getirilmelidir. Her şeyi
başkalarının insafına ve aksiyonlarına göre biçimlendirmek; politikaları ona
göre belirlemek ve okumayı diğerleri üzerinden gerçekleştirmek bizi sadece
inisiyatiften uzak ve kurban kimliğine yakın kılacak, pasif bir duruştur.
Esasen, oluşturduğumuz öz
değer ve öncelikler temelinde ve muhtemel gelişme senaryolarını dikkate alan
dinamik bir stratejik duruş ile “sürdürülebilir hedef”lere ulaşmamız daha
gerçekçi olacaktır. Bizi, “merkez ülke-ekonomi olma” amacımıza taşıyacak ve
sürdürülebilir kalkınma kulvarında ilerlememizi sağlayacak temel zihniyet,
pro-aktif duruştur.
Yol haritamız; önceliklerimiz, kısıtlarımız ve
vazgeçilmez kırmızı çizgilerimizi ortaya koyan umdelerimiz olmadan, sürdürülebilir
kalkınma hedefine kitlenemeyiz.
Ekonomi, “kıt kaynakların
tahsisi (dağılımı)” olarak tanımlandığında belki de OPTİMİZASYON kriteri hakim
kılınması gereken en kritik oluşumdur. Nitekim, ekonominin doğru yörüngesi;
kusursuz formülü olarak; “kıt kaynakların optimal dağılımı” ifadesini
benimsemek gerçekçi olacaktır.
Hızla gelişen ve değişen
bir dünyada, tespit edilecek doğru parametrelerin, geçerli ve doğru modeller
çerçevesinde takip edildiği ve yapılandırıldığı ekonomik anlayış ile
politikalara her zamankinden çok ihtiyaç duyulmaktadır.
Serinkanlı duruş ve uzun
soluklu yönelişleri asla ıskalamadan; pro-aktif bir yapıda yola devam etmeli;
takipçi değil ve fakat takip edilen, örnek alınan ekonomi olmalıyız.