Dolar $
32.48
%-0.11 -0.03
Euro €
34.72
%-0.72 -0.25
Sterlin £
40.75
%-0.43 -0.17
Çeyrek Altın
3985.41
%-0.17 -6.73
SON DAKİKA
Son Yazıları

Covid -19 Aşısında Denek Olmak İçin Erken Değil mi?

06 Eki 2020

Türkiye, Endonezya ve Brezilya ile birlikte Çin'in Covid-19 için ürettiği aşıyı denemeye başlayan ülkeler arasuna girdi. Covid-19 aşısı için şu an ikiyüzün üzerine aşı çalışması var.

Çin, İngiltere, Almanya, ABD, Rusya ve daha pek çok ülke harıl harıl hem sağlık adına hemde bu aşının satışından gelecek rantı kapmak adına çalışıyor. Bana sorarsanız herkes “dünya sağlığı” için çalıştığını iddia etsede herkesin tek derdi bu aşıyı ilk üretip bu alanda yaşanacak olan büyük talebi paraya çevirmek. Aşıyı bulan parayı da bulacak. Bu rekabete  dünyadaki tüm sağlıkçılar katıldı. Benim gözlemlediğim henüz tam anlamıyla sonuç veren bir aşı yok. Herkes atıp tutuyor. Ama bazı ciddi denemeler  de var. Bu denemelerde en önemli konu bu aşıları uygulayacak denekler bulmak. Yani aşı iyi mi, kötü mü, işe yarıyor mu? Yan etkileri var mı ? ve benzeri onlarca soruya cevabı verecek denekler bulmak.

Türkiye’de 13 Bin Denekle Başlandı

İşte tam bu süreçte Çin merkezli şirket Sinovac Biotech'in geliştirdiği Covid-19 aşısının üçüncü fazını Türkiye’de Brezilya ve Endonezya ile beraber kullanmaya başlamış. Yada bir başka deyişle Türkiye’de denek ülke olmayı kabul etmiş. Bu aşı üzerinde çalışan şirketin genel müdürü Helen Yang, içinde bizim ülkemizinde yer aldığı üç ülkede toplam 30 bin gönüllüye bu aşının uygulanacağını açıklamış. Türkiye’de bu çalışma 13 bin gönüllü denekle yapılacak. Kimse kusura bakmasın “denek” sözünü kullanıyorum çünkü henüz aşı resmi olarak bilimsel anlamda tescil edilmedi. Hala çalışma yapılıyor, yani son faz olan üçüncü fazda deneysel çalışmalar yapılıyor. Bunun için bu aşamada aşı uygulananlar “denek” oluyor. Biotech’in dediğine göre Türkiye’de ilk aşamada 120-130 kadar kişi ile başlamışlar çalışmaya. Bunlarda genelde evde bakım hizmeti gören çalışanlarmış.Bu sayı 13binleri bulacakmış.

Beni Huylandıran Açıklama

Covid-19 aşısını geliştiren şirketin genel müdürü aşı ile ilgili çok temkinli ve tam bir bilim insanına yakışan bir açıklama yapmış: “Gözlemlememiz gereken kritik bir faktör bu. Faz 1 ve 2 için yayınlamış olduğumuz çalışmalarda da görülebilecek yan etkiler var. Bunların büyük çoğunluğu hafif yan etkiler ve kısa süre içinde yok oluyor. Aşı uygulanan noktadaki ağrı gibi örneğin. Bunlar çok olağan yan etkiler. Faz 3 aşaması için ise testler devam ettiği için raporlanan yan etkileri toplamaya devam ediyoruz. Çünkü biliyorsunuz bunlar çift kör deneyler ve kimin neyle aşılandığı gizli tutulur bu aşamada. Biz gözlemlediğimiz gönüllülerden gelen raporları toplamaya devam ediyoruz bu aşamada. Göründüğü kadarıyla faz 1 ve faz 2 aşamalarında görülene benzer sonuçlar geliyor ancak daha detaylı analizlere ihtiyacımız olduğu açık.” Şimdi bu cümle beni huylandırdı. Burada bir tebrik bir de eleştirim olacak. Çin’i bu açık sözlülüğünden dolayı tebrik ediyorum. Yani aşıyı pazarlamak adına çok güzel palavrardan oluşan süslü sözler kullanabilirlerdi ama bilimsel bir açıklama yaptlar ve açı hakkındaki belirsizlik ve yan etkiler konusundaki çekincelerini dürüstçe açıkladılar. 

Burada benim anlamlamlandıramadığım konu Türkiye’nin bu konudaki aceleciliği.  Biz neden deneme aşamasında olan bir aşıda vatandaşımızı denek yaptık? Üstelik bizimle beraber bu konuya atlayan sadece iki ülke var: Brezilya ve Endonezya. Yani öyle büyük ekonomiler değiller. Ayıca vaka sayısı da bize göre daha yüksek ülkeler. Ben bunu yadırgadım. İlk duyduğumda da yadırgamıştım. Hangi ülkenin aşısı olursa olsun ben olsam temkinli davranıdrdım. Sonuçta aşı henüz bitmemiş, bir faz 3 sonuçlarını bekleseydik daha iyi olurdu. Dilerim bu aşı olumlu sonuçlar verir ve ülke olarak girdiğimiz bu riske değer. Neden öyle dedim biliyormusunuz? Çünkü aşıyı üreten şirket: “Şu an öngördüğümüz yıllık üretim kapasitesi yıllık 300 milyon doz.Testlerin başarılı olması durumunda bunları hayata geçirmek üzere planlamalar yapıyoruz” dedi. Burada altı çizilmesi gereken cümle şu: “Testlerin başarılı olması durumunda”. Sizi bilmem ama ben asla bu aşıdan gönüllü denek olmazdım.

Çin’in Demiryolu Mucizesi

Teknolojik alanlarda yaptığı yatırımlarımlarla dikkatleri çeken ve bunları her defasında dünya ile paylaşan Çin yolcu ve yük taşımacılığında birinci olduğunu açıkladı. Çin Uluslaraası Radyosu yaptığı açıklamada trenlerin hızı son yetmiş yılda 6 kat yükseldi.

Ülkedeki ilk demiryolu hattı olan Chengdu-Chongqing hattının 1953'te faaliyete geçmesinden bu yana Çin, demiryolu ağını genişletmek ve yolculuk süresini kısaltmak için büyük yatırımlar yapmış. Çölden geçen ilk hat olan Baotou-Lanzhou demiryolunu, dünyada rakım ve uzunluk rekorunu koruyan Qinghai-Tibet demiryolunu inşa ederek, teknoloji alanındaki zorlukların üstesinden gelmenin yanı sıra, sekiz doğu-batı ve sekiz kuzey-güney hattından oluşan ulusal hızlı tren hattı inşasını istikrarlı şekilde ilerletti.

Hızlı Trenlerin Uzunluğu 30 Bin KM

Bugün, ülkenin demiryolu ağı, çöllerden kentlere, platolardan ovalara, ülkenin neredeyse her köşesine kadar uzanıyor. Çin'in hızlı tren hatlarının uzunluğu 30 bin kilometreye ulaştı. Bu, dünyanın diğer bölgelerindeki hızlı tren hatlarının toplam uzunluğunun iki katı.

Bu yatırımların geri dönüşü de yüksek. Dünya Bankası'nın raporunda, "2015 yılında Çin'deki hızlı tren ağlarının yatırım getirisi oranı yüzde 8 olarak tahmin ediliyor. Bu oran, Çin'in ve diğer ülkelerin büyük çoğunluğunun büyük ölçekli ve uzun vadeli altyapı projelerine yönelik yatırımlarında sermaye fırsat maliyetinin çok üzerinde." İfadesine yer verildi. 

100 Milyon 5G Abonesi

5G konusunda çalışmalar devam ederken bir yandan monopolistik bir sistem yaşayan diğer yandan da kapitalizme göz kırpan Çin’de tüketim çılgınlığı devam ediyor. Ülkede yaşanan tüketim çılgınlığı bu kez kendisini 5G ‘de gösterdi. Ülkede 5G şebekesine abone olan 100 milyondan kişi varmış. Bu çok ciddi bir rakam. Burada işin en şaşırtıcı yönü bu abonelerin yüzde 30’unun 5G abonesi olmasına rağmen bunu kaldıracak telefonlarının olmaması. Haberi Çin Uluslararası kaynaklı. Görünce anlam veremedim. Düşünseniz cep telefonunuz 5G teknolojisine uygun değil ama siz 5G abonesine abone oluyorsunuz. Hani üç beş kişi de değil. Toplam 5G abonesinin yüzde otuzu bunu yapmış. 

5G Çok Enerji Harcıyor

Bazen ülkemizi bir tüketim toplumu olduğu için eleştiriyoruz ama bu cep telefonu teknolojileri tüm dünyayı bir tüketim çılgınlığına sokmuş. Ericsson bir araştırma yapmış ve Çin’de 2020 yılında 190 milyon kişinin 5G kullanmaya başlayacağını açıklamış. Bunun yanında Huawei çok güzel bir rapor hazırlamış ve konuya ticari olduğu kadar sosyal sorumluluk bakışıyla baktığını göstermiş. Rapor ne diyor biliyormusunuz? Rapora göre 5G istasyonları, 4G istasyonlarına kıyasla 3.5 kata kadar fazla enerji tüketiyormuş. Bu ciddi bir konu.  Operatörler buna önlem almak için şimdilik bazı önlemler alarak enerji tüketimini minimum seviyeye çekmeyi amaçlıyor. Burada Huawei çok güzel bir konunun altını çizdi: “Enerji Tüketimi.”

Teknoloji Aktivistlerine Öneri

Bende her defasında bunu düşündüm. 2G-3G-4G şimdi de 5G.. Bu bitmeyecek bilmem kaç Gye kadar gidecek. Sürekli bir enerji israfı. Bu enerji israfını farklı konularda kullansak daha iyi olmazmı? Bu internetin hızının her artması sektörlerin bitişini hızlandırıyor. Bu böyle giderse geleneksel hiç bir şey kalmayacak. Dünya bir olsa da buna bir dur dese. Teknolojide 5G hem güzel olacak hem de çok kötü olacak. Ülkeler arasında sosyal sınıf eşitliği yok olacak. Pek çok sektör bitme noktasına gelecek. İşsizlik artacak.  Dünyadaki kutuplaşma artacak. İşin bu yönünü düşünen yok. 5G, 15G... bunlar küresel ekonomide büyümek adına güzel hareketler, insanlara tüketim yaptırmak adına yani kapitalizmi ayakta tutmak adına iyi ama insanlığın sosyal gelişimine katkısı az. Nasıl ki doğa yok oluyorsa, gelişen teknoloji sayesinde insanlıkta yok oluyor. Aktivistlerin bu konuları düşünmesinde fayda var.

Dünyayı Değiştirecek Seçimlerin Düellosunu Kaç Kişi İzledi 

Son zamanlarda Çin ile ABD arasında yaşanan gerilim Amerika’da yapılacak seçimlerede yansıdı. Trump, Çine saldırıyor, Çin Trumpa. Biden ise Türkiye’ye saldırıyor.  Trump, “Çin benim seçimleri kaybetmemi istiyor” tezini her defasında dile getirdi. Ülkesinin ekonomik geleceği adınan yaşanan küresel ekonomik savaşta Çini bir rakip olarak görüyor. Trump en son  Covid-19’ da yakalandı. Bu fotoğrafı görünce aklıma bazı komplo teorileri gelmiyor değil ya neyse. Çin cumburbaşkanı ona geçmiş olsun mesajı yolladı. Çin’li gazeteciler bunu propaganda malzemesi yaptılar. Trump’un yüzüne vurdular. Ben böyle bir çocukca savaş görmedim. Sokakta bilye oynayan çocukların bilye kavgasına döndü bu iş.

Trump, onun seçimleri kaybetmesi için Çinin elinden geleni yapacağını iddia ediyor. Önceki seçimlerde de Rusyanın Trumpa seçimleri kazanmak için yardım ettiği iddia edilmişti. Ben koca Amerikanın böyle dış güçlerin oyuncağı olabileceğine inanmıyorum. Çinin Trump’ı sevmemesi çok normal. Çünkü Çin küresel ekonomik savaşta ABD’nin yerine talip. 2030 ve 2050 planlarında bu hedefleri var. Trump’a deli meli diyoruz ama adam gayet akıllı. Ülkesini kürüsel ligdeki şampiyonluğunu koruma derdinde. Tek farkı bunu daha agresif yapması. Bu seçimler inanın Amerika’dan çok Çin için önemli. Eğer Trump kaybederse dünyanın ekseni Asyaya kayacak gibi bir hava var. Biden pasif bir adam. Terbiyesiz adam kendi seçimlerine bakacağına gidip Türkiye’nin iç siyasetine karışacak şeyler söyledi. 

Trump Kaybederse Dünyanın Merkezi Asyaya  Kayar mı?

Trump kaybederse, dünyanın ekseninin Asyaya kayacağını zannedenklerin unuttukları bir şey var. ABD’nin ulusal bir güvenlik politikası var. Bu, her konuyu içeriyor, ülkenin gelişimi ve küresel ligde şampiyonluğun sürdürmesini de içine alan bir  ulusal politika. Bir defter gibi düşünün. Bu seçimleri Biden kazansa da bu defteri birileri Biden’in masasına koyacak ve “Haydi bakalım bunu ülkenin ulusal stratejisi olarak uygula” denecek. Ben eminim bu defterde Çin yine birinci sayfada yer alacak. Onun için bu savaş öyle kolay kolay bitemez. Ve bu savaşı parası olan değil, kafası olan ve en önemlisi “demokrasiye” inanan kazanır.

Seçim demişken geçen hafta Trump ile Biden’in karlı karşıya gelen düellonun kaç kişi tarafından izlendiğini araştırdım. Önceki seçim düellolarını da ekledim ve derledim. Trump & Biden düellosu ABD seçim düelloları tarihinde en çok izlenen üçüncü düello olmuş. Yaklaşık 73,1 milyon kişi izlemiş. Bu veri belkide ABD halkının bu seçimleri dünya kadar önemsemediğini gösteriyor diyebilirmiyiz?


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları