Elinde bulundurduğu bütün araçları kullanarak “bağımsızlığını” en etkin şekilde kullanan Merkez Bankası, maliye politikalarıyla eşgüdüm çerçevesinde yurt içi ve yurt dışında piyasa cambazlarına dahi el öptürüyor.

Özellikle geçen yıldan bu yana artan küresel bankaların da içinde yer aldığı Londra merkezli spekülatif ve manipülatif saldırıları yerinde hamlelerle savuşturan Merkez Bankası, dosta güven düşmana korku salıyor.

***

Dedim ya, TCMB son bir yıldır çok farklı…

2019 Temmuz’unda başkanlığa getirilen Murat Uysal gerçekten bu zamana kadar görev almış guvernörlerden milli bakış açısından ayrıştıkça ayrışıyor…  

Ülke menfaatlerine o kadar bağlı ki; Türk Lirası’nın istikrarından taviz vermediği gibi fiyat kararlılığında da kılı kırk yarıyor.

Başkan Uysal, enflasyon ve faizleri bir yıl içinde o kadar yumuşattı ve eritti ki; ekonomistler bile bu kadar hızlı ve yüksek faiz indirimlerini anlamakta güçlük çekiyor.  

Dile kolay… Politika faizi son 10 ayda yüzde 24’ten yüzde 8,25’e indi… 9 oturumda 1575 baz puan… Oturum başına 175 baz puan düşüyor.

Tek hanede istikrar kazanan politika faizi, tahvil piyasasında da fırtınalar estiriyor. Çift haneli rakamlarla işlem yapmaya alışmış piyasa eski günlerini arıyor!.. 5 ve 10 yıllık tahviller tek haneli rakamlara düşmemek için ayak diretiyor ama nafile… Gösterge faiz; kendini yüzde 9’dan aşağıya vermiş bir kere… Lokomotif gibi diğer tahvilleri peşinden sürüklüyor.

***

5 yıllık ve 10 yıllık Türk tahvilleri faizleri tek haneye indiğinde ve birkaç yıl içinde yüzde 5’lerin altına geldiğinde işte ekonomide gerçek istikrar o zaman başlayacak. Ülke daha az maliyetle borçlanacak… Üretim girdileri ucuzlarken katma değerli ürünler sayesinde gelirler yükselecek. Üretimdeki yüksek seviyeler istihdam artışını beraberinde getirecek. İşsiz insan, aşsız ev kalmayacak.

Merkez Bankası’nın hamlelerine sadece ülke borç stoku üzerinden bakmak dahi yeterli…

2020 Ocak sonu itibariyle orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış yani kısa vadeli dış borç stokumuz 172,3 milyar dolar seviyesindeydi. 2020 Mart sonu itibariyle Türkiye’nin borç stoku 118,7 milyar dolara gerilemiş.

Daha bir yıl önce Türkiye’yi yerden yere vuran uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları bugün borç stokuyla ilgili artık “Refinansman riski arttı” yorumu yapamıyor…

Peki bugün ne diyorlar…

“Türkiye’nin likidite gücü ve tamponu oldukça güçlü…”

Böyle demek zorundalar… Çünkü Merkez Bankası adeta para daha doğrusu döviz üretiyor!

Dolayısıyla bu zamana kadar zaten borç çevirmede sorun yaşamayan Türkiye’nin şimdi ise düşen borçlanma maliyetleri sebebiyle eli daha kuvvetli.

***

Tabii ki bu durum pandemi olumsuzluğuna rağmen risk primi CDS’lere müspet yönde etki ediyor…

TCMB’nin politika faizini birkaç gün önce yüzde 8,25’e çekerken raporuna aldığı “Enflasyondaki düşüş sürecinin devamlılığı, ülke risk priminin (CDS) gerilemesi, uzun vadeli faizlerin aşağı gelmesi ve ekonomideki toparlanmanın güç kazanması açısından büyüm önem taşıyor” ifadeleri bankanın yol haritasını açıkça gösteriyor.

Malumunuz CDS’ler; genellikle kısa vadeli dış borç stokunun yüksekliği, spekülatif daha doğrusu volatilitesi yüksek güvensiz piyasa ve yabancıların döviz bozdurması kaynaklı yükselir. Tabii siyasi riskler de CDS’lerin yükselişinde etkili olur.

İşte TCMB’nin hedefinde CDS’ler var… Banka, enflasyon ve faizleri erittiği gibi CDS’leri de muma çevirecek… Nitekim TCMB, Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında resmi faizi yüzde 8,25’e indirmesiyle Türkiye’nin 5 yıllık CDS’lerinin 24 saat içinde 569’dan önce 550’ye ve ardından 539’a düşmesini sağladı. CDS’lerde bir günde 40 puan gerileme küçümsenecek bir düşüş olmasa gerek!

Merkez Bankası aslında belirlediği rotayla gelecek aydınlık yılların kapısını aralıyor… Hamleleriyle de ekonomide bayram havası estiriyor.

Yarın idrak edeceğimiz Ramazan Bayramınızı şimdiden tebrik ediyorum.