Dolar $
32.57
%0.18 0.05
Euro €
34.95
%-0.1 -0.03
Sterlin £
40.75
%-0.11 -0.04
Çeyrek Altın
4009.65
%0.44 17.22
SON DAKİKA
Son Yazıları

Amerika'yla 100 milyar dolarlik diş ticaret hacmi. Haydi inşallah

15 Kas 2019

Belki de Akdenizli olmamızdan dolayı, memleketimizde ortalama bir insanın ruh hali bir uçtan bir uca beklenmedik bir süratle savrulabiliyor. Bir gün küstüğümüz, hatta nefret ettiğimiz bir ülkeyle birkaç gün geçmeden dostluk havasına girebiliyoruz. Her ne kadar uzmanlar devletlerin dostları, düşmanları olmaz çıkarları olur dese de biz ortaokul, lise yıllarında dakika başı birbirine küsen, barışan ergenler gibi tuhaf uluslararası sistem algılamamızda ısrar ediyoruz.

Türkiye’de son zamanlarda en çok duygusal dalgalanma yaratan konu ABD desek yanılmış olmayız. Afyon meselesi ve Kıbrıs’a rağmen Soğuk Savaş yıllarında müttefikliğimizi sürdürdüğümüz Amerika, doksanlı yıllardan beri Ortadoğu’daki müdahaleleriyle asabımızı bozuyor. Bizim anlayışımıza göre büyük ölçüde İsrail tarafından yönlendirilerek bölge haritalarını değiştirmek ve bir Kürt devleti kurabilmek adına planlı adımlar atıyor. Ayrıca Doğu Akdeniz’de de bizi zor duruma sokacak bir tutum içerisinde bulunduğundan Washington enikonu bir nefret objesi haline gelmiş bulunuyor. Sadece sıradan insanlar değil politikacılar arasında da öfkeli söylevlerin konusu oluyor. ABD’ye ilişkin olumlu ifadeler kullanmak giderek daha riskli bir hal alıyor.

Durum böyleyken Erdoğan’ın ABD gezisinin ülkede yarattığı heyecan dalgası ve beklentiler ancak bu dalgalı ruh haliyle açıklanabilir. Şimdilerde gönül koyduğumuz eski dostumuzun eskiden olduğu gibi yanımızda durmasını bekliyoruz. Bütün bu kan damlayan dilin aslında büyük bir kopuşu hedeflemediği, bilakis eskiye dönüş arzusu içerdiğini anlıyoruz. Diğer yandan ABD’de de Türkiye’ye açıktan cephe alanların yanında, bizimle ilişkileri düzeltmek için fırsat kollayan bir kesimin var olduğunu da görüyoruz. Suriye’ye ilişkin pazarlıklar sürerken, birdenbire ortaya atıverilen 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi de bahsi geçen grupların Türkiye’ye uzattıkları bir havuç olarak düşünülebilir.

Hayaller ve Gerçekler

Ankara, birkaç sene öncesine kadar Cumhuriyet’in yüzüncü yılı için 500 milyar dolarlık ihracat hedefinden bahsetmekteydi. Ekonomik güçlüklerin henüz başlamadığı zamanlarda bile bu hedefin fazla iddialı olduğu belliydi; bugün içinde bulunduğumuz koşullarda ise tamamen gerçekdışı bir rakam olduğu ortada. Hem en büyük ihraç pazarımız Avrupa’daki durgunluğa, hem de Ortadoğu’daki sorunlara baktığımızda, ülkemizde de muazzam bir üretkenlik devrimi olmadığına göre, 2023 yılında 200 milyar doları geçmek yeterli olacaktır. 

Bütün dış ticaretimiz için temennilerimizin bu kadar uzağındayken, aramızın limoni olduğu, çelik ürünlerimize yaptırım uygulayan ABD ile nasıl bu kadar iddialı hedeflere ulaşabileceğimize de bir bakmamız gerekir. Ortaya atılan 100 milyar dolarlık rakamın yarısını ihracatın oluşturacağını düşünürsek şu andaki toplam dış satımlarımızın %30’una ulaşan bir rakamdan bahsediyoruz. Elbette bu hedeflere hemen ulaşılması beklenmiyor, zaman içerisinde tüm ekonomide büyümeyle birlikte dış ticaret hacminin de büyümesini bekleyebiliriz. Ancak bize coğrafi açıdan uzak, geleneksel ticaret partnerlerimizin en başta gelenlerinden olmayan bir ülkenin bütün ekonomik büyüklüğüne rağmen böyle bir paya ulaşması kolay görünmüyor. Üstelik Trump yönetimindeki Amerika, II: Dünya Savaşı sonrası yönetimlerin en içe kapalı, liberal ticaret sistemiyle en fazla sorun yaşayanlardan biriyken bu zorluk daha da artıyor. Seçimle iş başına gelirken hemen yanı başındaki Meksika’ya ve en büyük ticaret partnerleri Çin’e ABD pazarındaki ağırlıklarından dolayı çıkışan Trump’un Türkiye’ye açacağı alan şüpheyle karşılanmalı sanki.

Türkiye açısında bakıldığında ise ihracat pazarlarını çeşitlendirme ihtiyacı zaten ortada duruyor. Sadece ABD’yi değil, Uzak Asya’dan Hindistan’a, Afrika’dan Latin Amerika’ya fırsatları kovalamak ama her şeyden önce katma değerli ürünler satmak zorundayız. 100 milyarlık dış ticaret hedefini iyi niyetli bir temenni olarak bir kenara koyalım ancak zaten iktisadi politikalarımızı yine iktisadi mantıkla tespit etmemiz gerekiyor. Diplomatik sorunlarımızın çözüm yolu şişirilmiş iktisadi beklentiler değil.

Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları