Dolar $
32.59
%0.21 0.07
Euro €
35.04
%0.16 0.05
Sterlin £
40.8
%0.01 0
Çeyrek Altın
4020.86
%0.72 28.3
SON DAKİKA
Son Yazıları

Ah şu çılgın Türklerin çılgın Kanal'ı

13 Ara 2019

Kanal İstanbul projesinin neden zaman zaman alevlenip daha sonra unutulmaya yüz tuttuğunu anlamak güç. En başta bir seçim vaadi gibi ortaya atılan bu çılgın düşünce aradan geçen sürede pek bir ilerleme kaydedilemeden askıda kaldı.

Kanalın geçeceği yere ilişkin spekülasyonlar, alternatif güzergahların rant kavgaları bir kenara projenin maliyetine, finansmanına ilişkin doğru dürüst bir çalışma bile ortaya konamadı. Basına yansıyanlara şöyle bir bakılınca birbirinden çok farklı maliyetler ve ayrıca kanalın genişliğine, tek veya çift yönlü olmasına dair bir dizi senaryo göze çarpıyor. Bu proje Trakya bölgesinin altyapısını, doğasını da etkileyecek çok kapsamlı bir iş; dolayısıyla çevre hassasiyetiyle de askeri perspektiften de konuya ilişkin eleştirilerini ortaya koyanlar oldu. Uzmanlık gerektiren mevzular olduğu için bu alanlara çok girmeden konunun ekonomik ve siyasi cephelerini ele alalım.

Kanal İstanbul projesinin doğrudan Boğazlar’ın uluslararası statüsüyle alakalı olması ve Montrö Anlaşması’na ilişkin bir etki yaratma potansiyeli, ekonomik ve politik konuları birbirine bağladığı için beraber değerlendirilmesi önemli. Zira çoğu zaman projenin rantabl olacağına ilişkin iyimser projeksiyonlar politik yansımaları göz ardı ediyor. Bu dikkatsizliğin üzerine geleneksel Akdenizli coşkusu eklenince, mevzu serinkanlı analizler yerine geleneksel siyasi çekişmelerimizle çarçur ettiğimiz yeni bir gündem maddesi haline geliyor.

Sular çekilince

Orhan Pamuk’un başyapıtı Kara Kitap’ta Boğaz’ın sularının çekilmesi halinde ortaya çıkacak durumu tasvir eden bir bölüm vardır. Gerçekte ise boğazın sularının çekilmesi bir yana mevcut kara parçasının ortasından deniz geçirilmesi planlanıyor. Bu projeye göre İstanbul Boğazı’nn batısından bir kanal geçirilerek uluslararası gemi trafiğinin buraya yönlendirilmesi öngörülüyor. İstanbul ve Çanakkale boğazları uluslararası su yolu statüsünden olduğundan 1936 tarihli Montrö anlaşmasına göre sivil gemilerin buradan geçiş hakkı bulunuyor. Yani Türkiye ancak gemilerin kılavuz kullanma talebi halinde bunun için ücret talep ediyor, onun dışında bir engelleme yapılması söz konusu değil. Karadeniz’e kıyıdaş ülkeleri ilgilendiren en önemli hususlardan biri de bölgenin dışından gelen savaş gemilerinin Karadeniz’e çıkışında tonaj sınırlaması olması. Bu da Türkiye dahil olmak üzere bölge ülkelerinin lehlerine bir durum olarak değerlendirilebilir.

Şimdi, Kanal İstanbul’un yapılması halinde Montrö Anlaşmasının tadil edilmesine yönelik başta ABD olmak üzere bölge dışı ülkelerin ciddi bir girişimde bulunulması kaçınılmaz gözüküyor. Zira Gürcistan ve Kırım krizlerinde görüldüğü üzere savaş gemilerine yönelik tonaj kısıtlaması bölgeye dışarıdan müdahale imkanının sınırlıyor. Ancak öte taraftan da Karadeniz’de askeri yığılma riskini azalttığı için kıyıdaş ülkeleri rahatlatan bir unsur. Bu girişimin özellikle Moskova açısından sıkıntı yaratacağını ve Türkiye’ye yönelik düşmanca bir tutuma girebileceklerini de düşünmek mümkün.

Ruslar ve diğer Karadeniz’e kıyıdaş ülkeler açısından bir de ciddi ekonomik maliyet söz konusu. Bu kanal ticari mantıkla uzun vadede devasa inşaat maliyetini amorti edecek şekilde planlanıyor. Bunun için Kanal’ı kullanacak gemilerin geçiş ücreti vermesi ve böylelikle yatırımcının sabit harcamalarını karşılaması bekleniyor. Ancak bedava boğaz varken paralı geçişin kullanılması, bekleme süreleri vb. gibi akla mantığa aykırı gerekçelerle açıklanmaya çalışılıyor. Daha da fantastik bir düşünce, kanal yapılınca Türkiye’nin Montrö’yü tadil edip trafiği ücretli geçişe zorlayacağı şeklinde. Yani başta Rusya olmak üzere Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin kuzu kuzu bizim mega projemizi finanse edeceğini iddia ediyoruz. Ya bu aşırı iyimser beklentimiz karşılanmazsa?

 Elbette bu durumda elimizde kalıyor kamu garantileri. Eğer kanal trafiği çekemezse -ki bu koşullar da çekmez- üstlenici şirketin harcamaları çatır çatır Hazine’den yani hepimizin cebinden karşılanacak demektir. Kendimize daha masrafsız bir çılgınlık bulsak daha iyi ederiz sanki. 


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları